İBNÜ’L-ESİR el-Kamil fi’t-Tarih

3. CİLT

 

MUHTAR'IN İBN EZ-ZÜBEYR'E OYUNU

 

HİCRİ 66.YIL

 

Muhtar, İbn ez-Zübeyr'in Küfe Valisi olan İbn Muti'i Küfe'den çıkartınca İbn Muti, İbn ez-Zübeyr'in yanına yenik düşmüş olarak gitmekten hoşlanmadığı için Basra'ya gitti. Muhtar Küfe'yi eline geçirince İbn ez-Zübeyr'i oyuna getirmeğe çalışmak için şöyle bir mektup yazdı: "Sana olan samimi bağlılığımı bilirsin. Sana düşmanlık edenlere karşı ne kadar gayretli olduğumu da bilirsin. Fakat ben sana karşı bu şekilde davrandığım halde sen bana ne verdin? Sana vefakar olduğum zamanlar bile bana vermiş olduğun ahitleri yerine getirmedin. Tekrar sana dönmemi ve aynı samimiyetle sana bağlanmamı arzu ediyorsan bunu da yaparım. Vesselam."

 

Muhtar'ın bundan maksadı, işin dizginlerini tam manasıyla eline geçirinceye kadar İbn ez-Zübeyr'in kendisinden uzak kalmasıydı. Şia ise bu durumdan hiç haberdar olmamıştı. İbn ez-Zübeyr ise Muhtar'ın gerçekten kendisiyle barış halinde mi, yoksa savaş halinde mi olduğunu anlamak istediğinden Mahzumlu Ömer bin Abdurrahman bin Haris bin Hişam'ı davet edip Küfe Valiliği'ne getirdi ve O'na: "Muhtar bizim emirlerimizi dinleyip itaat etmekte olan birisidir." dedi. Bunun üzerine Ömer otuz kırk bin dirhem harcayarak yol hazırlığı yaptı ve Küfe'ye doğru yola koyuldu. Muhtar bu durumu haber alınca Zaide bin Kudame'yi çağırdı ve yetmiş bin dirhem verip şunları söyledi: "Bu para Ömer bin Abdurrahman'ın buraya gelmek için harcamış olduğu paranın iki katıdır." Daha sonra Muhtar yanına beş yüz atlı alarak Ömer ile karşılaşıncaya kadar gitmesini ve bu harçlığı O'na verip geri dönmesini istemesini söyledi. Bunun üzerine Ömer geri dönecek olursa mesele yoktu, aksi takdirde O'na yanındaki atlıları göstermesini söyledi.

 

Zaide bin Kudame parayı aldı ve yolda Ömer'le karşılaşıncaya kadar ilerlemeğe devam etti. Ömer'i görünce parayı verdi ve geri dönmesini söyledi. Ömer O'na şöyle dedi: "Müminlerin emiri beni Küfe'ye vali olarak tayin etmiş bulunuyor. Benim oraya gitmem kaçınılmaz bulunuyor." Bunun üzerine Zaide gizlemiş olduğu atlılara çıkmalarını söyledi. Ömer atlıların gelmekte olduğunu görünce parayı aldı ve Basra'ya doğru gitti. Orada İbn Muti ile birlikte, Haris bin Ebi Rabia'nın komutanlığı altında bir araya geldiler. Bu olay ise Abdlı Müsenna bin Muharribe'nin Basra'da ortaya çıkışından önce olmuştu.

 

Denildiğine göre, Muhtar İbn ez-Zübeyr'e şöyle yazmıştı: "Ben Küfe'yi kendim için yurt edinmiş bulunuyorum. Şayet bunu benim için münasip görüyorsan ve bana bir milyon dirhem verilmesini emredersen buradan Şam'a giderim ve İbn Mervan'ın hakkından gelirim." Bunun üzerine İbn ez-Zübeyr şöyle dedi: "Bu Sakif'in yalancısını ne zamana kadar idare edeceğim ve o ne zamana kadar beni aldatmak isteyecek." Muhtar'a: "Allah'a yemin ederim, tek bir dirhem bile yok." diye yazdı. Mektubuna şu beyti de ekledi:

 

''Kesemle alçak adamla tartışamam Canım oldukça itaatle ölüme giderim ben.''

 

Daha sonra Abdülmelik bin Mervan, Abdülmelik bin Haris bin Ebi'l-Hakem bin As'ı Vadi'l-Kura'ya gönderdi. O sırada da Muhtar İbn ez-Zübeyr ile kendisi yalnızca Şamlılarla uğraşmak amacıyla, karşılıklı olarak birbirlerine ilişmemek üzere antlaşmıştı. Abdülmelik'in asker gönderdiğini haber alan Muhtar İbn ez-Zübeyr'e şöyle yazdı: "Ben İbn Mervan'ın senin üzerine asker göndermiş olduğunu haber almış bulunuyorum. Arzu edersen sana yardımcı olabilirim. "

 

İbn ez-Zübeyr cevap olarak ona şunları yazdı: "Eğer sen bana itaat eden birisi isen, orada bulunanlardan benim için bey'at al ve alelacele ordu gönder. Onlara Vadi'l-Kura'da bulunan İbn Mervan'ın askerlerinin üzerlerine giderek çarpışmalarını emret. Vesselam."

 

Bunun üzerine Muhtar Hemdanlı Şurahbil bin Vers'i çağırarak, çoğunluğu Arap olmayanlardan müteşekkil ve aralarında yalnızca yedi yüz Arap'ın bulunduğu üç bin kişilik bir ordunun başına getirip yola çıkardı ve şöyle dedi:

 

"Sen Medine'ye girinceye kadar yoluna devam et. Medine'ye girdiğin zaman bana mektup yaz ve orada emrim gelinceye kadar kaL." Muhtar'ın bundan maksadı askerlerinin Medine'ye girmesinden sonra onların başına bir emir gönderip, daha sonra da İbn Vers'e emir vererek, Mekke'de İbn ez-Zübeyr'i muhasara altına almaktı.

 

Diğer taraftan İbn ez-Zübeyr Muhtar'ın kendisine tuzak kurmakta olduğundan çekindiği için, Mekke'den Abbas bin Sehl bin Sa'ad'ı iki bin kişilik bir asker grubuyla birlikte gönderdi. O'na ayrıca bedevilerden de kendisiyle birlikte savaşa katılmalarını istemesini emretti ve şöyle dedi: "Bu gelenlerin bana itaat etmekte olduklarını görürsen mesele yok, aksi takdirde onları yok edinceye kadar gereken planlarını uygula."

 

Abbas bin Sehl, er-Rakim denilen yerde İbn Vers ile karşılaştığında arkadaşlarına savaş düzeni vermiş olduğunu gördü. Abbas onlara yaklaştı ve selam verdikten sonra gizlice İbn Vers'e: "Sizler İbn ez-Zübeyr'e itaat etmekte değil misiniz?" diye sorunca, İbn Vers'in: "Tabii" diye cevap vermesi üzerine Abbas O'na: "O halde hep birlikte Vadi'l-Kura'da bulunan İbn ezZübeyr'in düşmanı üzerine gidelim." dedi. İbn Vers şöyle cevap verdi: "Ben size itaat etmekle değil, Medine'ye gitmekle emrolundum. Ancak oraya gittikten sonra görüşümü ortaya koyacağım." Bunun üzerine Abbas O'na şöyle dedi:

 

"Şayet İbn ez-Zübeyr'e itaat etmekte iseniz, bana sizleri alıp gitmemi emretmiş bulunuyor." Bu sefer İbn Vers şöyle dedi: "Hayır, ben sana tabi olmayacağım; Medine'ye varıp beni buraya gönderene mektup yazacağım, O da bana bir emir verecektir." Abbas O'na: "Senin görüşün daha doğrudur." deyip bıraktı ve maksadını anladıktan sonra şunları ekledi: "O zaman ben de Vadi'l-Kura'ya gidiyorum."

 

Abbas ve beraberindekiler orada konakladılar, İbn Vers'e kesilmiş ve derisi yüzülmüş develer ve koyunlar gönderdiler. İbn Vers ve beraberindekiler açlıktan ölmek üzereydiler; onları aldılar, yedikten sonra da suya gidip gelmeğe başladılar. Abbas yanındakilerden bin kişi dolaylarında kahraman asker alarak İbn Vers'in çadırına doğru gitti. İbn Vers onları görünce arkadaşlarının toplanması için seslenmiş, Abbas yanlarına varıncaya kadar etrafında ancak yüz kişi toplanabilmişti. Aralarında kısa bir süre çarpışma oldu, sonunda İbn Ver s yetmiş koruma görevlisiyle birlikte öldürüldü. Daha sonra Abbas, İbn Vers ile birlikte bulunanlar için bir eman sancağı kaldırdı. Hemdanlı Süleyman bin Himyer ile Abbas bin Ca'de el-Cedeli etrafında kalan yaklaşık üç yüz kişi dışında herkes bu eman sancağının yanına gitti. Abbas bin Sehl sancağın altına gelmeyenlerden iki yüz kişi kadarını öldürdü. Geri kalanları da kurtulup kaçtılar. Pek çoğu da yolda öldü.

 

Muhtar İbn el-Hanefiyye'ye mektup yazıp durumu bildirdi ve şöyle dedi:

"Ben düşmanları sana boyun eğdirsinler, bölgeyi sana itaat ettirsinler diye bir ordu göndermiştim. Bunlar Taybe (Medine)'ye yaklaştıklarında onlara şöyle şöyle yapıldı. Şayet uygun görüyor isen Medine'ye çok kalabalık bir ordu göndereyim. Sen de bunlara kendi yanından bir adam gönder ki benim senin itaatinin altında olduğumu bilsinler. Bu teklifımi uygun görüyorsan böyle yap. Sen göndereceğim bu askerlerin sizin hakkınızı daha iyi gözettiklerini, siz ehlibeyte karşı İbn ez-Zübeyr'e mensup olanlardan daha bir şefkatli olduğunu göreceksin. Vesselam."

 

İbnü'l-Hanefiyye O'na şöyle yazdı: "Mektubunu okudum. Hakkımı ne derece gözettiğini öğrendim, beni sevindirecek ne gibi niyetler beslediğine de muttali oldum. Benim en çok sevdiğim şey, yapmakla Allah'a itaat edebildiğim bir iştir. Sen de elinden geldiğince Allah'a itaat et. Ben çarpışmak isteseydim, herkesin yanıma doğru alelacele gelip toplandığını, yardımcılarımın pek çok olduğunu görecektim. Fakat sizlerden uzak duruyorum. Allah hükmünü verinceye kadar sabredeceğim. O hüküm verenlerin en hayırlısıdır." Daha sonra da O'na kan dökmekten uzak durmasını emretti.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

İBNÜ'L-HANEFİYYE İLE İBN EZ-ZÜBEYR VE KUFE'DEN ORDUNUN YOLA ÇIKMASI