İBNÜ’L-ESİR el-Kamil fi’t-Tarih

3. CİLT

 

HİCRETİN ALTMIŞ YEDİNCİ YILI OLAYLARI (M. 686 - 687)

İBN ZİYAD'IN ÖLDÜRÜLMESİ

 

HİCRİ 67.YIL

 

İbrahim bin Eşter Küfe' den ayrıldıktan sonra İbn Ziyad ile Irak arazisine girmeden önce karşılaşmak gayesiyle yürüyüşünü hızlandırdı. İbn Ziyad Şam'dan büyük bir ordu ile hareket etmiş, Musul'a varmış ve daha önce zikrettiğimiz şekilde orayı eline geçirmişti. İbrahim de yola koyularak Irak arazisini geçip Musul arazisinin içlerine girmişti. Öncü kuvvetlerinin başına kahraman bir kişi olan Nehalı Tufayl bin Lakit'i geçirmişti. İbn Ziyad yaklaşınca arkadaşlarına savaş düzeni verdi. Hep bu düzen içerisinde toplu olarak yol aldı ve Musul'da bulunan Hazir Nehri'ne varıncaya kadar gözcüler gönderdi. Buraya vardıktan sonra da Barişya kasabasında konakladı. İbn Ziyad da onların yakımnda Hazir kıyısında karargahını kurdu.

 

İbn Ziyad'ın arkadaşlarından biri olan Umeyr bin Hubab es-Sülemi İbnu'l-Eşter'e: "Benimle buluş." diye haber gönderdi. Kayslıların tümü Merc Rahit olayından bu yana İbn Mervan'a karşı kinlenmişti. Bu bakımdan AbdÜımelik'in askerleri O'na karşı kızgın bulunuyordu.

Umeyr ile İbnu'l-Eşter bir araya gelince Umeyr O'na kendisinin İbn Ziyad'ın sol kanadında bulunduğunu, askerleriyle birlikte geri çekilip bozguna uğrayacağını bildirdi. Bunun üzerine İbnu'l-Eşter: "Ne dersin, çevreme bir hendek kazıp iki veya üç gün bekleyeyim mi?" diye sorunca Umeyr: "Böyle bir şey yapma! Zaten onlar bundan başka bir şey istemiyorlar, çünkü zamanın uzaması onların lehinedir. Onlar sizden bir kaç kat fazladırlar. Halbuki azınlıkta olanlar uzun süre vakit kaybedemezler. Böyle yapmak yerine ben sana: "Hemen bunlarla çarpış." diyorum, çünkü onlar sizin korkunuzla dolup taşıyorlar. Bunlar senin arkadaşlarının kokularını alıp ve peş peşe bir kaç gün ve bir kaç defa çarpışacak olurlarsa, bu sefer onlara alışırlar ve cesaretleri artar." diyerek O'nu uyardı. İbrahim şu cevabı verdi: "Şimdi benim için faydalı olan bir şey söylediğini anladım. Zaten benim adamım da bana bunu söylemişti." Umeyr de şöyle dedi: "Sen O'na itaat et. O yaşlı adamı savaş oldukça pişirmiştir. O, savaştan hiç kimsenin çekmediğini çekti. O bakımdan sabah olur olmaz sen bunların üzerine atıl."

 

Umeyr arkadaşlarının arasına dönerken İbnu'l-Eşter her yana nöbetçiler dikti ve sabaha kadar gözüne uyku girmedi. Tan yeri ağarır ağarmaz arkadaşlarına savaş düzeni verdi, birlikleri bölükleri ayırdı, komutanları tayin etti. Ezdli Süfyan bin Yezid'i sağ kanadına, Cuşemli Ali bin Malik'i sol kanadına komutan yaptı. Ali, Ahvas'ın kardeşidir. Ayrıca kendisinin anne bir kardeşi olan Abdurrahman bin Abdullah'ı da atlıların başına komutan yaptı. Atlılarının sayısı azdı. Tufayl bin Lakit'i ise piyadelerin başına geçirdi. Sancağını Müzahim bin Malik taşıyacaktı. Erkenden sabah namazını kıldılar. Daha sonra çıkıp arkadaşlarını saf düzenine soktu ve her bir komutanı yerine gönderdi. İbrahim'in kendisi de atından inerek yürümeğe başladı. Askerleri teşvik ediyor ve onlara zaferden yana ümit vermeğe çalışıyordu. Askerleri ile ağır ağır yürüdü. İbn Ziyad'ı ve askerlerini yüksekten görebilecekleri büyükçe bir tepenin kenarına geldiler. Onların arasında hareket halinde tek bir kimse bile görmediler. Bunun üzerine Selullu Abdullah bin Züheyr'i haber toplamak üzere gönderdi. Abdullah bin Züheyr geri döndüğünde şunları söyledi: "Onlar dehşet ve dağınıklık içerisinde yerlerinden kalkıp çıktılar. Onlardan birisini gördüm: ''Ey Ebu Turab'ın şiası, ey yalancı Muhtar'ın şiası'' demekten başka bir şey bilmiyordu." Abdullah devamla şunları ekledi: "Ben O'na: ''Bizim aramızdaki şey hakaretten, küfürden daha da ileri bir meseledir.'' dedim."

 

İbrahim atına bindi ve sancakların yanından geçerek İbn Ziyad'ın Hz. Hüseyin'e ve arkadaşlarına yaptıklarını, ailesi fertlerinden alınan esirlere yapılan muameleyi anlatıp onların öldürülmelerini, sudan alıkonulmalarını söylüyor, İbn Ziyad ile çarpışmak üzere onları teşvik ediyordu.

 

Bu arada İbn Ziyad ve beraberindekiler de onlara doğru yaklaşıyordu.

İbn Ziyad sağ kanadının başına Sekünlu Husayn bin Numeyr'i, sol kanadının başına Umeyr bin Hubab es-Sülemi'yi, süvarilerin başına Himyerli Şurahbil bin Zu'l-Kela'ı komutan yapmıştı. Her iki saf birbirine yaklaşınca önce Şam ordusunun sağ kanadında bulunan Husayn bin Numeyr, İbrahim'in sol kanadı üzerine bir hücum yaptı. Cuşemli Ali bin Malik O'na karşı durdu ve yerinden ayrılmadı, fakat öldürüldü. Daha sonra O'nun sancağını Kurra bin Ali aldı, o da güçlü kuvvetli bir kaç kişi ile birlikte öldürüldü ve sol kanat bozguna uğradı. Bundan sonra sancağı Selullu ve Resulullah (s.a.v.)'ın sahabisi olan Hubşı bin Cunade'nin kardeşinin oğlu olan Abdullah bin Verka bin Cunade aldı ve bozguna uğrayıp kaçanların karşısına geçerek: "Ey Allah'ın bekçileri, yanıma geliniz!" diye seslendi. Bozguna uğrayanların büyük çoğunluğu O'nun yanına geldi. Abdullah bin Verka onlara şöyle dedi: "İşte sizin komutanınız İbn Ziyad ile çarpışıyor. Haydi, hep birlikte O'nun yanına dönüp gidelim." Bunun üzerine geri döndüler. İbrahim'in başını açmış ve şöyle seslenmekte olduğunu gördüler: "Ey Allah'ın koruyucuları! Ben İbnu'l-Eşter'im. Sizin en hayırlı kaçkınlarınız geriye dönüp hamle yapanlarınızdır. Serzenişte bulunan da kötülük yapmış olmaz." Bunun üzerine İbrahim'in arkadaşları geri dönüp yanına gelmiş, İbrahim'in sağ kanadı İbn Ziyad'ın sol kanadı üzerine hamle yapmıştı. Umeyr bin Huhab'ın bozguna uğrayacağını ümit ederken Umeyr onlarla şiddetli bir çarpışmaya tutuştu, geri kaçmayı kendisine yediremedi. Bunu gören İbrahim arkadaşlarına şunları söyledi: "Sizler bu büyük kalabalığın üzerine gidiniz. Allah'a yemin ederim, onları bozguna uğratacak olursak, şu gördüğünüz kimseler ürken kuşlar gibi fuküp sağa sola kaçışacaklardır." Bunun üzerine İbrahim'in etrafında bulunanlar onların üzerine yürü-düler, karşılıklı olarak mızraklarla vuruştular. Daha sonra ellerine kılıç-larını ve sopalarını aldılar, bir süre bu şekilde vuruşup durdular. Öyle ki demirlerden çıkan sesler kasapların palalarından çıkan sesleri andırıyordu. İbrahim sancağını tutana: "Haydi sancağınla birlikte onların arasına daL." diye sesleniyor, ancak sancaktar: "İlerlemek imkanını bulamıyorum." diye cevap veriyor, İbrahim ise: "Hayır, ilerleyebilirsin." diyordu. Sancak ilerleyince İbrahim de kılıcıyla birlikte arkasından gidiyor ve kimi vuruyorsa yere düşürüyordu. İbrahim önüne gelen piyadeleri adeta kuzu kovalar gibi geri geri püskürtüyordu. İbrahim'le birlikte bulunanlar tek bir kişi imişcesine hamle yaptılar. çarpışma oldukça şiddetlendi, sonunda İbn Ziyad ile birlikte bulunanlar bozguna uğradı. İki taraftan da çok sayıda kimse öldürüldü.

 

Denildiğine göre, Umeyr bin Huhab ilk bozguna uğrayan kişi oldu. Ancak O'nun ilk çarpışması kendisini mazur göstermek içindi.

 

İbn Ziyad'ın askerleri bozguna uğradıktan sonra İbrahim şöyle dedi:

 

"Ben Hazir Nehri kıyısında tek başına bir sancak altında bulunan bir adamı öldürdüm. Onu arayıp bulunuz. Ben ondan misk kokusu aldım. İki eli doğuya, ayakları da batıya gitti. "

 

İbrahim'in dediği bu adamı aradılar ve İbn Ziyad'ın İbrahim'in darbesiyle öldürülmüş olduğunu gördüler. İbrahim'in darbesi O'nu ikiye biçmiş ve İbrahim'in dediği şekilde düşmüştü. Başı alındıktan sonra cesedi yakıldı.

 

Tağlibli Şerik bin Cedir, Sekunlu Husayn bin Numeyr üzerine İbn Ziyad zannederek bir hamle yaptı. Biri diğerinin boynuna dolandı. Tağlibli Şerik'in:

 

"Beni de, şu Zaniye'nin oğlunu da öldürünüz." demesi üzerine Husayn'ı öldürdüler.

Denildiğine göre İbn Ziyad'ı Şerik bin Cedir öldürmüştü. Sözü geçen bu Şerik, Sıffin Savaşı'na Hz. Ali ile birlikte katılmış ve gözü isabet almıştı. Hz. Ali'nin dönemi bittikten sonra Şerik Beytu'l-Makdis'e gitmiş ve orada ikamet etmeye başlamıştı. Hz. Hüseyin öldürülünce Allahu Teala'ya: "Şayet Hz. Hüseyin'in kanını talep eden birisi zuhur edecek olursa mutlaka ya İbn Ziyad'ı öldürecek veyahut da bu uğurda öleceğim." diye söz vermişti. Muhtar Hz. Hüseyin'in intikamını almak için ortaya çıkınca Şerik de O'nun yanına gitmiş ve İbrahim bin Eşter ile birlikte yola koyulmuştu. Her iki ordu karşı karşıya gelince Şerik Şamlıların süvarileri üzerine yaptığı hamlelerle beraberindeki Rabialı arkadaşlarıyla birlikte saf saf onları dağıtmağa başladı. Sonunda İbn Ziyad'ın yanına kadar vardı. Etraf oldukça karıştı ve ancak demir şakırtıları işitiliyordu. Herkes birbirinden ayrıldığında Şerik de, İbn Ziyad da ölü olarak bulundu. Ancak birinci rivayet daha sahihtir.

 

Şu beyit Şerik'indir:

 

''Her yaşayış anlamsızdır bence, Atın gölgesinde mızrak saplamanın dışında.''

 

Taberi der ki:

 

Himyerli Şurahbil bin Zü'l-Kela' öldürülmüş ve Ezdli Süfyan bin Yezid, Esedli Verka bin Azib ve Süleymli Ubeydullah bin Züheyr O'nu öldürdüğünü iddia etmişlerdi. Uyeyne bin Esma da İbn Ziyad ile birlikte bulunuyordu. Arkadaşları bozguna uğrayınca kendisi, kız kardeşi ve Ubeydullah bin Ziyad'ın zevcesi olan Esma kızı Hind'i atına bindirdi ve Recez vezninden olan şu beyti okuyarak gitti:

 

''Sen iplerimizi koparacak olursan, belki de Savaşta zırhlara bürülü işaretli kişiyi öldürürüm.''

 

İbn Ziyad'ın arkadaşları bozguna uğrayıp geri kaçınca İbrahim'in askerleri onları takip edip peşlerine takıldı. Nehirde boğulanların sayısı öldürülenlerin sayısından fazlaydı. Onların karargahlarını ellerine geçirdiler. Bu karargahta her şey vardı.

 

İbrahim Medain'de bulunan Muhtar'a zafer müjdesini gönderdikten sonra etrafa amil (zekat toplayıcı ve yönetici) lerini gönderdi. Kardeşi Abdurrahman bin Abdullah'ı Nasibin'e gönderdi. Ayrıca Sincar, Dara ve Cezire arazisinden olup bunlara yakın olan yerleri de ele geçirdi. Züfer bin Haris'i Karkisiya'ya; Hatim bin Nu'man el-Bahili'yi Harran, Ruha, Sümeysat ve çevresine; Umeyr bin Huhab es-Sülemi'yi Kefer Tüsa ve Tür Abdin'e gönderdi.

 

İbrahim'in kendisi Musul'da ikamet etti. Ubeydullah bin Ziyad'ın ve onun komutanlarının başlarını ise Muhtar'a gönderdi. Bu başlar sarayda bırakıldı. Oldukça ince bir yılan geldi ve bu başların içinden teker teker girdi. Sonunda Ubeydullah bin Ziyad'ın ağzından girip burnundan çıktı, burnundan girdi ve ağzından çıktı. Aynı işi defalarca tekrarladı. Bu hadise Tirmizi Camii'nde (Sünen'inde) tahric edilmiştir.

 

Mugire der ki: "İslam tarihinde züyuf (kalp) parayı ilk basan Ubeydullah bin Ziyad'dır."

 

İbn Ziyad'ın hatiplerinden birisi de şunu demiştir: "Hüseyin öldürüldüğünde saraya O'nunla birlikte girdim. Yüzüne bir alev hücum etti. Koluyla yüzünü bu şekilde kapattı ve: ''Bundan hiç bir kimseye söz etme.'' dedi."

 

Yine Muğire der ki: "Hüseyin'in öldürülmesinden sonra Mercane, oğlu Ubeydullah'a: ''Eyadi herif, sen Resulullah (s.a.v.)'ın oğlunu öldürdün. Ebediyyen cenneti göremeyeceksin.'' dedi."

 

İbn Ziyad öldürülünce İbn Muferriğ şu beyitleri söyledi:

 

''Ölüm bir azgını ziyaret edince, Yırtar perdedarların perdelerini, kırar kapıları. Ölünce: "Gitsin, uzak olsun" derim, O adi kadının oğluna, o katır oğluna. Kimse mülk konusunda seni sıkıştırmadı ki onu vermemezlik edesin, Senin zaten bunlarla bir ilişkin yok. Sen ne Nizarlısın, ne de Yemen 'den Cezmlisin, Alevler arasından alınıp bu kayaya atıldın. Fakat arz gömüldüklerinde kabul etmez ölülerini, Bezlere bürünmüş bir pisliği nasıl kabul etsin kil''

 

Barikli Süraka, İbrahim bin Eşter'i övmek üzere şunları söyler:

 

''Mezhicliler! En yiğitlerden biri geldi size, Düşman üzerine atılır gider, korkusu yok. Ey İbn Ziyad! İşte onunla karşı karşıya kal, Keskin ve derine işleyen kılıcın tadını al. İyiliklerini versin Allah o koruyucuların, Çünkü onlar Ubeydullah'tan yana içimi soğuttular.''

 

Umeyr bin Huhab es-Sülemi, İbn Ziyad'ın ordusunu kötülemek, sadedinde de şunları söylemiştir:

 

''Zina ve şarabı helal kılan bir ordunun Düşmanla karşılaşınca zafer kazanması düşünülemez.''

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

MUS'AB BİN EZ-ZÜBEYR'İN BASRA VALİLİĞİ

 

 

BU YILIN DİĞER OLAYLARI:

 

MUS'AB BİN EZ-ZÜBEYR'İN BASRA VALİLİĞİ

 

MUS'AB'IN MUHTAR ÜZERİNE YÜRÜMESİ VE MUHTAR'IN ÖLDÜRÜLMESİ

 

MUS'AB BİN EZ-ZÜBEYR'İN AZLİ VE ABDULLAH BİN EZ-ZÜBEYR'İN OĞLU HAMZA'NIN VALİLİĞİ

ÇEŞİTLİ OLAYLAR