SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

MUKADDİME

<< 114 >>

((فَضْلُ عَلِيِّ بْنِ أَبِي طَالِبٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ))

11. RESUL-İ EKREM S.A.V.'İN ASHABININ FAZİLETİ  -  ALİ R.A.

 

حَدَّثَنَا عَلِيّ بْنُ مُحَمَّدٍ. حَدَّثَنَا وَكِيْعٌ، وأَبُو مُعَاوِيَةَ، وَعَبْدُ اللَّهِ بْنُ نُمَيْرٍ، عَنْ الأَعْمَش، عَنْ عَدِيِّ بْنُ ثَابِتٍ، عَنْ زِرِّ بْنُ حُبَيْشٍ، عَنْ عَلِيّ، قَالَ:

 - عَهِدَ إِلَى الَّنِبيُّ الأُمِّيُّ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمْ أَنَّهُ لاَ يُحِبْنُي إِلاَّ مُؤْمِنٌ، وَلاَ يُبْغِضُنِي إِلاَّ مُنَافِقٌ.

 

Zirr bin Hubeyş r.a.’den, Ali (bin Ebi Talib) r.a.’ın şöyle söylediği rivayet edilmiştir: Gerçekten, mu'min’den başkasının beni sevmiyeceğine ve münafıktan başkasının bana buğzetmiyeceğine Ümmi Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, bana kesin bir ahid ve teminat verdi.

 

 

AÇIKLAMA:     Ümmi: Okuma yazma bilmiyen kimseye denir. Resul-i Ekrem s.a.v.'in Ümmi olduğu halde"geçmiş ümmetIerin, Nebilerin, inananların ve iman etmeyenlerin hallerini, Tevrat, Zebur, İncil ve suhufların hakiki nushalarında mevcut bilgileri bilip haber vermesi; geçmişteki tüm olayları aynen anlatması; bütün Arap edebiyatçılarımn en dahi olanlarını şaşkına çeviren insan üstü belağatı ihtiva eden Kur'an-ı Kerim'i tebliğ edişi büyük bir mu'cizedir. Bu sebeple Kur'an-ı Kerim, de O yüce Resul-ü Ümmilik ile vasıflandırmıştır.

 

Ali r.a.'i sevmek veya ona buğzetmek mes'elesine gelince; Ehl-i Sünnet'in görüşüne göre; Ebu Bekir, Ömer ve Osman r.a.'den sonra ümmetin en üstün şahsiyeti, Resul-i Ekrem'in 4. halifesi, damadı, küçÜk yaştan itibaren lslamiyete sarılarak bütün gücü ile dine yaptığı büyük hizmet ve fedakarlığı bilinen bu mübarek zatı sevmek elbette mu'min'in şiarı ve O'na buğzetmek de münafık olanın işi olur. Esasen bütün sahabileri sevmek müslümanların kutsal görevi olduğu gibi onlara buğzetmek de münafıklığın belirtisidir. Çünkü Kur'an-ı Kerim Ashab'ın değerini bildirdiği gibi sahih hadis kitablarında yer alan yüzlerce sahih hadis, Sahabilerin yüceliğini ve onların mertebelerine erişilemiyeceğini ortaya koymuştur.

 

Allah, cümlesinin mertebelerini daha da yüceltsin ve bizi onların şefaatına mazhar kılsın.

 

Gerek Hz. Ali ve gerekse diğer Sahabileri r.a. sevmek veya buğzetmenin iman veya münafıklığın alameti sayıldığına dair hadisler Buhari, Müslim ve diğer hadis kitabIarında yer almıştır. Tabii bahis konusu sevgi veya nefret Sahabilerin İslamiyet uğrundaki hizmet ve yararlıklarından dolayı olduğu takdirde iman ve nifak alameti oluşu murad'dır. Kurtubi bu hususta şöyle der:

 

«Ama, bir kişi (yukarıda belirtilen nedenle değil de) özel bir sebeple, mesela bir maksada muhalefet, bir zarar veya benzeri bir şeyden ötürü, bir Sahabi'ye buğzederse bundan dolayı münafık ve kafir olmaz. Ashab arasında bir çok muhalefet, hatta savaş bile meydana gelmiştir. Bununla beraber hiç kimse diğerinin küfrülle veya münafıklığına hükmetmemiştir. Onların bu husustaki halleri şer'i hükümler hususundaki müctehidlerin durumuna benzer. Bir kavle gö¬re hepsi isabet etmiştir. Diğer bir kavle göre birisi isabet etmiş, diğeri de hata etmiştir. Ancak hata eden mazur sayılır. Çünkü o da kanaat ve ictihadına göre hareket etmiştir. İşte bu nedenle hiç birisine huğzetmek caiz görülmez ... »

 

Sindi, de hadisin izahında şunları söyler:

 

Hadiste Ali r.a. için istenen sevgi, ifrat derecesine vardırılmayan ve layıkı veçhiyle beslenen mahabbettir. Çünkü aşırı sevgi, matlup olmayıp iman alametlerinden de sayılmaz. Bil akis sapıtmaya ve küfre yol açabilir. Nitekim, Hz. İsa (A.S.)'a aşırı sevgilerinden dolayı küfre giden kavim olmuştur. Keza, yasaklanan buğz, dünyevi bir sebebe dayanmayan ve sırf dini olan nefrettir. Çünkü muamelelerden doğan ve her zaman karşılaşılabilen buğz insanların yaratılışında mevcut olup münafıklıkla ilgisi yoktur. Mesela:

 

Ömer r.a.'in yanında Abbas, kendisi ile Ali arasında cereyan eden bir mes'ele yüzünden Ali'yi seb ettiği rivayet edilmiştir. Bu rivayet meşhurdur. Müslim bu rivayeti tahric etmiştir.