SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

MUKADDİME

<< 145 >>

DEVAM: 11. RESUL-İ EKREM S.A.V.'İN ASHABININ FAZİLETİ  - HASAN VE HÜSEYİN R.A.

 

حَدَّثنَا الحَسَن بْن عَلِيّ الخلال، وعلي بْن المنذر، قَالاَ: حَدَّثنَا أَبُو غسان. حَدَّثنَا أسباط بْن نصر، عَنْ السدي، عَنْ صبيح، مولى أُمّ سلمة، عَنْ زَيْد بْن أرقم؛ قَالَ:

 - قَالَ رَسُول اللَّه صَلى اللَّه عَلَيْهِ وَسَلمْ: لعلي وفاطمة والحَسَن والحُسَيْن ((أَنَا سلم لمن سالمتم، وحرب لمن حاربتم)).

 

Zeyd bin Erkam r.a.’den rivayet edildiğine göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin radiyallahu anhum’a hitaben şöyle buyurdu :

 

*Sizlerin, barış halinde bulunduğunuz kimse ile bende barış halinde olurum ve harp halinde bulunduğunuz kimse ile ben de harp halinde olurum.*

 

 

AÇIKLAMA:

 

Hasan ve Hüseyin r.a.'ın menkıbelerinin çoğu müşterek olduğu için müellif bu iki za;tın faziletine dair hadisleri bir başlık altında topladı.

 

Müslim, ilk hadisi 4 sened ile Sahih'inde rivayet etmiştir, Ebu Hureyre r.a.'den rivayet ettiği metinlerden birisi 'biraz uzuncadır. Bu rivayet şöyledir:

 

Ebu Hureyre r.a.'den rivayet edildiğine göre kendisi şöyle demiştir:

 

"Nebi s.a.v. (bir kere) gündüz bir ara (evinden) çıkıp ne o bana, ne de ben ona bir şey söylemiyerek Kaynuka' çarşısına varıncaya kadar (yürüdü,) Sonra dönüp Fatime r.anha'nın evinin önünde bir kenara oturdu ve (Hz. Hasan'ı kasdederek) :

 

- Küçük! Orda mısın, küçük orda mısın? diye sordu. Fatime r.anha çocuğun hemen evden çıkmasını biraz durdurdu. Bu esnada ya çocuğu giydiriyordu, yahut saçını başım yıkayıp tarıyordu, sanıyorum. Sonra çocuk koşarak geldi. Nebi s.a.v. çocuğu kucakladı ve öptü. Daha sonra:

 

**AlIah'ım! Sen bu çocuğu sev, bunu seveni de sev.**

 

Müslim'in şarihi Nevevi, bu hadisi açıklarken ondan istifade edilen hususları şöyle sıralar:

 

Çocukları iyi giyindirmenin, temizlemenin, saçlarını taramanın, özellikle büyük adamların yanına gidecekleri zaman üst ve başlarının tertemiz tutulmasının müstehap olduğu,

 

Nebi'in çarşıya gidip dolaşması, Fatime'nin evinin önünde bir tarafa oturması, çocukla şakalaşması ve onu kucaklaması ile Nebi'in yüce bir tevazua sahip olduğu,

 

Resul-i Ekrem'in ahlakı ile ahlaklanmak durumunda olan mu'minIerin bu örnek tavazudan ders alması için ışık tuttuğu,

 

Çocuklan öpmek, kucaklamak ve onlarla şakalaşmanın müstehap olduğu anlaşılıyor.

 

Erginlik çağına varmış olan iki erkeğin kucaklaşması ve birbirinin boynuna sarılması mes'elesi hususunda ise alimler arasında ihtilaf vardır. Şöyle ki :

 

Muhamm d İbn-i Sirin, Abdullah İbn-i Avn, Ebu Hanife ve Muhammed, kucaklaşmanın mekruh olduğunu söylemişlerdir. Bunların delili Tirmizi'nin rivayet edip Hasen olduğunu söylediği Enes bin Malik'in hadisidir. Enes r.a. diyor ki: Bir adam, Nebi s.a.v.'e:

 

Biz müslümanlardan birisi mu'min kardeşine veya bir dostuna rastlayınca ona hürmeten eğilmeli midir? diye sordu. ResüI-i Ekrems.a.v. :

 

- "Hayır!  diye cevap verdi. Adam:

 

- Onu kucaklayıp öpmeli midir? diye sorunca ResuluIlah:

 

- "Hayır», diye cevap verdi. Bu defa soru sahibi:

 

- Musafaha (tokalaşma) etmeli mi? dedi. Resulullah:

 

- "Evet'', diyerek musatahayı uygun buldu.

 

Diğer tarafta Şa'bi, Ebu Miclez, Lahik bin Humeyd, Amr İbn-i Meymun, Esved İbn-i Hilal ve Ebu Yusuf, kucaklaşmada bir beis yoktur, demişlerdir. Bu görüş Hz. Ömer'den de nakledilmiştir. Onlarındelili şu hadistir:

 

"Ca'fer bin Ebi Talib demiştir ki: Biz Habeşistan'dan döndüğümüzde Nebi s.a.v. beni kucakladı." Bu hadisin de ravileri tamamen sika'dır. Tahavi: Bir çok sahabi'nin bir biriyle kucaklaştıklarını rivayet ederek onların bu hareketleri kucaklaşmanın mübahlığı hakkmda Nebi'den rivayet edilen hadislerin kucaklaşmasının yasaklanmasına dair olan hadislerden sonra olduğuna delalet eder, diyor. İki erkeğin giyinmiş kuşanmış vaziyette iken kucaklaşması Hanefi mezhebine göre caizdir.

 

Kitabü'I-Edeb'de inşaaIlah bu hususta daha geniş izahat verilecektir.

 

Sahih-İ Müslim'in Ebu Hureyre'den rivayet ettiği ve yukarıya tercemesini aldığımız hadiste Nebi'in Hüseyin'i öptüğü bildiriliyor. İbn-i Maceh'in Ya'la bin Mürre'den rivayet ettiği 144 nolu hadistede aynı durum belirtiliyor.

 

Hanefi mezhebinin büyük fıkıhçılarından olan ,Ebu'l-Leys-i Semerkandi «Camiu's-Sağir» şerhinde öpme mes'elesini şöyle izah etmiştir:

 

Öpmek; ta'zim, şefkat, rahmet, şehvet ve muhabbet için, olmak üzere 5 çeşittir,

 

1) Ta'zim için öpmek: Mu'min'in saygı değer gördüğü zatların elini öpmesi gibi.

2) Şefkat için öpmek; çocuğun kendi baba ve anasını öpmesi gibi.

3) Merhamet için öpmek; Baba ve ananın kendi çocuğunun yanağını öpmesi gibi.

4) Şehvet için öpmek; kişinin eşinin ağzını öpmesi gibi.

5) Mahabbet için öpmek, kardeşlerin birbirlerinin yanağını öpmesi gibi.

 

Bazı fıkıh alimleri bu çeşitlere dini öpmek çeşidini de ilave etmişlerdir. Bu da Hacer-l Esved'i öpmektir.

 

Öpmenin cevazı hususunda bir çok hadis varid olmuştur. Ancak bu hadisler saygı ve ikram için olan öpme çeşitleri ile yorumlanmıştır. Şehvet maksadı ile olursa caiz değildir. Yalnız eşlerinki caizdir.

 

Hadiste geçen «Hasan ve Hüseyin'i seven .. » cümleleri Resul-i Ekrem ile torunları arasında ittihad ve bütünlüğü ifade eder. Nebi'in birer parçası oldukları için onları sevmek Nebi'i sevmek

oluyor. Ve onlara buğzetmek Nebi'e buğzetmek sayılıyor.

 

Sindi bu hadisi açıklarken diyor ki: Hadis, Hasan ve Hüseyin'i sevmenin farz olduğunu, onsuz imanın tamamlanmadığını belirtiyor. Çünkü Nebi'i sevmenin hükmü budur. Nebi'i sevmek de onları sevmekle kayıtlanmıştır. Kişi, onları sevmedikçe Nebi'i sevmiş sayılamaz.

 

144 nolu hadiste geçen «Hüseyin bendendir. Ben de Hüseyin'denim., ifadesi ile Resul-i Ekrem, kendi zatı ile Hüseyin arasındaki ittihad, birlik ve bütünlüğü kasdediyor'. Tek vücud halinde bulundukları için her birisi diğerinin bir parçasıdır, denilebilir.

 

Hadisteki «Hüseyin Asbat'tan bir sıbt'tır,. cümlesinde geçen sıbt: torun demektir. Bu cümle, Nebi ile Hüseyin'in tek vücüd olduğunu teyid için kullanılmıştır. Bu cümlenin, Hüseyin'in Resül-i Ekrem'e torun olmaya layık ve takdire şayan bir şahsiyet olduğunu beyan etmek için getirilmiş olduğu muhtemeldir.

 

Sıbt: Kabile manasında da kullanılmıştır. Burada bu mananın murad olduğunu söyleyenler de vardır. Buna göre maksad, Hz. Hüseyin'in nesIinin devam edip çoğalacağını bildirmektir.

 

Sıbt: Ümmet anlamında da kullanılmıştır. Burada bu mana da düşünülebilir. Yani Hüseyin hayır sıfatlarının tümünde kemale erdiği için kendi başına bir ümmettir. Nitekim Nahl suresinin 120'nci ayetinde Allah İbrahim (Aleyhisselam)'ın bir ümmet olduğunu şöyle beyan buyurmuştur:

  

«Şüphesiz İbrahim hak din'e yönelen, Allah'a itaata devam eden, bütün hayırlı vasıfları şahsında taplıyan bir ümmet idi. Hiç bir zaman Allah'a ortak koşanlardan olmadı.»

 

Ravi Ya'la bin Murre es-Sakafi Ebu'i-Murazim Sahabidir. İbn-i Siyabe künyesi ile tanınmıştır. Hudeybiye ve Hayber seferinde bulunmuştur. Kendisinden bir miktar hadis rivayet edilmiştir. Ravileri, oğulları Abdullah ve Osman'dır.