DEVAM: 13. CEHMİYYE'NİN
İNKAR ETTİĞİ ŞEYLERİN BEYANI BABI
حَدَّثنَا
مُحَمَّد بْن
يَحْيَى.
حَدَّثنَا
صَفْوَانُ
بْن عِيسَى،
عَنْ ابْن
عَجْلاَنَ،
عَنْ
أَبِيْهِ،
عَنْ أَبِي
هُرَيْرَةَ؛
قَالَ:
-
قَالَ رَسُول
اللَّه صَلى
اللَّه
عَلَيْهِ
وَسَلمْ:
((كَتَبَ
رَبُّكُمْ
عَلَى
نَفْسِهِ
بِيَدِهِ
قَبْلَ أَن
يَخْلُقَ
الْخَلْقَ:
رَحْمَتِي
سَبَقَتْ
غَضَبِي)).
Ebu Hureyre r.a.’den Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle
buyurdu, dediği rivayet olunmuştur:
Rabbınız, mahlukatı yaratmadan önce, kendi (kudret) eliyle kendi
zatı üstüne:
‘‘ Benim rahmetim gazabıma sebkat etti.> (vaadını) yazdı.’’
BU HADİS’İN BUHARİ RİVAYETİ İÇİN BURAYA TIKLAYIN
AÇIKLAMA:
Buhari, hadisi «Bed'ul-Halk» kitabının baş kısmında ve «Tevhid»
kitabının ı5'inci babında yine Ebu Hureyre r.a.'den rivayet etmiştir. Bu
rivayetlerde metnin baş kısmı:
«Allah mahlukatı yarattığı zaman kendi uluhiyetine ait olmak
üzere de bir kitabını yazdı. (Zatına ait ahidıeri, içine alan) bu kitabın ilmi
de Arş'ın fevkinde O'nun nezdindedir.» şeklinde terceme edilebilir. Metnin son
kısmı da şöyledir.
«Şüphesiz benim rahmetim gazabıma galebe eder.»
Bazı rivayetlerde de «TağIibu» yerine «Ğalebet,) kullanılmıştır.
Yani mudari' fi'li yerine mazi fiil gelmiştir.
Hadiste geçen «Kendi eli iIe» tabiri müteşabihlerdendir.
Miftahu'l¬Hace» müeIlifi: «EI, Allah'ın sıfatlarındandır, keyfiyeti bizce
mechüldür. Bunu kudret ile te'vil etmiyoruz. Bu sıfat Cehmiyye'nin görüşünü
reddeder» diyor.
Ehl-i Sünnet alimlerinin bir kısmı El'i kudret ile te'vil
ederler.
«Zatı üzerine yazdı. .. » bölümü Kastalani: Yani kaleme yazma
emrini verdi, diye açıklar.
Miftahü'l-Hace yazarı ise: Yani kesin ahid ve misak ile üzerine
aldı, diye yorumlar.
Metinde geçen «Ğazab»dan maksad O'nun gereği olan azabı, gazaba
uğrayana ulaştırmaktır. Çünkü rahmetin gazabı geçmesi veya onu yenmesi bu iki
mefhumun kullara ilişkisi itibari iledir. Zira rahmet Allah'ın zatının
gereğidir. Yani kulun hayrat işlemesine bağlı değildir. Sırf ilahi lütuf ile
meydana gelebilir. Fakat gazab öyle değildir. Ondan önce kulun bir günah
işlemiş olması gerekir. Bu sebeple rahmet gazabı geçmiş veya yenmiş denilir.
Turbeşti de şöyle söylemiştir:
Rahmetin gazabı geçmiş olmasından halkın rahmetten alacağı hissenin
gazabdan alacağı paydan daha çok olduğu, hak edilmeden rahmetin onlara
bahşedildiği ve gazabın hak edilmeden kimseye verilmediği anlaşılıyor. Nitekim
görüldüğü gibi rahmet, cenin'e süt emen çocuğa, sütten kesilen yavruya ve
gelişme çağında olup henüz erginlik çağına ermemiş olan insanlara da ikram
ediliyor. Halbuki onlardan hiç bir ibadet ve taat henüz sadır olmuş değildir.
Diğer taraftan insan oğlundan günahlar, ilahi öfkeyi mücip
olumsuz hareketler ve durumlar zuhur etmedikçe bir gazaba uğramaları söz konusu
değildir.
EI-Masabih yazarı da, Gazab: Allah'ın azab dilemesidir. Rahmet
de O'nun sevab dilemesidir. Sıfatlar galebe etmek ile vasıflanmazlar. Bir sıfat
diğer bir sıfatı geçmez. Hadiste rahmetin gazabi geçmesi mecazidir. Rahmet ve
gazab sıfatı zatiyyeden değil, sıfat-ı filiyyeden de olabilir. Buna göre
rahmet: Sevab ve ihsan olur. Gazab da: İntikam ve azab olur. Böyle tarif
edilince galebe etme durumu te'vile muhtaç değildir. Yani ilahi rahmet, ilahi
gazabtan fazladır, denmiş olur.
Tıybi de hadisin son bölümü En'am suresinin 12'nci ayetinde
geçen Va'd etmek yönünden onlara
behemhal rahmet etmeyi gerekli kıldı. Nazm-ı Celil'in bir te'yidi ve örneğidir.
Rahmet konusunda hal böyle iken gazab ve ikabı gerektiren suçlara ait böyle
kesin bir azab misakı yoktur. Allah keremi ile dilerse afv buyurur, diyor.
Kastalani cild, 7 sf: 7