SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

MUKADDİME

<< 198 >>

DEVAM: 13. CEHMİYYE'NİN İNKAR ETTİĞİ ŞEYLERİN BEYANI BABI

 

حَدَّثنَا هِشَام بْن عَمَّار، ومحمد بْن الصباح. قَالاَ: حَدَّثنَا عَبْد العزيز بْن أَبِي حازم. حَدَّثنَي أَبِي، عَنْ عُبَيْد اللَّه بْن مقسم، عَنْ عَبْد اللَّه بْن عمر؛ أَنَّهُ قَالَ:

 - سَمِعْت رَسُول اللَّه صَلى اللَّه عَلَيْهِ وَسَلَمْ، وَهُوَ عَلَى الَمْنبر، يقول ((يأخذ الجبار سماواته وأرضه بيده "وقبض بيده فجعل يقبضها ويبسطها" ثُمَّ يقول: أَنَا الجبار! أين الجبارون؟ أين الَمْتكبرون؟)) قل، ويتميل رَسُول اللَّه صَلى اللَّه عَلَيْهِ وَسَلَمْ عَنْ يمينه، وعن يساره، حَتَّى نظرت إِلَى الَمْنبر يتحرك من أسفل شيء منه. حَتَّى إِنَّي أقول: أساقط هُوَ برَسُول اللَّه صَلى اللَّه عَلَيْهِ وَسَلَمْ؟

 

Abdullah bin Ömer r.a.’den rivayet edildiğine göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem minber üstünde şöyle buyururken, işittim, demiştir: '' Cebbar (olan Allah kıyamet günü mülkü olan) gökleri ve yeri eline (şöyle) alır. ''

 

Ravi Abdullah bin Ömer dedi ki: Resulullah böyle buyururken elinin parmaklarını kapadı da parmaklarını açıp kapamaya başladı. (Resulullah sözlerine devamla şöyle buyurdu): '' Sonra Allah buyuracak ki, Cebbar olan, ancak benim. Hani (dünyadaki) Cebbarlar nerede? Hani mütekebbirler nerede? ''

 

Ravi Abdullah dedi ki: Resulullah bu konuşmasını yaparken sağına ve soluna eğiliyordu. Hatta baktım minber, altından yukarısına kadar öyle bir derecede sallanıyordu ki ben artık minber Resulullah s.a.v. ile beraber düşecek mi? diye endişelendim.

 

 

AÇIKLAMA:

 

Müslim «Kitab-u Sıfati'l-Münafikin» bölümıinün «Sifatu'l-Kıyame» babında bu hadisi, kısmen değişik lafızlarla rivayet etmiştir. Aynı manayı ifade eden bir kaç hadis daha orada rivayet edilmiştir.

 

Müslim'in Şarihi Nevevi'nin Bağavi'den naklen beyan ettiğine göre, Resulullah'ın bu hitabeti esnasında (mübarek) parmaklarını açıp kapaması. Allah Teala'nın yaratıkları dağıttıktan sonra toplamasının O'nun için ne kadar kolay ve basit olduğunu tasvir etmesi gayesi iledir. Haşa insan eline ve parmağına benziyen bir organın Allah için tasvir edilmesi gayesi düşünülemez. Minberin sallanmasına gelince; Resulullah'ın hareketi, sağa, sola eğilmesi ve yaptığı işaretler dolayısı ile minber de hereket etmiş olabilir. Bununla beraber Resulullah'ın buyurduğu hitabetin verdiği mehabet dolayısı ile ve bir mucize mahiyetinde minberin sallanmış olması da muhtemeldir. Bu ve benzeri hadiselerde çözümü bizce müşkil olan ve hatta imkansız görülen kelimeler ile Resulullah'ın ne manayı kasdettiğini ancak Allah bilir. Biz Allah'a ve sıfatlarına iman ederiz. Ne O'nu bir şeye ne de bir şeyi O'na benzetiriz. Resulullah'ın buyurduğu sabit olan her şey haktır, doğrudur. O'nun buyurduklarından bildiklerimiz olursa bu bilgi Allah'ın bir lütfudur. Meçhulümüz kalan kısım ise; biz ona inanır ve ilmini Allah'a havale ederiz.

 

Sindi de bu hadisin haşiyesinde, Bağavi'nin «Şerhu's-Sünne» adlı kitabında şöyle söylediğini nakleder:

 

«Kur'an ve hadislerde Allah Teala'nın sıfatları hakkında varid olan: nefis, yüz, göz, parmak, el, ayak, varmak, gelmek, semaya inmek arş üstünde karar kılmak, gülmek,. ferahlanmak ve benzeri kelimeler, nasslarla sabit olan, Allah'a ait bir takım sıfatlardır. Bu sebeple bunlara iman etmek, te'vili yoluna gitmeden. yaratıklara benzetmeksizin ve olduğu gibi kabul etmek gerekir ve Allah'ın zatı yaratıklardan hiç bir varlığa benzemediği gibi O'nun hiç bir sıfatının da her hangi bir yaratığın sıfatlarına benzemediğini itikad etmek vaciptir. Nitekim; «Hiç bir şey Allah'a benzemez ve O, işitici ve görücüdür» buyurulmuştur. Ümmetin selefi ve hadis alimleri bu görüşü benimsemişler; bu sıfatlar hakkında temsil ve te'vilden kaçınmışlar ve bunun ilmini Allah'a havale etmşlerdir. Allah Teala da ilimde otorite olanların bu durumu Al-i İmran suresinin 7'nci ayelinde şöyle haber veriyor:   .

 

= ....İlimde kökleşmiş olan kimseler ise: •• Biz ona (manası anlaşılmayan müteşabihe) iman ettik; açık ve kapalı bütün ayetler Rabbimiz tarafındandır, derler ... »

 

Süfyan bin Uyeyne de: Kur'an'da Allah Teala'nın, kendi zatı için buyurduğu bütün sıfatlarının tefsiri onu okumak ve üzerinde susmaktır. Allah ve Resulünden başka hiç kimse onları tefsire yetkili değildir, demiştir'

 

Adamın biri, İmam Malik bin Enes. r.a.'e [Yunus 3] ayetindeki «İstiva»nın nasıl olduğunu sordu. İmam hazretleri:

 

- İstiva (= oturmak, karar kılmak gibi) sözlük manaları bakımından meçhul değildir. Ayetteki istivanın keyfiyeti (nasıl olduğu) akıl ile çözülemez, o'na iman etmek gerekir. onu soruşturmak bid'attır. Ben seni ancak sapık olarak görürüm diye cevap verdi ve meclisinden çıkarılmasını emretti.

 

Velid bin Müslim demiştir ki: Ben İmam Evz'ai'ye, Süfyan bin Uyeyne'ye ve İmam Malik'e Allah'ın sıfatlarına ve Alleıh'ı görmeye dair varid olan bu hadisleri sordum. Onlardan şu cevabı aldım:

 

«Keyfiyetlerini düşünmeden onları olduğu gibi ikrar ve kabul ediniz.»

 

Zühri'de: Resulullah s.a.v. ancak tebliğe memurdur. Biz de teslim ve kabule memuruz, demiştir.