SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

MUKADDİME

<< 229 >>

DEVAM: 17 - ALİMLERİN FAZILETİ VE İLiM TALEBİNE TEŞVİK BABl

 

حَدَّثنَا بشر بْن هَلْال الصواف. حَدَّثنَا داود بْن الزبرقان، عَن بَكْر بْن خنيس، عَن عَبْد الرَّحْمَنبْن زياد، عَن عَبْد اللّه بْن يزيد، عَن عَبْد اللّه بْن عمرو.

 - قَالَ: خرج رَسُول اللّه صَلى اللّه عَلَيْهِ وَسَلَّمْ ذات يَوْم من بعض حجره. فدخل المسجد. فإِذَا هُوَ بحلقتين. إحداهما يقرأون الْقُرْآن ويدعون اللّه، والأخرى يتعلمون ويعلمون. فقَالَ الْنَّبِيّ صَلى اللّه عَلَيْهِ وَسَلَّمْ: ((كُلّ عَلَى خير. هؤلاء يقرأون الْقُرْآن ويدعون اللّه، فإن شاء أعطاهم وإن شاء منعهم. وهؤلاء يتعلمون ويعلمون. وإنما بعثت معلما)) فجلس معهم.

 

فِي الْزَوَائِدِ: إِسْنَادُهُ ضَعِيْف. داود وبَكْر وعَبْد الرَّحْمَن، كلهم ضعفاء.

 

Abdullah bin Amr r.a.’den şöyle söylediği rivayet edilmiştir:

 

Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir gün odalarından birisinden çıkıp mescid’e girdi. Bu esnada iki halka (şeklinde oturmuş iki cemaat) ile karşılaştı. Bunlardan bir halka Kur'an okuyor ve Allah’a dua ediyordu. Diğer halka da ilim öğreniyor ve öğretiyorlardı. Bunun üzerine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem:

 

'' (Bunların) hepsi hayır üzerindedirler.Şunlar Kur'an okuyorlar ve Allah’a dur ediyorlar. Eğer Allah dilerse onlara (isteklerini) verir ve dilerse vermez. (Diğer cemaata işaretle) bunlar da (ilim) öğreniyorlar ve öğretiyorlar. Ben de ancak öğretici olarak gönderildim ''buyurdu ve hemen yanına oturdu.

 

Not. Zevaid de: ‘’Davud, Bekir ve Abdurrahman zayıftır; bu nedenle isnad zayıftır.’’ Deniyor.

 

AÇIKLAMA: Hadisiiı ilk fıkrası gerek Kur'an'ı okumak ve dua - etmekle meşgul olanlann ve gerekse ilim öğrenimi ve öğretimi yapanların hayır üzerinde olduklarını belirtiyor. Bunu takip eden cümlelerde ise Kur'an okumak ve dua etmekle iştigal edenlerin Allah'tan dilediklerine kavuşmalarının malum ve kesin olmadığı ifade ediliyor. Zaten bilindiği gibi Allah dilediğini yapar, hiç bir şeyi yapmay'a. mecbur değildir. İradesi neye taalluk ederse o olur. Hadiste Kur'an okuyan ve dua edenlerin, matlubuna erişip erişmemeleri Allah'ın dilernesi kaydına bağlanıyor.

 

İlimle meşgul olanlara ait fıkrada ise bunların dilediklerinin yerine getirilip getirilmiyeceği hususun,a temas edilmemiştir,

 

Sindi diyor ki: Bu hususa temas edilmemesi, ilim ehlinin dileklerinin Allah tarafından kabul edilmesinin muhakkak gibi olduğuna işarettir. Dolayısı ile hayırlı olan bu iki hizmet çeşidi arasındaki muazzam fark'a hadis işaret etmiş olur. Bazı alimler de 220 nolu «Allah kim hakkında hayır dilerse onu fakih kılar." hadisi bu yolda yorumlayarak: Fakihlerden başka hiç kimse, kendisi için Allah Teala'nın hayır dilediğini bilemez. Fakat fakihler bu hadis'e dayanarak bilirler, demişlerdir. Ama şu var ki; bu yorum şer-i şerifin genel kaide ve hükümlerine uygun değildir. Fıkıh alimleri dahil, hiç bir kimse akibetinden ve ilahi azabdan kendisini emin göremez.

 

Resul-i Ekrem'in: «Ben ancak öğretici olarak gönderildim.,. buyurması ve ilimle meşgul olan sahabiler cemaatine katılması ilim ehlinin kıymetini, onlara karşı gösterdiği üstün muhabbetini ve özel ilgisini belirtiyor.

 

Zevaid müellifi hadisin ravilerinden Davud, Bekr ve Abdurrahman'ın zayıflığı dolayısı ile isnadın zayıf olduğunu beyan etmiştir.