DEVAM: 6 – ABDEST’İN
SEVABINI BEYAN BAB’I
حَدَّثنَا
عَبْد الرحمن
بْن إبراهيم.
حَدَّثنَا
الوليد بْن
مسلم.
حَدَّثنَا
الأوزعي. حَدَّثنَا
يَحْيَى بْن
أَبِي كثير.
حَدَّثنِي مُحَمَّد
بْن إبراهيم.
حَدَّثنِي
شقسق بْن
سلمة.
حَدَّثنِي
حمران مولى عُثْمَان
بْن عَفَان؛ -
قَالَ:
رَأَيْت
عُثْمَان بْن
عَفَان قاعدا
فِيْ المقاعد.
فدعا بوضوء
فتوضأ. ثُمَّ قَالَ:
رَأَيْت
رَسُول
اللَّه صَلى
اللَّه عَلَيْهِ
وَسَلَّمْ
فِيْ مقعدي
هَذَا توضأ مثل
وضوئي هَذَا.
ثُمَّ قَالَ ((من
توضأ مثل
وضوئي هَذَا،
غفر لَهُ مَا
تقدم من ذنبه))
وَقَالَ
رَسُول
اللَّه صَلى
اللَّه عَلَيْهِ
وَسَلمْ: ((ولا
تغتروا)). قَالَ
هشام بْن
عَمَّار.
حَدَّثنَا
عَبْد الحميد
بْن حبيب.
حَدَّثنَا
الأوزعي.
حَدَّثني يَحْيَى.
حَدَّثنِي
مُحَمَّد بْن
إبراهيم. حَدَّثنِي
عِيْسَى بْن
طلحة.
حَدَّثنِي
حمران، عَن عُثْمَان،
عَن
الْنَّبِيّ
صَلى اللَّه
عَلَيْهِ
وَسَلَّمْ
نحوه.
فِيْ
الْزَوَائِدِ:
الحديث فِيْ
مسلم خلا قوله
((ولا تغتروا)).
Osman bin
Affan’ın azadlısı Hurman r.a.’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
Osman bin Affan’ı
Makaid’e otururken gördüm. Kendisi abdest suyunu istedi ve abdest aldıktan
sonra: Ben Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’i şu oturduğum yerde, bu
abdestim gibi abdest alırken gördüm. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem
abdest aldıktan sonra şöyle buyurdu:
‘‘ Kim benim bu
abdestim gibi abdest alırsa geçmiş günahı örtülür.’’ Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem şunu da buyurdu:
‘‘Ve sakın mağrur
olmayınız.’’ demiştir.
Müellif diyor ki:
Bize, Hişam b. Ammar, Abdülhamid bin Habib, Evzai, Yahya, Muhammed bin İbrahim,
İsa bin Talha, Humran ve Osman yolu ile de bu hadis rivayet edilmiştir.
Not: Zevaid'de:
Hadis Müslim'de de vardır. Yalnız ولا تغتروا cUmlesi
yoktur, denilmiştir.
AÇIKLAMA
Hadiste geçen
'Makaid' kelimesi, bazılarına göre, Hz. Osman r.a.'ın evinin yanında bulunan
dükkanıarın adıdır. Bazıları da: Bu kelime Mescid'in yakınında Hz.0sman'ın
hazırladıgı ve içinde oturup bazı işler gördüğü ve abdest aldığı yerin. adıdır,
demişlerdir.
........= «Mağrur
almayınız» cümlesinden başka hadis metninin Müslim'de rivayet edildiği,
Zevaid'de belirtilmiştir. Sindi de: Hadisin: "Benim bu abdestim gibi. ..
" fıkrası, Buhari, Müslim ve diğer kitablarda tafsilatlı olarak
geçmektedir. Eğer musannif tafsilatlı olan bir rivayeti zikretseydi daha iyi
olurdu. Çünkü o zaman Resul-i Ekrem'in almış olduğu ve günahların mağfiretine
sebep olduğunu bildirdiği abdest sureti bildirilerek ona riayet edilmesi imkanı
sağlanmış olurdu, demiştir.
Buhari ve
Müslim'in Hz. Osman r.a.'den rivayet ettikleri bu hadisin tafsilatlı olan
metninin tercemesini buraya alalım ki Resul-i Ekrem'in almış olduğu abdest
şekli de anlatılmış olsun:
" ...
Osman b. Afffın'ın azatlısı Humran r.a.'dan rivayet edildiğine göre şöyle
söylemiştir:
Hz. Osman (bir
kere) bİr kab (su) istedi. Bu kabdan ellerine üç defa su dökerek ellerini
yıkadı. Sonra sağ eli ile kab'dan su alarak mazmaza ve istinşak etti. Sonra
yüzünü, ondan sonra da her iki elini dirsekleri ile beraber Üçer defa yıkadı.
Bundan sonra başını meshetti. Sonra iki ayağını topukları ile beraber üç defa
yıkadı ve sonunda, ResuluIlah s.a.v. 'in:
«Her kim benim
bu abdestim gibi abdest alıp iki rek'at namaz kılar ve bu iki rek'at namaz
içinde hiç bir şey hatırına getirmezse geçmiş günahı örtülür", buyurduğunu
söyledi:'
Bu hadisi Ebu
Davud ile Nesai de Taharet kitabında zikretmişlerdir.
Hadis, abdestin
şeklini beyan eden büyük bir temeldir. Mazmaza: Ağıza su alıp çalkalamak ve
dökmektir. Oruçlu olmayana mazmazada mübalağa yani gargara yapmak da sünnettir.
İstinşak:
Burnuna su çekmek ve nefesle dışarı atmaktır. Müslim ve Buhari'nin rivayetinde
"İstinsar'' da geçiyor.
İstinsar:
Burundan suyu dışarı atmaktır. Bu hal, suyu burnuna çektikten sonra
gerçekleşebildiği için istinşakı da gerektirir. Bazı rive\yetlerde istinşak
geçmiyor. Yalnız istinsar bulunuyor. Netice değişmez. İstinşakta mübalağa yine
oruçlu olmayan kimse için sünnettir. Mübalağa genize kadar su çekmekle hasıl
olur.
Hadiste mazmaza
ve istinşak'ın kaçar defa yapıldığı belirtilmemiş ise de bunların da üçer defa
yapılmasının sünnet oluşu diğer rivayetlerle sabittir. Abdestin hadiste
bildirilen sıraya göre alınmasına fıkıhta tertip adı verilmiştir. Tertip Hanefi
alimlerince farz görülmemiş ise de Şafii alimlerince abdestin bir farzı olarak
sayılmıştır.
Abdest almaya
başlanırken önce suyun avuçlanması, sonra ağıza alınması, daha sonra da buruna
çekilmesi sebebini bazı alimler şöyle açıklamışlardır.
Abdest suyunun
renk, tat ve koku vasıfları bakımından temiz olması gerekir. Suyun avuçlanması
ile rengi, ağıza alınması ile tadı ve buruna çekilmesi ile kokusu tesbit
edilmiş olur.
Hadisin: "
... Namaz esnasında hiç bir şeyi hatırına getirmezse ... '' şartı ile neyin
kasdedilmiş olduğu hususu alimler tarafından tetkik ve tahkik edilmiştir.
Kadi iyad'a
göre maksad, düşünerek ve istiyerek bir şeyler hatırlamamaktır. Kendiliğinden
ve istemiyerek hatıra gelen şeyler murad değildir. Bu itibarla kendiliğinden ve
arzu dışında hatıra gelen bir şey namazın kemaline bir halel getirmez.
Buhari'nin
Şarihi Ayni de: Hatırdan geçen şeyler iki kısımdır. Bir kısmı istemiyerek
hatıra gelir. Bunları getirmernek mümkün değildir. Yapılacak şey, hatıra gelen
bu tür şeyleri hatırdan çıkarmaya çalışmaktır. Hadis bu çalışmayı ön görüyor.
Bir de istiyerek bir şeyleri hatıra getirmemeyi istiyor. Fakat kendiliğinden
hatıra gelen şeyleri hiç hatıra getirmernek elde olmadığı için kişi bununla
mükellef tutulmamıştır.
Bahis konusu
şart ile ihlas kasdedilmiş olabilir. Buna göre mana şudur: "Sonra riya, gösteriş,
böbürlenme ve benzeri şeyleri düşünmeden ihlaslı olarak iki rek'at namaz ...
"
Şunu da
belirtelim: Namazda hatıra gelen şeyler dünyaya ait olabildiği gibi ahiretle
.de ilgili olabilir. Hadis yalnız dünya ile alakalı şeylere yorumhmmıştır.
Çünkü Tirmizi'nin rivayetinde:
'.......
Kıldığı iki rek'at namazda dünyaya ait bir şey düşünınezse» buyurulmuştu' .
Sonra, namazda ahirete ait bir şeyi düşünmek namazın huzur ve huşuuna aykırı
değildir. Bilakis namazda okunan Kur'an ayetlerinin manasını düşünmek
matluptur. Okunan parça neye ait ise haliyle o şey hatıra gelecektir. Dünya ve
ahiret ahvaline ait olup mendup bir şeyi hatırlamak namazın faziletini zedeler
mi? Hatta Hz. Ömer r.a. 'in: "Ben ordumu namazda iken hazırlarım.'' dediği
rivayet edilmiştir.
"Geçmiş
günahları.. .'' Bundan maksad küçük günahlardır. Evvelce de belirttiğim gibi
büyük günahlar tevbe ile veya Allah'ın sırf rahmeti ile afv edilir. Kul hakkı
ise ancak helallaşmakla ve tevbe ile afvı beklenebilir.
Hadisin
sonundaki: "Sakın mağrur olmayınız,'' Cümlesinden maksad şudur: «Abdestin
fazileti bu derece büyük ve sevabı bu kadar çok olduğuna göre başka hayrat için
çalışmaya lüzum yoktur veya bunca sevab alındıktan sonra günah işlense dahi pek
tehlikesi yoktur diye aldanmayınız.'' Çünkü günahları gideren ve sevapları
kazandıran abdest ve namaz,. Allah katında makbul olanıdır. Hangisinin makbul
olduğunu bilmek ise hiç kimse için mümkün değildir. O halde mağrur olmak
tamamen yersızdır.