74- ABDEST ALMANIN
ANCAK ABDESTSİZLİKTEN DOLAYI GEREKLİLİĞİ
حَدَّثنَا
مُحَمَّد بْن
الصباح.
قَالَ: أَنبَأَنا
سُفْيَان بْن
عيينة، عَنْ
الزهري، عَنْ
سَعِيْد؛
وعباد بْن
تميم، عَنْ
عمه؛ قَالَ:
-
شكي إِلَى
الْنَّبِيّ
صَلى اللَّه
عَلَيْهِ وَسَلَمْ
الرجل يجد
الشيء فِيْ
الصلاة
فَقَالَ: ((لاَ.
حَتَّى يجد،
أَو يسمَعَ
صوتا)).
Abbad bin
Temim'in amcası (Abdullah bin Zeyd bin asim) r.a.)'den rivayet edildiğine göre
şöyle demiştir:
Namazda iken
abdesti bozuldu diye şüphelenen kişinin durumu Nebi (Sallallahu aleyhi ve
sellem)'e arzedildi. (= Namazın bozulup bozulmadığı soruldu.) Bunun üzerine
Nebi (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdular ki :
«Böyle bir kimse
koku duymadıkça veya ses işitmedikçe namazdan çıkmasın.»
Diğer tahric:
Buhari, Müslim. Ebu Davud, Nesai ve Beyhaki
AÇIKLAMA :
Buhari ve
Müsliın'de Peygamber s.a.v.'e adamın durumu arz eden zatın Abbad bin Temim'ın
amcası olan Abdullah bin Zeyd bin Asım olduğu belirtilmiştir.
Abdillah bin
Zeyd'den bu hadisi Abbad bin Temim'in rivayet ettiği sabittir. Ancak Said bin
El-Müseyyeb'in de Abdullah'tan rivayet edip etmediği kesinlikle
bilinmemektedir. Hafız El-Fetih'te şöyle der: «Abbad» kelimesi, ''Said"
kelimesine atfedilmiştir. Said bin Abdullah'tan hadisi rivayet etmesi
muhtemeldir. Bu takdirde hem Said. hem Abbad, Abdullah'tan rivayet etmiş
olurlar. İkinci bir ihtimal: AbduIIah'tan yalnız yeğeni olan Abbad rivayet
etmiş olup, Said'in şeyhi ise mahfuzdur. (Senedde alınmamıştır.) Bu takdirde
sened, Said bakımından mürseldir. EI-Etraf müellifi. birinci ihtimali
benimsemiştir. 514 nolu senedde Said bin El-Müseyyeb'in şeyhi olarak Ebu Said-i
Hudri'nin gösterilmiş olması ikinci ihtimali te'yid eder.
Hadisin
manasına gelince: Namaza duran kişi, namaz esnasında yellendi diye bir şüphe
duyarsa namazını kesecek mi, yoksa bu şüpheye itibar etmeyerek namaza devam
edecek mi? Sahabilerden AbduIIah bin Zeyd bin Asım bu durumu ve buna ait şer'i
hükmü Peygamber'e sormak istemiş ve O'ndan şu cevabı almıştır:
Hayır. Namazdan
çıkmasın. Ancak, yellendiğini kesinlikle bildiği takdirde abdesti bozulmuş
olur. Dolayısıyla namazdan çıkmış olur. Yellendiğini kesinlikle bilmesi; bir
koku duyması veya ses işitmesiyle mümkündür. Yellendiğinin kesinlik kazanması
için koku duymak veya ses işitmek şart değildir. Çünkü kişi, sağır olabilir
veya koklama duygusu bozuk olabilir. Hadiste koku duyulması veya ses işitilmesi
tabiri. çoğunluk itibarı iledir.
Hattabi:
'Resul-i Ekrem (s.a.v.), hadiste ses işitmeyi ve koku duymayı zikretmekle
abdestin ancak bunlarla bozulabileceğini namaz esnasında abdestin başka türlü
bozulmıyacağını kasdetmemiştir. Soruya uygun olsun diye cevapta bu ifade tarzı
tercih edilmiştir. Ön ve arkadan çıkan her şey. yel hükmündedir. Bazen yel
çıkar ama ne ses duyulur, ne de koku. Buna rağmen durum kesinlikle bilindiği
takdirde abdest bozulmuş olur. Bazen kişi sağır olur ses işitmez. Bazen burnu
tıkalı olur koku işitmez ...'' demiştir.
Ebu Davud'un
abdest bahsinde rivayet ettiği bu hadisin serhinde EI-Menhel yazarı özetle
şöyle der:
"Bu hadis,
İslam dininin temellerinden ve fıkıh kaidelerinden biridir. Bu kaide şudur ki:
«Sabit olan her şeyin devamı asıldır. Aksi sabit olmadıkça o şeyin
devamlılığına hükmedilir.» Beliren şüpheler, etki yapamaz. Bu kaideye «İstisbah»
derler.
Hadiste söz
konusu olan mes'ele, bu genel kaidenin kapsamına giren yüzlerce mes'eleden
biridir. Şöyle ki; Abdest aldığını kesinlikle bilen kişi, abdestinin
bozulduğundan şüphe ederse, abdestinin devamlılığına hükmedilir. Şüphenin namaz
içinde veya dışında olması arasında bir fark yoktur. Selef ve haleften olan
alimlerin cumhür'unun görüşü budur. Maliki'lerden (İbn-i Nafi' de bu görüşe
katılmıştır. Onların delili bu babtaki hadislerdir. Onlara göre hadiste söz
konusu edilen şüphe, namaz içinde vuku bulan şüphe türünden ise de, şüphenin
namaza bağlanması sorudan doğmadır. Yani soru namaz içindeki şüpheyle ilgili
olduğu için, ona uygun olsun diye cevapta namazdan bahsedilmiştir.
Maliki'lerin
Cumhüruna göre kişi, namaza başlamadan önce abdestinden şüphelenirse, abdesti
bozulmuş sayılır. Dolayısıyla abdest almadan namaza duramaz. Şayet kişi, namaza
başladıktan sonra şüphelenirse, abdestinin bozulduğunu kesinlikle bilmedikçe
namazına devam eder. Namazdan çıktıktan sonra şüphesi zail olursa ona. bir şey
yapmak gerekmez. Eğer, namazdan çıktıktan sonra da.şüphesi devam ederse veya
abdestinin kesinlikle bozulduğunu hatırlarsa yeniden abdest alır ve kıldığı
namazı iyade eder. Maliki'lerin meşhur kavli budur. Onlar hadisin zahirine
dayanmışlardır.
Yukarıda
belirtildiği gibi kesinlikle bilinen bu hususa ait hükmün şüpheyle
değişmiyeceğine dair olup, mezkur hadisten alınan genel kaidenin kapsamına
giren mes'elelerin bir kısmını Nevevi şöyle anlatmıştır: Aslında tahir olan su,
süt, bal, yağ, elbise gibi bir maddenin necis olduğunda tereddüt eden kişi, bu
şüpheye itibar etmemeli ve aslında tahir olan o maddenin taharetine
hükmetmelidir. Kendisinde beliren şüphe ve necaset ihtimali % 50'den aşağı veya
% 50'den yukarı olması neticeyi değiştirmez. Keza boşamada, köleyi azad etmekte
veya eşinin aybaşı adetinde tereddüt eden kişi, bu şüphelere iltifat etmeyerek
nikahın, kölesinin kölelik halinin ve eşinin temizlik durumunun devamına
hükmederek, buna göre hareket eder ve hareketinden dolayı mes'ul değildir.
Kişinin söz
konusu zannı belli bir sebebe dayanmadıkça hüküm budur. Ama muayyen bir sebebe
dayanırsa, mesela necaseti kullanmayı ibadet telakki edenlerin elbisesi,
mezbahalarda hayvanları boğazlayanların elbiseleri ve şarap imal edip, buna
düşkün olanların giyecekleri hususunda ayrı hükümler vardır. Bazı alimler,
zahirle amel ederek bu elbiselerin necis olduklarına hükmetmişlerdir. Bir kısım
alimler de, elbiselerin aslında temiz olmalarını dikkate alarak
taharetIiklerine hükmetmişlerdir. İkinci görüş daha kuvvetlidir.