109- DURGUN SU'YA DALAN
CÜNÜB ĞUSLETMİŞ OLUR MU? BABI
حَدَّثنَا
أَحْمَد بْن
عيسى، وحرملة
بْن يَحْيَى
المصريان.
قَالاَ:
حَدَّثنَا
ابْن وهب،
عَنْ عمرو بْن
الحَارِث،
عَنْ بكير بْن
عَبْد اللَّه
بْن الأشج؛
أَن أبا
السائب، مولى
هشام بْن
زهرة، حدثه
أَنَّهُ
سمَعَ أبا
هُرَيْرَة
يَقُولٌ: - قَالَ
رَسُول
اللَّه صَلى
اللَّه عَلَيْهِ
وَسَلمْ: ((لاَ
يغتسل أحدكم
فِيْ الماء
الدائم
وَهُوَ جنب))
فَقَالَ:
كَيْفَ يفعل؟
با أيا
هُرَيْرَة!
فَقَالَ:
يتناوله
تناولاً.
Hişam bin
Zühre'nin mevlası Ebü's-Saib (r.a.)'den Ebu Hureyre (r.a.)'den şöyle dediğini
işittim: Besulullah (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem) buyurdu kii :
«Her hangi
biriniz cünüb iken, sakın durgun, su da yıkanmasın,»
Ebü's-Saib: Ya
Eba Hureyre! Adam nasıl yapacak? diye sordu. Bunun üzerine Ebu Hureyre (r.a.):
O su'dan alıp, yıkanacak, dedi.
AÇIKLAMA :
Hadiste geçen; لاَ
يغتسل cümlesi olumsuzluk veya
yasaklık için olabilir. Olumsuzluk için ise ''ğusledemez.'', yasaklık için ise
''ğusletmesin.'' demektir.
Sindi'nin
dediğine göre El-Kadi, EI-Mesabih şerhinde şöyle demiştir: ''ğusletmeme
hükmünün durgun suya bağlanması, cünüblük ğuslünde kullanılan suyun, durgun
olduğu takdirde temizleyicilik vasfını yitirmiş olduğuna delalet eder.
Eğer
temizleyicilik vasfı kalmış olsaydı durgunluk kaydı manasız olurdu.
Temizleyicilik vasfı kalkınca ya Ebu Hanife'nin dediği gibi temizliği de kalmaz
yani o su pis sayılırdı. Yada Şafii'nin dediği gibi temizleyicilik vasfı
gitmekle beraber temizdir. Yani abdest, ğusül ve necasetin giderilmesinde
kullanılamaz. Fakat başka türlü kullanılabilen temiz bir sudur.''
Sindi bu nakli
yaptıktan sonra: Bence hadisteki yasaklama, şer'i veya tıbbi yönden mekruhluk
içindır. Yani durgun suda ğusletmek dinen mekruhtur. Veyahut sağlık yönünden
mekruhtur. Yasaklama, durgun su içinde ğusül edile edile, onun renk, koku ve
tad bakımından değişmesine yol açma endişesi için de olabilir. Durgun su
miktarı belirtilmeden konmuş olan yasaklama, sözümüzü te'yid eder. Kadı'nın
dediği gibi olmuş olsaydı, o durgun suyun az su olması şartı koşulacaktı. Ki
Hanefi mezhebine göre boyutları 10 zira'dan az olan; Şafii mezhebine göre de
iki kulleden az olan su, şer'an az sayılır. Hulasa: hadiste musta'mel su
hakkında, mezhebIerden herhangi birisinin görüşüne delalet yoktur.'' demiştir.
Hadis,
Müslim'in (Durgun Suda ğusletmeyi Yasaklama) babında rivayet edilmiştir.
Nevevi, bu hadisi açıklarken aşağıdaki malumatı veriyor;
''Ravi
Ebu's-Saib'in adı bilinmiyor. Durgun suda ğusletmenin hükümlerine gelince; Şafii
olan arkadaşlarımız ve başka alimler demişler ki: 'Durgun su az olsun, çok
olsun içinde ğusletmek mekruhtur.' Keza, akan kaynak suyu içinde ğusletmek de
mekruhtur. Şafii rahmetli, EI-Buveyti'de: 'Taşsın, taşmasın, cünübün kuyu
içinde ğusletmesi mekruhtur. Durgun suyun azı ve çoğu birdir. Ben, onda
ğusletmeyi mekruh görürüm,'' demiştir. İşte Şafii imam'ının nassı budur. Keza
arkadaşlarımız ve başka alimler, aynı sözü söylemişlerdir. Anılan kerahet
tahrim için değil, tenzih içindir. Mekruh olduğu halde kişi, durgun suda
cünüblük ğuslünü yaptığı zaman su musta'mel (kullanılmış ve taharet için
elverişli sayılmayan suya bu isim verilir) sayılır mı? Bu hususta
arkadaşlarımızca bilinen şu tafsilat vardır; Eğer su iki kulle (yaklaşık olarak
210 lt) veya daha çok ise, içinde bir kaç kişi ayrı ayrı zamanlarda ğusletseler
bile müsta'mele dönüşmez. Şayet su iki kulle'den az ise, cünüb kişi ğusle niyet
etmeden içine dalar da, bütün vücudu su içine gömüldükten sonra ğusle niyet
ederse cünüblüğü kalkmış olur. Su da müsta'mel sayılır. Eğer vücudunun bir
kısmı, mesela dizlerine kadar su'ya girdikten sonra ve henüz bütün vücudu suyun
içine gömülmeden önce ğusle niyet ederse su müsta'mele dönüşür. Su içinde
bulunan uzuvlarının cünüblüğü alimlerin ittifakıyla kalkar. Dışarıda kalan
vücudunu suya gömdüğü zaman Şafii mezhebinin sahih, meşhur ve fetva verilen
kavle göre, o yerlerin cünüblüğü de kalkmış olur. Çünkü ğusleden kişi, o sudan
çıkmadıkça onun için müsta'mel sayılmaz. Arkadaşlarımızdan Ebu Abdillah
El-Hıdri: Kişinin su dışında kalan uvuzlarının cünüblügü artık o suyla kalkmaz,
demiş ise de, doğrusu ilk görüştÜr. Yukarıdaki hüküm, vücudunun bir kısmını
suya daldırıp, ğusle niyetlendikten sonra, sudan çıkmadan vücudunun kalan
kısmını da suya daldıran kimse içindir. Şayet vücudunun bir kısmını daldırıp,
ğusle niyetlendikten sonra, su içinden çıkar da, sonra tekrar suya girip, kalan
uzuvlarını daldırırsa alimlerimizin ittifakıyla ikinci girişte yıkanan
uzuvların cünüblügü kalkmaz.
Şayet iki kulle'den
az su içine iki kişinin dalması mümkün olur da, ikisi daldıktan sonra beraber
ğusle niyet ederlerse, ğusülleri sahih olur. Su da müsta'mel sayılır. Eger
birisi digerlerinden önce ğusle niyet ederse, onun cünüplügü kalkar. Su da
arkadaşı için müsta'mel sayılır. Dolayısıyla arkadaşın cünüblüğü kalkmaz.
Mezhebin sahih ve meşhur kavli budur.''
Hanefi
alimlerinin görüşüne gelince; Onlara göre durgun su aslında temiz ise de,
içinde cünüblük ğuslü yapıldıktan dolayı temizleyici olma vasfını kaybeder. Bunun
için, içinde ğusledilmesi yasaklanmıştır. Abdest veya ğusülde kullanılan suya
müsta'mel denilir. Hanefi alimleri, suyun ne şekilde müsta'mel sayılacagı
hakkında ihtilaf etmişlerdir. Ebu Yusuf'a göre, hadesten taharette veya
cünüblükten taharette veyahut ibadet niyetiyle kullanılan su, müsta'mel
sayılır. Ebu Hanife'den yapılan bir rivayet de böyledir. İmam Muhammed'e göre
ibadet niyetiyle kullanılan su müsta'mel sayılır.
Ebu Hanife ve
Ebu Yusuf'a göre müsta'mel su, pis sayılır. Hatta Ebu Hanife'den bir rivayete
göre necaset-i ğalize sayılır. Başka bir rivayete göre hafif necasetten
sayılır. İmam Muhammed, İmam Şafii gibi müsta'mel suyu temiz saymış, ancak;
temizleyici degildir, demiştir. Yani tekrar abdest ve ğusülde kullanılamaz.
Fetva bu kavle göredir.