120- HAYIZLI KADIN
MESCİD'DEN BİR ŞEY ALABİLİR, BABI
حَدَّثنَا
أَبُو بَكْرِ
بْنُ أَبِي
شَيْبَةَ.
حَدَّثنَا
أَبُو
الأحوص، عَنْ
أَبِي إسحاق،
عَنْ البهي،
عَنْ
عَائِشَة؛
قالت:
-
قَالَ لي
رَسُول اللَّهِ
صَلى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمْ:
((ناوليني
الخمرة من
المسجد)). فقلت:
إني حائض.
فَقَالَ
((ليست حيضتك
فِيْ يدك)).
Aişe (r.anha)'dan
rivayet edildiğine göre şöyle söylemiştir:
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bana şöyle buyurdu :
«Humreyi
Mescidden bana ver.» Ben:
Hayız halindeyim,
dedim. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) :
«Senin hayız
(kan)'ın senin elinde değildir.»
Diğer tahric:
Müslim, Beyhaki, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai ve Ahmed
AÇIKLAMA :
Tirmizi,
hadisin hasen olduğunu söylemiştir. Humre: Hurma çöpleri ve benzeri bitkilerden
örülmüş küçücük hasıra denir. Secde için baş hizasında yere serilir, üzerine
secde edilir. Yeri örttüğü için, yahut hurma çöpleri dikiş yerlerini örttüğü
için ona bu isim verilmiştir.
Hattabi: Humre,
küçük seccade demektir, demiştir. ''Humre'yi mescid'den bana ver." cümlesi
iki şekilde açıklanabilir:
1 - Nebi
{s.a.v.), mesciddeydi ve Aişe (r.anha) kendi odasındaydı. Nebi (s.a.v.) ondan
humre istemiş, Aişe (r.anha) hayızlı olduğu için vücudu mescid dışında
bulunmakla beraber, yalnız elini mescidin içerisine uzatmasının sakıncalı
olacağını sanmıştır. Bu ihtimale göre hadisin manası şudur: Nebi (s.a.v.),
mescid'den, yani mescidde iken, mescidin dışında bulunan humreyi istemiş ve
Aişe (r.anha)'nın, eliyle bunu kendisine doğru uzatmasını istemiştir. Aişe
(r.anha) hayızlı haliyle, elini mescid'in içine uzatmasının sakıncalı olduğunu
sandığı için: ''Ben hayız halindeyim'' demekle özürünü hatırlatmış; Resul-i
Ekrem {s.a.v.l de elini mescide uzatmasının sakıncalı olmadığını beyan için:
''Senin hayızın senin elinde değildir.'' buyurmuştur. Buna göre; من
المسجد kelimeleri قَالَ fiiline
taalluk eder.
2 - Hattabi ve
imamların ekserisine göre; من المسجد
kelimeleri; NAVELENİ fiiline
taalluk eder. Babın başlık kısmına ve hadisin zahirine uygun olanı da budur.
Çünkü mescidden münavele (vermek), ehli mescide sormakla mümkündür. Nebi
(s.a.v.)'in:
''Senin
hayız'ın senin elinde değildir.'' buyruğu da buna delalet eder. Bu yorum
şekline göre Nebi (s.a.v.) mescidin dışında, humre mescidin içinde fakat
kapısına çok yakındı. Aişe (r.anha) odasında bulunuyordu. Odasından elini
mescide uzatmakla humreyi alabiliyordu. Nebi (s.a.v.) ona elini mescid'in
içerisine uzatıp humreyi çıkarmasını emretmiş, Aişe (r.anha) özürünü
hatırlatmış, Nebi (s.a.v.l de elinin hayızlı olmadığını yani mescide
uzatmasının sakıncalı olmadığını beyan buyurmuştur.
İbn-i Hacer: من
المسجد kelimeleri; NAVELENİ fiiline
mutaallaiktir. Maksadın şu olduğu muhtemeldir:
Nebi (s.a.v.),
Aişe (r.anha)'ya: ''Mescidde durmadan ve dolaşmadan humreyi bana vermek için
mescide gir.'' demek istemiş olabilir. Çünkü hayızlı kadının mescidi
kirletmekten emin olduğu zaman durmadan ve dolaşmadan mescid'e girip çıkması
caizdir. Şöyle de yorumlanabilir: ''Sen mescidin dışında olduğun halde, elini
mescide sokup humreyi al, sonra bana ver.'' Bu hareket, haliyle caizdir.
Bırınci yorum şekline göre kelimelerin taalluku caizse de uzak ihtimaldir.''
Kadi İyad'ın
birinci şekle göre yorum yapmasının sebebi, Müslim ve Nesai'nin Ebu Hureyre
(r.a.)'den rivayet ettikleri şu mealdeki hadistir:
'Resulullah
(s.a.v.) mescidde iken bir ara: ''Ya Aişe! Bana elbise ver'' buyurdu. Aişe
(r.anha) da:
Ben namaz
kılmıyorum. dedi. Bunun üzerine Nebi (s.a.v.) Ona:
''O (hayız)
senin elinde değildir.'' buyurdu. Aişe (r.anha) dA elbiseyi Nebi (s.a.v.)'e
uzattı.''
Hattabi, Ebu
Hureyre (r.a.)'in hadisi ile Aişe (r.anha)'nın hadisini bir olayla ilgili
olarak yorumladığı için yukarıda belirtilen birinci yorumu seçmiştir. Halbuki
olayın taaddüdü açıktır. (Çünkü birisinde elbise, diğerinde humre isteniyor.)
Hadiste geçen; حيضتك
kelimesi ''Hayzatuki'' ve ''Hiyazatuki'' diye okunabilir. Hayzat, bir defalık
kan demektir. Hizat ise hayızlı kadının kendisi için helal olmayan şeylerden
uzak durması halidir. Sahih ve meşhur rivayete göre Nevevi'nin de dediği gibi
bu kelime ''Hayzat'' okunur. Mana bakımından münasip olanı da budur. Çünkü kan
çıkması ve akması el organında degildir. Fakat hayız hali bütün vücud
organlarında ve bu arada elde de bulunur. Nitekim hayızlı kadın Kur'an-ı
elleyemez.
Hattabi:
'Hadisçiler bu kelimenin ''Hayzat'' olduğunu söylemişler ise de hatadır.
Doğrusu ''Hizat'' tır, demiştir.
Kadi İyad,
Hattabi'nin sözünü kabul etmemiş ve: ''Doğrusu hadisçilerin dediğidir. Çünkü bu
kelimeyle kan kasdedilmiştir. Zira Nebi (s.a.v.) : '' ... senin elinde
değildir.'' buyurmuştur. Bunun manası şudur: 'Mescidlerin korunması gerekli
olan necaset -ki hayız kanıdır - senin elinde değildir''' demiştir.
Nevevi:
Hadisçilerin tercih ettikleri şık, açık olanıdır. Hattabi'nin savunduğu şıkkın
da uygunluğu vardır, demiştir. C
EI-Menhel
yazarı: Nevevi'nin işaret ettiği uygunluk şudur, demiştir: ''Aişe (r.anha)
mescidin korunması gerekli olan hayız necasetinin eline bulaşmadığını
biliyordu. Hayızdan dolayı bütün vücuduna arız olan halin elinde de bulunduğunu
bildiği için elini mescide sokmaktan çekinmiştir. Bu bilgiden başka onu
çekindiren hiç bir neden yoktu. Aişe (r.anha)'nın çekinme nedeni dolayısıyla
Nebi (s.a.v.) şöyle cevap vermek istemiştir: 'Hayızlık hali Aişe (r.anha)'ya
vücudunun tümü itibariyle peyda olmuş; vücudunun parçaları itibariyle değil'.
Nitekim falanın eli hayızlıdır. denmez ki, mescide uzatılması yasaklansın.''
HADİSİN FIKIH
YÖNÜ :
1- Hayızlı
kadın, elini mescide sokup ondan bir şey alabilir.
2- Kadının
kocasına hizmet etmesi meşrudur.
3- Hattabi:
Hadiste şu fıkıh hükmü de vardır, demiştir:
Eve, mescide
veya benzeri bir yere girmemek için yemin eden kişi, elini veya vücudunun bir
kısmını o yere sokunca yeminini bozmuş olmaz. Bütün vücudunu sokunca yeminini
bozmuş olur.