DEVAM: 15- MESCİDDEN EN
UZAK OLANLARIN (UZAKLIK DERECELERİNE GÖRE) SEVABI DAHA BÜYÜK BABI
حَدَّثَنَا
أحمد بْن
عبدة.
حَدَّثَنَا
عباد بْن عباد
المهلبي.
حَدَّثَنَا
عاصم الأحول،
عَن أبي عثمان
النهدي، عَن
أبي بْن كعب؛
قَالَ: - كان رجل
من الأنصار،
بيته أقصى بيت
بالمدينة.
وكان لا تخطئه
الصلاة مع
رَسُول اللَّهِ
صَلَى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسلَّمْ.
قَالَ،
فتوجعت له.
فقلت: يا فلان!
لو انك اشتريت
حمارا يقيك
الرمض،
ويرفعك من
الوقع ويقيك
هوام الأرض!
فقال:
واللَّه، ما
أحب أن بيتي
بطنب
مُحَمَّد
صَلَى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسلَّم.
قَال، فحملت
به حملاً حتى
أتيت بيت النَّبِي
صَلَى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمْ فذكرت
ذلك له. فدعاه
فسأله. فذكر
له مثل ذلك. وذكر
أنه يرجو في
أثره. فقَالَ
رَسُول
اللَّهِ
صَلَى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسلَّمْ ((إن
لك ما احتسبت)).
Ubeyy bin Ka'b
(r.a.)'den şöyle demiştir: Ensardan bir adam vardı. Onun evi, Medine'nin
(mescidden) en uzak olan eviydi. Bununla beraber, Resulullah (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem) ile beraber namaz kılmayı hiç kaçırmazdı. Ubeyy (r.a.) demiştir ki:
Ben, ona acıdım
ve:
—
Ya Filan! Eğer sen bir merkep satın alsaydın, seni şiddetli sıcaktan korurdu.
Ayağına taş değip incinmesinden yüksek tutardı ve yerin zehirli hayvanlarından
korurdu, dedim. Adam:
— Vallahi evimin
Muhammet) (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in evinin bitişiğinde olmasından
hoşlanmam, dedi. Ubey demiştir ki: Ben adamın sözünü istiskal ederek alındım.
Hatta Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in evine vararak, dediklerini Ona
anlattım. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) adamı çağırtıp ona
sordu. Adam da, bana dediğinin mislini Ona zikretti ve (attığı adımların)
izinden sevab umduğunu anlattı. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de Ona:
«Gerçekten sana,
saklayıp umduğun (sevab) vardır.» buyurdu."
Tahric: Bu
hadisi Müslim, Euu Davud ve Beyhaki de az bir lafız farkıyla rivayet
etmişlerdir,
AÇIKLAMA:
Hadiste geçen
bazı kelimeleri açıklayalım:
Ramad: Şiddetli
sıcak ve kızgın yer üzerinde yürümek anlamlarına gelir. - Yak'a: Taşın ayağa
değip incitmesi demektir. - Tunub: Çadır ipi demektir, Burada yakınlıktan
kinayedir, - İhtisab: Hesaplamak,
yetinmek, zannetmek, saymak, mükafatını Allah'tan beklemek, saklamak, Allah'ın
rızasını taleb etmek, sevab talebiyle bir şey yapmak gibi degişik manalara
gelir, Bu manaların bir kaçı buraya uygun düşer.
Hadisin
miınasına gelince; Ubeyy (r.a.)'in bahsettiği Ensari'nin ismini bilemedim, Bu
zeit Medine'deki müslümanlardan evi mescide en uzak olan kimse olmasına rağmen beş
vakit namazı mescidde Nebi (s.a.v.)'in arkasında kılar Ve cemaati hiç
kaçırmazdı. Ubeyy (r.a.), onun bu haline acıyarak bir merkep satın almasını
söylemiş ve binerek gelip gitmesinin faydalarını anlatmış; gündüz geliş
gidişlerinde, Güneş'in kızgın sıcagından ve kızgın kumlar üzerinde yürümekten
kurtulacağını; gece, gündüz geliş ve gidişIerinde zehirli hayvanların şerrinden
ve yollardaki taşların ayağını incitmesinden kurtulacağını hatırlatmıştır Adam,
anlatılan zorluklardan kurtuluşun diğer bir çaresinin mescide yakın bir yerde
yerleşmek olduğunu, fakat uzak mesafeden yürüyerek gelip gitmekle daha çok
sevab kazanma yolunu tercih ettiğini, söylemek istemiştir.
Ancak evinin
Nebi (s.a.v.)'in evine yakın olmasından hoşlanmadığını kapalı bir ifadeyle
söylediğinden dolayı, Ubeyy (r.a.) bu sözü istiskal ederek Nebi /s.a.v.)'e
iletmiş ve nihayet Nebi (s.a.v.) adamı çağırtıp sarfettiği sözün mahiyetini
sorunca, adam maksadını açıklamış, Nebi (s.a.v.) de niyetine göre karşılık
bulacağını bildirmiştir.
Hadisin ''Gerçekten
sana, saklayıp ... '' parçasından maksad şudur: Adam riyakarlık ve gösteriş
gibi sufli emelleri karıştırmadan tam bir ihlasla amel ettiği zaman Allah Teala
yanında sevaba layık olacağını müjdelemektir.
HADİSİN FIKIH
YÖNÜ :
1- Sahabiler,
birbirlerine karşı fazlasıyla merhametliydiler.
2- Dini yönden
gôrünüşte noksanlık arzeden bir hal ve hareket görüldüğünde durumu kavrnin
büyüğüne iletmek gerekir.
3- Kavrnin
büyüğü, etbaından birisinin uygunsuz harekette bulunduğunu haber aldığı zaman,
hemen ceza yoluna gitmemeli, önce durumu iyice tetkik ve tesbit etmelidir
4- Mescide çok
yürümenin sevabı fazladır.
5- Amelde
ihlaslı olmak esastır.