72- NAMAZI TAM KILMANIN
(BEYANI) BABI
حَدَّثَنَا
أَبُو بَكْر
بْنُ أَبِي
شَيْبَة.
حَدَّثَنَا
عَبْد اللّه
بْن نمير، عَن
عبيد اللَّه
بْن عمر، عَن
سعيد بْن أبي
سعيد، عَن أبي
هُرَيْرَة؛
-
أن رجلاً دخل
المسجد فصلى.
ورَسُول
اللَّهِ
صَلَى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسلَّمْ في
ناحية من
المسجد. فجاء
فسلم. فقال
((وعليك. فارجع
فصلِّ. فإنك
لم تصلِّ))
فرجع فصلى، ثم
جاء فسلم على
النَّبِي صَلَى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمْ .
فقال ((وعليك.
فارجع فصل.
فإنك لم تصل
بعد)). قال، في
الثالثة:
فعلمني يا
رسول اللَّه!
قال ((إذا قمت
إلى الصلاة
فأسبغ الوضوء.
ثم استقبل القبلة
فكبر. ثم اقرأ
ما تيسر معك
من القرآن. ثم
اركع حتى
تطمئن راكعاً.
ثم ارفع حتى
تطمئن قائماً.
ثم اسجد حتى
تطمئن ساجداً
ثم ارفع رأسك
حتى تستوي
قاعداً. ثم
افعل ذلك في
صلاتك كلها)).
Ebu Hureyre
(r.a.)'den; şöyle demiştir:
(Bir gün) Bir
adam Mescid'e girerek (iki rek'at) namaz kılmış. Resulullah (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem) de mescid'in bir tarafında imiş. Adam namaz kıldıktan sonra (Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e)
gelerek selam vermiş. O, da:
«Ve
aleyke'(s-Selam) dön de (yeniden) namaz kıl. Çünkü sen namaz kılmış olmadın.»
buyurmuş. Adam dönüp (tekrar) namaz kıldıktan sonra gelerek Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)'e selam vermiş. O, da:
«Ve
aleyke'(s-Selam) dön de (yeniden) namaz kıl. Çünkü sen hala namaz kılmış
olmadın.» buyurmuş. (Adam tekrar namaz kılıp gelmiş. Selamlaşmadan sonra
kıldığı namazın yine olmadığını anlayınca) üçüncü (görüşme)de adam:
Şu halde bana
öğret Ya Resulallah! demiş. O, da: «Namaz'a kalkacağın zaman abdestini tam al.
Sonra kıbleye doğru durup tekbir al. (Namaza böylece başladıktan) sonra
Kur'an'dan sana kolay olanı oku. Sonra rüku' edip uzuvların yatışıncaya kadar
rüku' halinde kal. Sonra (başını) kaldırıp kemikler mafsallarında yerleşinceye
kadar ayakta dik dur. Sonra secdeye vararak uzuvlar yatışmcaya kadar secdede
dur. Sonra başını kaldır ve kemikler mafsallarında yerleşinceye kadar otur.
Sonra (tekbir hariç) bunu namazının bütün rek'atlerinde yap.» buyurmuştur.
Diğer tahric:
Buhari, Müslim, Tirmizi, Ebu Davud, Nesai, Darekutni ve Tahavi
AÇIKLAMA: EI-Menhel yazarı bu hadisin açıklamasında şöyle
der: Mescide giren zatın Hallad bin Rafi' olduğu İbn-i Ebi Şeybe'nin
rivayetinde tasrih edilmiştir. El-Hafız: 0, HaIIad bin Rafi' el-Ensari
(r.a.)'dır. Bedir saveşında şehit olduğu rivayet edilmiştir. Hicretin ikinci
yılı vuku bulan Bedir savaşında vefat eden Hallad (r.a.)'ın namaz kılışı ile
ilgili olayın, hicretin 7. yılı Müslüman olan Ebu Hureyre (r.a.) tarafından
rivayet edilmesinde bir mahzur yoktur. Çünkü Ebu Hureyre (r.a.)'ın bu hadisi
olmaya şahit olan bazı sahabilerden mürsel olarak rivayet etmiş olması
muhtemeldir. Nitekim Buhari, UbeyduIIah bin Numeyr (r.a.)'den, Tirmizi de Rufaa
bin Rafi' (r.a.)'den rivayet etmiştir.
Mescide giren
zatın iki rek'at namaz kıldığı Nesai'nin. rivayetinde belirtilmiştir. Bu
namazın Tahiyyetü'l-Mescid namazı olması kuvvetle muhtmeldir.
Adam önce Allah
hakkı olan "Tahiyyetü'l-Mescid" namazını kılmış, sonra Efendimiz
hakkı olan selamı vermiştir. Zaten bu namazı kılmadan mescidde efendimize selam
verenlere, efendimiz, anılan namazın selam vermeden önce kılınmasını
emretmşşti.
Adam tadil-i
erkana riayet etmediği için kıldığı namazın sahih olmadığı ve namaz kılmış
sayılmadığı buyurulmuştur. Adam üç defa aynı şekilde namaz kıldıktan sonra yine
de olmadığını anlayınca, doğrusunun öğretilmesini istemiştir.
Adamın hatalı
kılışının yanılgıdan, dalgınlıktan veya acele etmesinden ileri geldiği muhtemel
olduğu ve adam öğrenme isteğinde bulunmadığı için efendimiz ilk defasında talim
buyurmamıştır. Ancak adam üçüncü defasında bir rivayette belirtildiği gibi:
"O halde bana göster ve öğret. Çünkü ben ancak isabet de hata da işleyen
bir beşerim" demekle bildiğinin bu kadar olduğunu ve doğrusunun
öğretilmesini isteyince efendimiz öğretmiştir.
Hadisin: «Sonra
Kur'an'dan sana kolay olanı oku.» cümlesi namazda Fatiha okumanın farz
olmadığına hükmeden alimler için delildir.
Hadiste
öğretilen işlerin hepsinin tam olarak yapılmasının ve rüku'dan kalkıp
doğruluşta, secdede ve iki secde arasındaki oturuşta vücudun bir süre
hareketsiz durmasının gerekliliği anlaşılır.
Şafiiler,
Malikiler, Ahmed, Davud-i Zahiri ve Hanefiler'den Ebu Yusuf böyle
hükmetmişlerdir.
Ebu Hanife ve
Muhammed, anılan bekleyişler farz değildir. Yalnız rüku' ve secdede vacibtir,
onsuz kılınan namaz sahihtir, ama böyle yapan kimse günah işlemiş olur,
demişlerdir. Bunlara göre itidal yani rüku'dan doğrulmak ve iki secde arasında
tam doğrulup oturmak sünnettir. Rüku'dan doğrudan doğruya secdeye gitmek ve iki
secde arasında hafif baş kaldırmak kafidir. Delil olarak: "Rüku edin ve
secde ediniz." ayetini göstermişlerdir. Fakat itidal ve iki secde
arasındaki oturuş hakkında varid olan bu hadis ve benzeri sahih hadisler
bunların kavlini reddeder. Mezkur ayet, hadislere muhalif bir hüküm ifade
etmez. Çünkü ayet, itidal ve bekleyişten bahsetmemiştir. Hadisler bunların
gerekliliğini hükme bağlamışlardır.
İbn-i
Dakiki'l-İyd: 'Hadiste zikredilen şeylerin namazın farzları olduğu ve
zikredilmeyen şeylerin farz olmadığı hususunda fıkıh alimleri defalarca bu
hadisi delil göstermişlerdir. Hadiste zikredilen şeylerin farziyeti açıktır.
Çünkü yapılması emredilmiştir. Zikredilmemiş şeylerin farz olmamasının sebebine
gelince, bir şeyin yapılması emredilmedikçe onun farz olmaması asıldır. Ayrıca
Nebi (s.a.v.) bilmeyen adama namaz kılınışını öğretiyar. Öğretme mevkiindeki
zat, bilmeyen kişiye namazın farzlarını tarif etmek, açıklama yapmak ve
gerekeni öğretmek durumundadır. Şu halde yapılması mecburi olan şeyler, hadiste
anlatılanlardan ibarettir. Adam namazın bir kısmını (yani tadili erkanı) hatalı
yapmış, Resul-i Ekrem (s.a.v.) ise, yalnız hatalı kısmı anlatmakla
yetinmiyerek, diğer kısmı da anlatmıştır. Bu da gösteriyor ki efendimiz
yapılması gereken şeylerin tümünü anlatmıştır.
Durumun böyle
olduğu anlaşılınca, bu hadiste mezkur olan bir hususun namazın faydalarından
olup olmadığı konusunda fıkıhçılar arasında bir ihtilaf belirdiği zaman biz bu
hadisi delil göstererek o şeyin farziyetine hükmederiz. Keza: Burada anılmayan
bir şeyin farziyetini söyleyen olduğunda bu şey hadiste bulunmadığı için farz
değildir, diyebiliriz. Çünkü yukarda belirtildiği gibi, öğretme makamında
olunduğu halde bu şey anılmamıştır.
Tahkik ehli, bu
hadisin bütün rivayetlerini incelemelidirler. Hangi rivayetinde ne gibi ilave
varsa onları da hesaba katmılıdır: demiştir.'
El-Hafız,
el-Fetih 'te: Bu hadisin Ebu Hureyre ve Rufaa (r.a.)'ın olan bütün
rivayetlerini topladım. Rivayetlerde gördüğüm ilaveleri not ettim. Alimlerin
ittifakı ile farz olan niyet ve son oturuş burada açıkça anılmamıştır. Farz
olduğu ihtilaflı olanlardan da son teşehhüd ve efendimize salavat yoktur,
demiştir .. '
Namazın
farzlarından olup bu hadiste anlatılmayan noktalar, herkesçe bilindiği için
anlatılmamıştır, denilebilir."
HADİSİN FIKIH
YÖNÜ :
1- Her
karşılaşmada selamlaşmak meşrudur. Karşılaşma sık sık da olsa hüküm budur.
(Mahir: Bu
sıklığa dair ilginç bir örnek: Ashab yol giderken aralarına ağaç girip tekrar
birbirlerini görünce dahi selam vermişlerdir.)
2- Öğretirnde
yumuşaklık ve tatlılıkla güzel anlatış esas tutulmalıdır.
3- Hükümlerde
eksik olan kimse kusurlarını itiraf etmelidir. (Bu hüküm bazı rivayetlerden
alınmadır.)
4- Hakiki
alimlerin emirlerini kabul etmek ve uymak gerekir.
5- Yanlış
kılınan namazın iadesi gerekir.
6- Müftüye bir
şey sorulduğunda cevap verilirken soran kişinin muhtaç olduğu bazı noktalar
sorulmamış olsa bile anlatılmalıdır.
7- Tekbirle
namaza girmek, namazın bütün fiili rükünlerinde tadili erkana riayet etmek,
namazın her rek'atında kıraat farzdır. Bu hususlar ilgili bablarda
anlatılmıştır.