107- ÖĞLE FARZINDAN
SONRAKİ İKİ REK'ATI KAÇIRAN HAKKINDA BİR BAB
حَدَّثَنَا
أَبُو بَكْر
بْنُ أَبِي
شَيْبَة.
حَدَّثَنَا
عَبْد اللّه
بْن إدريس،
عَن يزيد بْن
أبي زياد، عَن
عَبْد اللّه
بْن الحارث؛
قَالَ:
-
أرسل معاوية
إلى أم سلمة.
فانطلقت مع رَسُول
اللَّهِ
صَلَى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسلَّمْ
فسأل أم سلمة.
فقالت: إن
رَسُول
اللَّهِ
صَلَى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسلَّمْ
بينما هو يتوضأ
في بيتي
للظهر، وكان
قد بعث
ساعياً. وكثر
عنده
المهاجرون.
وقد أهمه
شأنهم. إذ ضرب
الباب. فخرج
إليه. فصلى
الظهر. ثم جلس
يقسم ما جاء
به. قالت: فلم
يزل كذلك حتى
العصر. ثم دخل
منزلي فصلى
ركعتين ثم قال
((شغلني أمر
الساعي أن
أصليهما بعد
الظهر.
فصليتهما بعد
العصر)).
فِي
الزَوائِد: في
إسناده يزيد
بْن أبي زياد،
مختلف فيه.
فيكون
الإسناد
حسناً، إلا
أنه كان يدلس
وقد
عنعنه. ورواه
البخاري
ومسلم وأبو
داود بغير هذا
اللفظ.
Abdullah bin
el-Haris (r.a.)'den) ; şöyle demiştir:
Muaviye (r.a.),
(bir gün Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in muhterem eşi) Ümmü Seleme
(r.anha)'ya (bir elçi) gönderdi. Ben elçi ile beraber gittim. Elçi Ümmü Seleme
(r.anha)'ya sordu. Ümmü Seleme (r.anha) şöyle cevap verdi:
Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem), (zekat toplamak üzere) bir me'mur göndermiş idi.
(Bir gün) öğle namazı için benim odamda abdest alıyordu. Onun yanında çok
muhacir vardı. Onların haline çok ihtimam gösteriyordu. Bu esnada kapı çalındı.
O da kapıya çıktı. Sonra öğle farzını kıldırdı ve tahsildarın getirdiği zekatı
taksim etmeye oturdu. Ümmü Seleme (r.anha) demiştir ki: O, ikindi namazına
kadar bu işle meşgul oldu. İkindi farzını kıldırdıktan sonra odama girdi ve iki
rek'at (namaz) kıldı. Sonra buyurduki:
«Tahsildarın işi
ile meşguliyetim dolayısı ile bu iki rek'atı öğle namazından sonra kılmadım,
ikindiden sonra kıldım.»
Not: Zevaid'de
şöyle denmiştir: Bunun senedindeki ravi Yezid bin Ziyad'm sika olduğu hususunda
ihtilaf vardır. Bu nedenle isnad hasen olur. Ancak bu ravi tedIis ederdi, bunu
da an'ana ile rivayet etmiştir. Buhari, MüsIim, Ebu Davud bu hadisi başka
lafızlarla rivayet etmişlerdir.
AÇIKLAMA: Zevaid türünden olan bu hadisin bir benzerini
İbn-i Ebi Şeybe, Abdullah bin el•Haris (r.a.)'den mealen şöyle rivayet
etmiştir:
"Abdullah
demiştir ki: Ben İbn-i Abbas (r.a.) ile beraber Muaviye (r.a.)'ın yanına
girdik. Muaviye (r.a.), İbn-i Abbas (r.a.)'ı taht üzerinde oturttu ve: İkindi
namazından sonra halkın kılmakta olduğu iki rek'at, ne namazdır? diye sordu.
İbn-i Abbas (r.a.) :
Bu,
İbnü'z-Zübeyr (r.a.)'ın halk'a verdiği fetva iledir, diye cevap verdi. Muaviye,
İbnü'z-Zübeyr (r.a.)'a (adaml gönderip sordurdu. İbnü'z-Zübeyr (r.a.); Bunu
Aişe (r.anha) bana söylemiştir diye cevap verdi. Muaviye, Aişe (r.anha)'ya
gönderdi. O da: Ümmü Seleme (r.anha) bana haber vermiştir, deyince, Muaviye
(r.a.) bu sefer Ümmü Seleme'ye adam. gönderdi. Ben de elçinin beraberinde
gittim, .. "
Ümmü Seleme
(r.anha)'ya gönderilen elçinin Kesir bin es-Salt (r.a.) olduğu sahih bir
senedle Tahavi'nin Ebu Seleme (r.a.)'den olan şu rivayetinden anlaşılmıştır:
"Muaviye
(r.a.) minber üzerinde iken Kesir bin es-Salt (r.a.)'a: Aişe (r.anha)'ya git-
de Nebi (s.a.v.)'in ikindiden sonra kıldığı iki rek'atin (mahiyetinil sor,
dedi. Ebu Seleme. (r.a.) demiştir ki: 'Ben de onunla beraber kalktım. İbn-i
Abbas (r.a.) : Abdullah bin el-Haris (r.a.)'a: Sen de onunla beraber git, dedi.
Bunun üzerine hepimiz Aişe (r.anha)'ya varıp sorduk. Kendisi: Ben bilemem,
dedi...''. Mezkur hadisin devamı nakledilmiştir.
Buhari, Müslim
ve Ebu Davud'un rivayet ettikleri Ümmü Seleme (r.anha)'nın hadisi, bir hayli
uzundur. Bu rivayetin özeti şudur:
Kureyb Mevla
İbn-i Abbas (r.a.), üç sahabi tarafından Aişe (r.anha)'ya gönderilerek
ikindiden sonraki iki rek'atın hükmü sorulmuş, Aişe (r.anha): Ümmü Selerne
(r.anha)'ya sor, demiş. Nihayet Ümmü Selerne (r.anha)'ya vaki müracaat
neticesinde Nebi (s.a.v.)'in bu hususta şöyle buyurduğu, anlaşılmıştır:
"Ey Ebu
Ümeyye kızı ikindi namazından sonra kıldığım iki rek'at namazı sormuştum. Bana,
Abdül'l-Kays kabilesinden bazı kimseler, (kendi kabilesine mensup bir cemacıtın
müslüman olduğunu bildirmek için) gelmişlerdi ve beni öğlenin son iki rek'atını
kılmaktan alıkoymuşlardı. Bu kıldığım iki rek'at (sünnet) öğlenin o son iki
rek'atıdır."
EI-Menhel
yazarı şöyle der: "Namaz kılmanın yasak olduğu vakitte bir sebebe bağlı
nafile namazın kılınmasının mekruh olmadığına hükmeden Şafii mezhebine mensup
alimler bu hadisi delil göstermişlerdir. Şafiiler:
Anılan vakitte,
bir sebebe bağlı olmayan nafileyi kılmak mekruhtur, demişlerdir. (Sebebe bağlı
nafile için misal olarak, abdest almak sebebiyle kılınacak iki rek'atlık abdest
sünneti, mescid'e girmek sebebi ile kılınacak iki rek'atlık Tahiyyetü'l-Mescid
sünneti gösterilebilir.)
Şafiiler yine
bu hadisi delil göstererek: Farzlara bağlı sünnetler, vakitlerinde kılınmadığı
zaman kaza edilmesi müstahabtır, demişlerdir.
Ebu Hanife ile
Malik ise: Yasak vakitlerde ne sebebe bağlı sünnetler, ne de bağlı olmayan
nafileler kılınır. Farzlara bağlı sünnetlerden yalnız sabah namazının sünneti
kaza edilir, demişlerdir.
Ahmed de: Yasak
vakitlerde hiç bir nafile namaz kılınmaz. Sebebe bağlı olan ile olmayan
arasında fark yoktur. Farzlara bağlı sünnetler bunun dışındaki zamanlarda kaza
edilir, demiştir.
Üç mezheb
imamları: Bu hadisin hükmü Nebi (s.a.v.)'e mahsustur, demişlerdir.
EI-Menhel
yazarı, Mezkur hadiste anlatılan, öğle'nin son sünnetinin ikindi namazından
sonra kılınması mes'elesinin Nebi (s.a.v.)'e mahsus olduğuna delil gösterilen
rivayeti nakletmiştir.
Ahmed ve
Tahavi'nin rivayet ettikleri delil şudur: "Ümmü Selerne (r.anha): Nebi
(s.a.v.)'e: 'Şu halde bu iki rek'atı vaktinde kılmadığımız zaman kaza edelim
mi?' diye sormuş, Resulullah (s.a.v.), ''Hayır'' buyurmuştur.
Tahavi: 'Nebi
(s.a.v.)'den başkası öğlenin son sünnetini kaçırdığı zaman, ikindiden sonra
kaza edemiyeceğj bu rivayetten anlaşılıyor. Şu halde Mezkur hüküm Nebi
(s.a.v.)'e mahsustur. Başkası bunu ikindi namazından sonra kaza edemez ve başka
nafile de kılamaz'demiştir;
Beyhaki bu
rivayetin zayıf olduğunu söylemiştir.
Ancak senedin ricalinin sika olduğu da söylenir.