DEVAM: 142- (SON)
HASTALIĞINDA RESULULLAH (SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM)'İN NAMAZ KILIŞI HAKKINDA
GELEN (HADİSLER) BABI
حَدَّثَنَا
علي بْن
مُحَمَّد.
حَدَّثَنَا وَكِيع،
عَن إسرائيل،
عَن أبي إِسْحَاق،
عَن الأرقم
ابن شرحبيل،
عَن ابن عباس؛
قَالَ:
-
لما مرض
رَسُول
اللَّهِ
صَلَى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسلَّمْ
مرضه الذي مات
فيه، كان في
بيت عائشة.
فقال ((ادعوا
لي علياً))
قالت عائشة:
يا رَسُول
اللَّهِ! ندعو
لك أبا بكر؟
قال ((ادعوه))
قالت حفصة: يا
رسول اللَّه!
ندعو لك عمر؟
قال ((ادعوه))
قالت أم
الفضل: يا رَسُول
اللّه! ندعو
لك العباس؟
قال: نعم. فلما
اجتمعوا رفع
رَسُول
اللَّهِ
صَلَى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسلَّمْ
رأسه. فنظر
فسكت. فقال
عمر: قوموا
عَن رَسُول
اللَّهِ
صَلَى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسلَّمْ. ثم
جاء بلال
يؤذنه بالصلاة.
فقال ((مروا
أبا بكر فليصل
بالناس)) فقالت
عائشة: يا
رسول اللَّه!
أن أبا بكر
رجل رقيق حصر.
ومتى لا يراك،
يبكي، والناس
يبكون. فلو أمرت
عمر يصلي
بالناس. فخرج
أبو بكر فصلى
بالناس. فوجد
رَسُول
اللَّهِ
صَلَى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسلَّمْ من
نفسه خفة.
فخرج يهادي
بين رجلين.
ورجلاه تخطان
في الأرض.
فلما رآه الناس
سبحوا بأبي
بكر. فذهب
ليستأخر.
فأومأ إليه
النَّبِي
صَلَى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَ
سَلَّمْ أي
مكانك. فجاء
رَسُول
اللَّهِ
صَلَى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسلَّمْ
فجلس عَن
يمينه. وقام
أبو بكر. وكان
أبو بكر يأتم
بالنَّبِي صَلَى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَ
سَلَّمْ،
والناس يأتمون
بأبي بكر. قال
ابن عباس:
وأخذ رَسُول اللَّهِ
صَلَى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسلَّمْ من
القراءة من
حيث كان بلغ
أبو بكر.
قال وَكِيع:
وكذا السنة.
قال: فمات
رَسُول اللَّهِ
صَلَى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسلَّمْ في مرضه
ذلك.
فِي
الزَوائِد:
إسناده
صَحِيْح
ورجاله ثقات.
إلا أبا
إِسْحَاق
اختلط بأخر
عمره وكان
مدلسا. وقد
رواه
بالعنعنة. وقد
قال البخاري:
لا نذكر لأبي
إِسْحَاق
سماعا من
الأرقم بْن
شرحبيل.
Abdullah bin
Abbas (r.a.)'dan; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
vefat ettiği hastalığında Aişe (r.anha)'nın odasında idi. Bu esnada:
— «Bana Ali'yi çağırın» buyurdu. Aişe (r.anha):
— Ya Resulallah! Sana Ebu Bekir (r.a.)'ı
çağıralım (mı) dedi. O:
— «Onu çağırın» buyurdu. Hafsa (r.anha.) :
— Ya Resulallah! Sana Ömer (r.a.)'ı çağıralım
(mı) dedi. O:
— «Onu çağırın» buyurdu. Ümmü'l-Fadl (r.a.) :
— Ya Resulallah! Sana Abbas (Radıyallahü
anh)ı çağıralım (mı) dedi. O:
— «Evet» buyurdu.
Bu zatlar (Onun
yanında) toplanınca Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) mübarek başını
kaldırıp baktı da bir şey söylemedi. Biraz sonra Ömer (r.a.) :
— Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in
yanından kalkıp gidiniz, dedi. Bilahere namaz vaktinin geldiğini Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)'e bildirmek üzere Bilal (r.a.) geldi. Nebi (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem) :
— «Cemaata namaz kıldırması için Ebu Bekir'e
emrediniz.» buyurdu. Bunun üzerine Aişe (r.anha) :
— Ya Resulallah! Gerçekten Ebu Bekir (r.a.)
yufka yürekli, kıraattan tutuklu bir adamdır. Seni (namazda)
göremiyeceği zaman ağlıyacak, cemaat da ağlıyacak. Cemaata namaz
kıldırması için keşke Ömer (r.a.)'e emretsen, dedi. Sonra Ebu Bekir (r.a.)
çıkıp cemaata namaz kıldırdı.
Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kendisinde bir hafiflik hissederek iki adam
arasında ve onlara dayanarak çıkıp (mescide) gitti. Onun ayakları yerde
sürünüyordu. Cemaat Onu görünce Ebu Bekir (r.a.)'ı tesbihle ikaz ettiler. Ebü
Bekir (r.a.) da geri çekilmek için davrandı. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
Ona işaret ederek :
— «Yerinde dur!» demek istedi. Sonra Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ileriye gelip Ebu Bekir (r.a.)'ın sağ tarafında
oturdu. Ebü Bekir (r.a.) ayakta durdu. Ebü Bekir (r.a.) Nebi
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e uyuyordu. Cemaat da Ebu Bekir (r.a.)'in
namazına uyuyordu.
İbn-i Abbas (r.a.); Resulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem), Ebu Bekir (r.a.)'in ulaştığı yerden kıraata başladı,
demiştir. Ravi Veki: Sünnet böyledir, demiştir.
Ravi demiştir ki:
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu hastalığında vefat etmiştir.
Not: Zevaid'de
şöyle denmiştir: Bunun isnadı sahih, ricali de sika zatlardır. Ancak şu var ki;
Ravi Ebu Ishak. ömrünün sonunda rivayetleri karıştırmıştı ve tedlisçi idi. Bunu
da an'ane ile rivayet etmiştir. Buhari de: Biz Ebu İshak'ın Erkam bin
Şurahbil'den hadis işittiğine dair bir şey hatırlamıyoruz. demiştir.
AÇIKLAMA (1232, 1233, 1234, 1235): 1234 ve 1235
nolu hadisler notlarda işaret edildiği gibi Zevaid türündendir Bütün
rivayetlerden anlaşılan mana şudur:
Resulullah
(s.a.v.) son hastalığında Aişe (r.anha)'nın odasında yatmış, hastalığı
ağırlaşınca eemaata namaz kıldırmak için Ebu Bekir (r.a.)'i tayin etmiştir.
Aişe (r.anha) buna taraftar olmamış ve bu görevin Ömer (r.a.)'a verilmesini
teklif etmiştir. Gerekçe olarak da Ebu Bekir (r.a.)'in yufka yürekli oluşu ve
Nebi (s.a.v.)'in yerinde namaz kıldırması halinde ağlıyacağı, okumaktan
tutulacağı ve cemaata sesini duyuramıyacağı gösterilmiştir. Bazı rivayetiere
göre Hz. Hafsa (r.anha) da bu hususta Aişe (r.anha)'yı desteklemiştir. Aişe
(r.anha)'nın isteksizliğinin sebebi, kendisi tarafından şöyle açıklanmıştır:
Nebi (s.a.v.)'in bu emrine taraftar olmamamın sebebi şudur: Onun hayatında
makamına geçecek bir kimsenin halk tarafından sevilebileceğini düşünemezdim.
Zannımca kim Onun makamında durursa halk Onu uğursuz sayacak ve sevmiyecektir.
Bu nedenle bu işin babama verilmesine taraftar olmadım.' Aişe (r.anha)'nın bunu
arzulamamasının ikinci sebebi şuydu: Ebu Bekir (r.a.)'in hilafete liyakatini
herkes biliyordu. Bu nedenle Ebu Bekir (r.a.)'in namaz kıldırmasının Nebi
(s.a.v.)'in vefatının yaklaşması için bir alamet sayılması ve böyle bir
durumdan hoşlanmamasıydı.
Aişe (r.anha)
ve arkadaşlarının, Yusuf (Aleyhisselam)'ın devrindeki kadınlara benzetilmesinin
sebebi şudur:
Bilindiği gibi
Züleyha, Mısır kadınlarına ziyafet çekerek fazlaca ikramda bulunmuştu. Fakat
gayesi onlara ziyafet vermek değildi. Asıl gayesi, bu ziyafet vesilesiyle
onlara Yusuf (a.s.)'ı göstermek ve beslediği aşk ateşi bakımından mazur
sayılmasının gerekliliğini ispat etmekti. Züleyha asıl maksadını gizlemişti.
Aişe (r.anha) de Ebu Bekir (r.a.)'in namaz kıldırmasını istememesinin asıl
sebebini gizlemiş başka sebepler göstermiştir. Maksada ulaşmak için fazla
ısrarda bulunmak hususunda da Züleyha'ya benzemiştir. Aişe (r.anha) ve
arkadaşlarının Yusuf (a.s.)'ın devrindeki kadınlara benzetilmesine ait hadis
metnindeki cümlenin şerhinde Nevevi şöyle der: Yani: Siz kadınlar istediğiniz
bir şeyi israrla istemek dileğinize kavuşmak için peşine düşmek ve ona aşırı
derece eğilrnek hususunda o günkü kadınlara benziyorsunuz. Aişe (r.anha)'nın
başvuruşu bir rica, danışma ve yararlı olduğuna kanaat getirdiği hususa işaret
mahiyetindedir. Bu anlamda Ulu'l-Emr'e başvurmanın caizliği hadisten
anlaşılıyor. Bu tür müracaat, uygun ifade ile olmalıdır.
Esif: Hadiste
geçen bu kelime, çok üzgün, yufka yürekli ve çabuk ağlayan demektir.
Hasir: Tutuklu
demektir. Yufka yürekliliğinden ve üzüntüsünden okuyamayacak duruma düşen kimse
için bu kelime kullanılabilir.
Muhtelif
rivayetlerden anlaşıldığına göre Nebi (s.a.v.)'in son hastalığında Ebu Bekir
(r.a.) üç gün ve toplam oniki vakit kıldırmıştır. Bu süre zarfında Nebi (s.a.v.)'in
bir defa veya iki defa mescide çıktığı hususunda muhtelif rivayetler vardır.
İbn-i Hacer'in Şafii'den olan rivayetine göre bir defa olmuştur. Müslim ve
Darekutni'nin rivayetlerine göre iki defa olmuştur. Bazı rivayetIere göre bir
defa yatsı namazında, iki defa öğle namazında olmuştur.
Nebi
(s.a.v.)'in koluna girip Onu mescide götürenlerle ilgili rivayetler de
muhteliftir. Bazı rivayetlere göre götüren zatlar, Abbas (r.a.) Ali (r.a.)'dır.
Bazı rivayetIere göre Ali (r.a.) ve Fadl bin Abbas (r.a.), diğer bir kısım
rivayete göre Usame bin Zeyd (r.a.) ile Fadl bin Abbas (r.a.). Diğer bir kısım
rivayetlerde Aişe (r.anha)'nın cariyesi Berire (r.anha) ile Nuvebe
(r.anha)'dır.
Nevevi bu
rivayetlerin birleştirilmesi yolunda şöyle demiştir: Rivayetlerde isimleri
geçen bu zatlardan cariyeler oda içinde Nebi (s.a.v.)'e 'yardım ederek' oda
kapısına kadar gitmesini sağlamışlar, ondan sonra erkek zatlar nöbetleşerek
Onun koluna girmişlerdir. Nebi (s.a.v.)'in bayılmasıyla ilgili cümle Nebilerin
bayılmasının caizliğine delalet ediyor. Çünkü bayılmak da bir hastalıktır.
Nebilerin hastalanması caizdir.
Müellifin
rivayetlerinin zahirine göre Nebi (s.a.v.) mescide gidip Ebu Bekir (r.a.)'in
yanına oturunca Ebu Bekir (r.a.) Ona uymuş ve Nebi (s.a.v.) cemaata namaz
kıldırmıştır. Hatta 1235 nolu hadiste belirtildiğine göre Nebi (s.a.v.) namaza
girince Ebu Bekir (r.a.)'ın okuduğu süreyi bıraktığı yerden okumaya devam
etmiştir. Nebi (s.a.v.) oturduğu yerden namaz kıldırdığı ve cemaata sesini
duyuramadığı için Ebu Bekir (r.a.) mübelliğlik yapmış oluyor. Şu halde cemaatın
kendi namazlarında. Ebu Bekir (r.a.)'in namazına uymalarından maksat,
namazlardaki hareketlerde onu görüp örnek almalarıdır. Yoksa zannedildiği gibi onların
Ebu Bekir (r.a.)'e uymaları değildir. Çünkü Ebu Bekir (r.a.) Nebi (s.a.v.)'e
uyunca cemaat'ten olmuş olur. Cemaatın bir kısmının bir kısma uyması caiz
değildir. Yani imam'ın arkasında kılan bir kimseyi imam yapmak caiz değildir.
Fakat bazı rivayetlerde Ebu Bekir (r.a.)'in cemaata namaz kıldırdığı ve
Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)'in, Ebu Bekir (r.a.)'ın arkasındaki
safta durduğu bildirilmiştir.
Tirmizi'nin bir
rivayetinde Aişe (r.anha) mealen: "Resulullah (s.a.v.) son hastalığında
Ebu Bekir (r.a.)'ın arkasında oturarak namaz kıldı: demiştir. Enes (r.a.)'den
rivayet olunan diğer bir rivayette mealen: "Nebi (s.a.v.) son hastalığında
üzerindeki elbiseye sarınmış olduğu halde Ebü Bekir (r.a.)'in arkasında
oturarak namaz kıldı" demiştir.
Özetle bazı
rivayetIere göre Nebi (s.a.v.) oturduğu yerde İmam olarak, diğer bir kısım
rivayetIere göre Ebu Bekir (r.a.)'e uyarak namaz kılmıştır. Bütün rivayetler
sahih olduğuna göre öyle anlaşılıyor ki Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) son
hastalığında iki defa mescide çıkmış, bir defasında İmam, diğerinde memun
olmuştur.
BU HADİSLERDEN
ÇIKARILAN HÜKÜMLER :
1- Nebi
(s.a.v.)'in yürüyemeyecek derecede hasta olduğu halde iki zatın yardımıyla
mescide çıkması cemaatla namaz kılmanın faziletinin büyüklüğüne delalet vardır.
2- Ebu Bekir
(r.a.) sahabilerin en efdalidir.
3- Ebu Bekir
(r.a.)'in imamlıktan geri çekilmek istemesi, büyüklere karşı saygılı olmanın
gerekliliğine delalet eder.
4- Ağlamak
namazı bozmaz. Çünkü Nebi (s.a.v.) Ebu Bekir (r.a.)'in yufka yürekli olup çabuk
ağladığını bildiği halde onu imamlığa geçirmiştir. Namazın ağlamakla bozulup
bozulmadığı hususunda ihtilaf vardır. Şöyle ki;
Hanefi
fıkıhçılarına göre, cenneti ve cehennemi hatırlayarak sesle ağlayanın namazı
bozulmaz. Fakat başına gelen bir musibet veya hastalığın verdiği ızdırap
nedeniyle sesle ağlayan'ın namazı bozulur. Malik ve Ahmed'in de böyle
,dedikleri rivayet olunmuştur.
Şafii mezhebine
göre sesle ağlamak veya inlemekle ağızdan iki harf çıkarsa namaz bozulur, yoksa
bozulmaz. Ağlamak ve inlemek ister dünya hayatı ile ilgili olsun ister ahiretle
ilgili olsun fark etmez.
5- Şa'bi bu
hadislerin zahirine bakarak cemaatın bir kısmının, bir kısmına uymasının
caizliğini söylemiştir. Ancak yukarıda anlattığım gibi söz konusu hadisler,
buna delalet etmez. Çünkü Peygamber (s.a.v.) gelip namaza başlayınca O, imam
olmuş, Ebu Bekir (r.a.) mübelliğlik yapmıştır. Yani Nebi (s.a.v.) oturarak
namaz kıldırdığı ve hastalık nedeniyle sesini cemaata duyuracak durumda
olmadığı için Ebu Bekir (r.a.) O'nun tekbirlerini ve hareketlerini cemaata
duyurmak görevini yapmıştır. Cemaat, namazını Ebu Bekir'in namazına
uydurmuştur.
6- İmam'ın
tekbirlerini cemaata duyurmak caizdir. Yani mübelliğlik yapmak meşrudur.
7- Ayakta
duranın, oturarak namaz kılana uyması caizdir. Bu hususta gerekli izah bundan
sonra gelen ikinci babta anlatılacaktır.
8- İmam'ın,
cemaat'tan birisini yerine geçirmesi caizdir.
9-
Peygamberlerin bayılması caizdir. Çünkü bayılmak da bir hastalıktır. Nebilerin
hastalanması çeşitli belalara mübtela olması caizdir. Ancak delilik, nefret
ettirici veya tebliğ görevini geciktirici hastalıklar caiz değildir.