SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

KİTABU’L-CENAİZ

<< 1572 >>

48- MÜŞRİKLERİN KABİRLERİNİ ZİYARET ETMEK HAKKINDA GELEN HADİSLER BABI

 

حَدَّثَنَا أَبُو بَكْر بْنُ أَبِي شَيْبَة. حَدَّثَنَا مُحَمَّد بْن عبيد. حَدَّثَنَا يزيد بْن كيسان، عَن أبي حازم، عَن أبي هُرَيْرَة؛ قَالَ:

- زار النَّبِي صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمْ قبر أمه فبكى وأبكى من حوله. فقال: ((استأذنت ربي في أن أستغفر لها فلم يأذن لي. واستأذنت ربي في أن أزور قبرها فأذن لي، فزوروا القبور. فإنها تذكركم الموت)).

 

Ebu Hureyre (r.a.)'den; şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) annesinin kabrini ziyaret etti. Ve ağladı. Etrafındakileri de ağlattı. Sonra:

 

«Annem için istiğfar etmem hakkında Rabbim'den izin istedim de bana izin vermedi. Onun kabrini ziyaret etmem için Rabbimden izin istedim. Bana izin verdi. Siz kabirleri ziyaret ediniz.  Çünkü kabirlerin ziyareti size ölümü hatırlatır.» Buyurdu. 

 

 

Diğer tahric: Ahmed, Müslim, Ebu Davud, Nesai, Hakim ve Beyhaki de bunu rivayet etmişlerdir

 

AÇIKLAMA: Nebi (s.a.v.) annesi Amine bint Veheb bin AbdiMenaf bin Zühre; Mekke ile Medine arasında bulunan el-Ebva'da Nebi (s.a.v.) altı yaşında iken, vefat etmiştir. Annesi Onunla beraber, dayılan olan Medine'deki Ben-i Adiyy bin Neccar'ın ziyaretine gitmişti. Medine'den Mekke'ye dönüşünde vefat etmiştir.

 

Nebi (s.a.v.) bilahere annesinin kabrini ziyaret ederken ahireti hatırladığı için ve annesinin Onun Nebilik günlerine yetişmemesi için ağlamış ve oradakilerin ağlamasına sebep olmuştur. Kadı iyaz: Nebi (s.a.v.)'in ağlaması, annesinin azab içinde olmasından dolayı değildir. Yegane sebep; annesinin, onun p6ygamberlik günlerine yetişmemesi ve Ona iman etme nimetine kavuşmaması üzüntüsüdür.

 

Hadiste Nebi (s.a.v.)'in annesi için Istiğfar etmek üzere Allah'tan müsaade istediği ve fakat ona izin verilmediği bildirilmiştir. İzin verilmeyişinin sebebi hakkında el-Menhel yazarı şöyle der: Sebeb şu olabilir: İstiğfar bir günahtan dolayı hesaba çekilmemeyi dilemektir. Nebilik haberi kendisine ulaşmayan kişi, günahından dolayı hesaba çekilmez. O halde hesaba çekilmemek için istiğfar'a gerek kalmaz.

 

Diğer taraftan şöyle de denilebilir: İstiğfar için izin verilmemesi, Nebi (s.a.v.)'in annesinin kafir olduğunu zorunlu kılmaz. Çünkü Allah Teala'nın başka bir sebeple Nebi (s.a.v.)'i Ona istiğfar etmekten men etmiş olması mümkündür. Nasıl ki borcunu karşılayacak bir miras bırakmaksızın ölen müslümanın cenaze namazını kılmaktan ve ona istiğfar etmekten Nebi (s.a.v.) ilk zamanlarda men edilmişti. Bunun sebebi de şöyle anlatılmıştır:

 

Nebi (s.a.v.)'in istiğfarı derhal makbuldür. Kim için istiğfar ederse derhal sevabı o kimsenin Cennet'teki makamına ulaşır ve hemen kişi ondan yararlanır. Halbuki borçlu ölenin borcu ödenmedikçe Cennet'teki makamından alıkonmuş durumdadır.

 

Yukarıda belirtilen izah nedeniyle: Nebi (s.a.v.)'in annesi küfür üzerinde öldüğü ve kafire istiğfar etmek caiz olmadığından, ona istiğfar etmek için

 

Nebi (s.a.v.)'e izin verilmemiştir,' diyenlerin sözü, sıhhatli değildir. Nebi (s.a.v.)'in baba ve annesinin kurtulmuş olduklarını ispatlayıcı bir çok delili Celal-i Suyuti zikretmiştir Bunlardan bir kısmı şunlardır:

 

1 Buhari'nin Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet ettiğine göre Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

«Bulunduğum asra gelinceye kadar ben Adem oğullarının her asırdaki en hayırlı sülalesinden gönderildim,» Mealini yazdığımız bu hadiste geçen "Karn", yüzyıl manasına geldiği gibi kişinin babaları ve efendi manalarına da gelir. Bu sebeple terceme ederken bu kelimeyi sülale manasına terceme ettim.

 

2- Tirmizi'nin Vasile bin el-Eska' (r.a.)'den rivayet ettiğine göre Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: «Allah İbrahim (a.s.)'ın çocuklarından İslamil (a.s.)'ı seçti. İsmail (a.s.)'in çocuklarından Beni Kinane'yi seçti. Beni Kinane'den Kureyş'i seçti. Kureyş'ten Beni Haşim'i seçti. Beni Haşim'den de beni seçti.»

 

Kastalani: Nebi (s.a.v.)'in baba ve annesinin kurtuluş ehlinden olduklarına, yani Cehennemlik olmadıklarına hükmeden alimlerin delillerinden birisi şudur ki; Bu iki muhterem zat, fetret devrinde, yani Nebi (s.a.v.)'e Nebilik görevi verilmeden önce vefat etmişlerdir. Fetret devrinde ölenler için azab yoktur. Çünkü Allah Teaa: «Biz, Resu! göndermedikçe azab verici değiliz.» (İsra 15) buyurmuştur.

 

Usül alimlerinden Eş'ariye mezhebinin ileri gelen alimleri ve Fıkıhçılardan Şafii alimleri, Nebi (s.a.v.)'in gönderilişi kendisine ulaşmadan ölen kimse ehl-i necattır. Yani azabtan kurtulmuş olanlarındandır, demiştir. Suyuti: Bu görüş Şafii Fıkıhçıları ve Eş'ariyye mezhebine mensub usul alimlerinin ittifakla kabul ettikleri mezheptir, demiştir.

 

Diğer taraftan Nebi (s.a.v.)'in baba ve annesinin mu'min olduklarına ve İbrahim (a.s.)'ın dinini kabul ettiklerine, keza Muhammed (s.a.v.)'in Nebi olarak gönderileceğine inandıklarına dair kesin bilgi vardır. Bu inanç ise, iman'ın ta kendisidir. Nitekim Ebu Naim, Delailu'n-Nübüvve'de Zühri tarikinden Esma bint-i Rehm aracılığıyla Esma'nın annesinden şöyle dediğini rivayet etmiştir: Ben, Nebi (s.a.v.)'in annesi Amine'yi son hastalığında gördüm. Muhammed (s.a.v.) beş yaşında idi. Annesinin baş ucundaydı. Annesi, Muhammed (s.a.v.)'i övücü şiirler söyledi. Bu şiirlerde ez cümle: Sen, hillde ve haremde bulunan beşeriyete gönderilmiş olacaksın. Sen, baban İbrahim (s.a.v.)'in dini olan İslamiyet'le gönderilecelsin. Allah seni putlardan uzak tutmuştur, demiştir. Daha sonra şöyle demiştir: 'Her diri ölmeye mahkumdur, her yeni eskir. Her büyük, yokluğa gider. Ben de öleceğim. İsmim baki kalacak Çünkü ben, hayırlı bir halef ve tertemiz bir evlad bıraktım'

 

Zerkani, Celal-i Suyuti, den şunu nakletmiştir: Amine'nin bu sözleri, onun tevhid ehli olduğuna kesinlikle delalet eder Çünkü İbrahim (a.s.)'ın dinini ve kendi oğlunun Allah tarafından Nebi olarak gönderildiğini, putlara karşı olduğunu anlatmıştır. Tevhid, bundan başka bir şey midir? Evet; Tevhid Allah'ın varlığına ve birliğine inanmak, putların batıl olduğunu bilmek gibi mefhumlardan ibarettir. Cahiliyyet devrinde küfürden uzak kalmak için bu kadar kafidir. Bunun ilerisi, ancak Nebilik görevi verildikten sonra şarttır. Cahiliyyet devrinde bulunan herkesi kafir sanmamak gerekir. Çünkü cahiliyyet devrinde Hanifler vardı. Nebi (s.a.v.)'in annesi Haniflerden olmuş ise ne lazım gelir. Zaten Haniflerin, Hanif dinini seçmelerinin sebebi, yakında haremden bir Nebiin gönderileceğine dair Ehl-i kitab ve kahinlerden duydukları bilgilerdir. Nebi (s.a.v.)'in annesi, efendimiz ile hamile iken ve doğumundan öyle apaçık delillere şahidlik etti ki, bunların her biri, Onu Hanif dinine ve tevhide yöneItmeye kafidir. Onun gördüğü ve duyduğu gerçekleri hiç bir Hanif görmemiş ve duymamıştır. Kendisi aıılatıyor: Ben kendimden öyle bir nurun çıktığını gördüm ki; Şam'ın saraylarını aydınlatıp bana gösterdi. Nebi (s.a.v.)'in süt annesi Halime, Nebi (s.a.v.)'in göğsünün melekler tarafından yarılması olayından sonra çocuğa bir şey olur korkusu ile Onu annesine geri getirdiği zaman annesi Halime'ye :

 

"Sen Şeytanın Ona bir şey yapacağından mı korktun? Hayır. Vallahi şeytan için Ona doğru hiç bir yol yoktur. Benim şu oğlum için yüce bir şan ve şeref mutlaka olacaktır" demiştir.

Nebi (s.a.v.)'in babasından da imanına ve tevhid akidesini taşıdığına delalet eden sözler nakledilmiştir. Tarih kitabIarında bu konuda geniş ma'lumat vardır.

 

Nebi (s.a.v.)'in dedesi Abdülmuttalib de tevhid ve Hanif dini üzerinde idi. Muhammed (s.a.v.)'in Nebiliğine delalet eden delilleri müşahade ettiği için, Onun bu yüce küçük torununun Nebi olacağını önceden anlamış ve tasdik etmişti. Es-Süheyli: Abdülmuttalib'e bir Nebi'in daveti ulaşmadığı halde, bir çok delil onun Hanif ve Tevhid dini üzerinde olduğunu ispatlar, demiştir.

 

El-Menhel yazarı; Ebu Davud'un sünenindeki "Kabirlerin ziyareti" babında, Nebi (s.a.v.)'in babası, annesi ve dedesi Abdülmuttalib'in iman ehlinden olduklarına dair zikrettiği yedi büyük sahifeyi tutar. Bu sebeple bunu terceme etmekten vazgeçtim. EI-Menhel yazarı, bu izahın bir bölümünde özetle şöyle der:

 

Yukarıda verilen bilgiyi edindiğin zaman Nebi (s.a.v.)'in babalarının ve annesinin necat (= kurtuluş) ehlinden olduklarını anlıyacaksın. Çünkü Onlar İbrahim (Aleyhisselam)'in dinine bağlıydılar. Onlara Hanif dini mensupları deniliyordu. Şöyle de denilebilir: Onlar, her hangi bir hak dini değiştirmiyen Fetret ehlinden idiler. Çünkü Fetret ehIi şu üç kısma ayrılır:

 

Birinci Kısım: Basireti ve aklıyla Allah'ı tanıyıp Ona inanan ve putlara tapmıyanlardır.

İkinci Kısım: Allah'a ortak koşmayan ve aklıyla Allah'ı tanıyamıyan, her hangi bir Nebiin dinine girmiyen, kendi kendine bir din ve şeriat ihdas etmiyen kimselerdir. Bunlar, ömürleri boyunca gaflet içinde kalmışlardır.

 

Fetret ehlinin bu iki kısmı, ta'zib edilmiyenlerdir

 

Üçüncü kısım: Bir Nebiin dinini değiştirerek Allah'a ortak koşan ve kendi kendine bir şeriat icad edip bazı şeyleri helal, bazı şeyleri de haram kılan kimselerdir. Cehennem'de ta'zib edilenler bunlardır.

 

Buhari ve Müslim'de rivayet edilen ve Fetret ehlinin bir kısmının ta'zib edildiğine delalet eden hadisler, bu üçüncü kısma yorumlanmışlardır.

 

Maliki alimlerinden İmam Ebu Bekir bin el-Arabi'ye: Nebi (s.a.v.)'in babası Cehennemliktir, diyen adamın durumu sorulmuş; şöyle cevap vermiştir: Böyle söyliyen kişi mel'undur. Çünkü Allah Teala:

 

"Şüphesiz Allah'a ve Resulüne eziyet edenlere" Allah dünyada ve ahirette lanet eder." (Ahzab: 57) buyurmuştur. Nebi (s.a.v.)'in babası Cehennemliktir sözünden daha büyük bir eziyet yoktur,

Bunun içindir ki; Ebu Naim'in zikrettiğine göre Ömer bin Abdülaziz, bir katibinin böyle söylediğini duyar duymaz şiddetle öfkelenmiş ve görevine son verqıiş, bir daha da hiç görev vermemiştir.

 

İbn-i Abbas (r.a.): "Ve muhakkak Allah sana öyle verecek ki, sen razı olacaksın.'' (Duha 5) ayeti bahsinde şöyle demiştir: Muhammed (s.a.v.)'in rızası cümlesinden birisi de Onun ev halkından hiç kimsenin Cehennem'e girmemesidir

 

İbn-i Sa'd tahric ettiği bir hadise göre Nebi (s.a.v.) ''Ben, evimin halkından hiç bir kimsenin Cehennem'e girmemesini Rabbim'den diledim. Rabbim de bu dileğimi bana verdi.'' buyurmuştur