48- MÜŞRİKLERİN
KABİRLERİNİ ZİYARET ETMEK HAKKINDA GELEN HADİSLER BABI
حَدَّثَنَا
أَبُو بَكْر
بْنُ أَبِي
شَيْبَة.
حَدَّثَنَا
مُحَمَّد بْن
عبيد.
حَدَّثَنَا
يزيد بْن
كيسان، عَن
أبي حازم، عَن
أبي هُرَيْرَة؛
قَالَ:
- زار
النَّبِي
صَلَى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمْ
قبر أمه فبكى
وأبكى من
حوله. فقال:
((استأذنت ربي
في أن أستغفر
لها فلم يأذن
لي. واستأذنت
ربي في أن
أزور قبرها
فأذن لي،
فزوروا القبور.
فإنها تذكركم
الموت)).
Ebu Hureyre
(r.a.)'den; şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) annesinin
kabrini ziyaret etti. Ve ağladı. Etrafındakileri de ağlattı. Sonra:
«Annem için
istiğfar etmem hakkında Rabbim'den izin istedim de bana izin vermedi. Onun
kabrini ziyaret etmem için Rabbimden izin istedim. Bana izin verdi. Siz
kabirleri ziyaret ediniz. Çünkü
kabirlerin ziyareti size ölümü hatırlatır.» Buyurdu.
Diğer tahric:
Ahmed, Müslim, Ebu Davud, Nesai, Hakim ve Beyhaki de bunu rivayet etmişlerdir
AÇIKLAMA: Nebi (s.a.v.) annesi Amine bint Veheb bin
AbdiMenaf bin Zühre; Mekke ile Medine arasında bulunan el-Ebva'da Nebi (s.a.v.)
altı yaşında iken, vefat etmiştir. Annesi Onunla beraber, dayılan olan
Medine'deki Ben-i Adiyy bin Neccar'ın ziyaretine gitmişti. Medine'den Mekke'ye
dönüşünde vefat etmiştir.
Nebi (s.a.v.)
bilahere annesinin kabrini ziyaret ederken ahireti hatırladığı için ve
annesinin Onun Nebilik günlerine yetişmemesi için ağlamış ve oradakilerin
ağlamasına sebep olmuştur. Kadı iyaz: Nebi (s.a.v.)'in ağlaması, annesinin azab
içinde olmasından dolayı değildir. Yegane sebep; annesinin, onun p6ygamberlik
günlerine yetişmemesi ve Ona iman etme nimetine kavuşmaması üzüntüsüdür.
Hadiste Nebi
(s.a.v.)'in annesi için Istiğfar etmek üzere Allah'tan müsaade istediği ve
fakat ona izin verilmediği bildirilmiştir. İzin verilmeyişinin sebebi hakkında
el-Menhel yazarı şöyle der: Sebeb şu olabilir: İstiğfar bir günahtan dolayı
hesaba çekilmemeyi dilemektir. Nebilik haberi kendisine ulaşmayan kişi,
günahından dolayı hesaba çekilmez. O halde hesaba çekilmemek için istiğfar'a
gerek kalmaz.
Diğer taraftan
şöyle de denilebilir: İstiğfar için izin verilmemesi, Nebi (s.a.v.)'in
annesinin kafir olduğunu zorunlu kılmaz. Çünkü Allah Teala'nın başka bir
sebeple Nebi (s.a.v.)'i Ona istiğfar etmekten men etmiş olması mümkündür. Nasıl
ki borcunu karşılayacak bir miras bırakmaksızın ölen müslümanın cenaze namazını
kılmaktan ve ona istiğfar etmekten Nebi (s.a.v.) ilk zamanlarda men edilmişti.
Bunun sebebi de şöyle anlatılmıştır:
Nebi
(s.a.v.)'in istiğfarı derhal makbuldür. Kim için istiğfar ederse derhal sevabı
o kimsenin Cennet'teki makamına ulaşır ve hemen kişi ondan yararlanır. Halbuki
borçlu ölenin borcu ödenmedikçe Cennet'teki makamından alıkonmuş durumdadır.
Yukarıda
belirtilen izah nedeniyle: Nebi (s.a.v.)'in annesi küfür üzerinde öldüğü ve
kafire istiğfar etmek caiz olmadığından, ona istiğfar etmek için
Nebi (s.a.v.)'e
izin verilmemiştir,' diyenlerin sözü, sıhhatli değildir. Nebi (s.a.v.)'in baba
ve annesinin kurtulmuş olduklarını ispatlayıcı bir çok delili Celal-i Suyuti
zikretmiştir Bunlardan bir kısmı şunlardır:
1 Buhari'nin
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet ettiğine göre Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
«Bulunduğum
asra gelinceye kadar ben Adem oğullarının her asırdaki en hayırlı sülalesinden
gönderildim,» Mealini yazdığımız bu hadiste geçen "Karn", yüzyıl
manasına geldiği gibi kişinin babaları ve efendi manalarına da gelir. Bu
sebeple terceme ederken bu kelimeyi sülale manasına terceme ettim.
2- Tirmizi'nin
Vasile bin el-Eska' (r.a.)'den rivayet ettiğine göre Resulullah (s.a.v.) şöyle
buyurmuştur: «Allah İbrahim (a.s.)'ın çocuklarından İslamil (a.s.)'ı seçti.
İsmail (a.s.)'in çocuklarından Beni Kinane'yi seçti. Beni Kinane'den Kureyş'i
seçti. Kureyş'ten Beni Haşim'i seçti. Beni Haşim'den de beni seçti.»
Kastalani: Nebi
(s.a.v.)'in baba ve annesinin kurtuluş ehlinden olduklarına, yani Cehennemlik
olmadıklarına hükmeden alimlerin delillerinden birisi şudur ki; Bu iki muhterem
zat, fetret devrinde, yani Nebi (s.a.v.)'e Nebilik görevi verilmeden önce vefat
etmişlerdir. Fetret devrinde ölenler için azab yoktur. Çünkü Allah Teaa: «Biz,
Resu! göndermedikçe azab verici değiliz.» (İsra 15) buyurmuştur.
Usül
alimlerinden Eş'ariye mezhebinin ileri gelen alimleri ve Fıkıhçılardan Şafii
alimleri, Nebi (s.a.v.)'in gönderilişi kendisine ulaşmadan ölen kimse ehl-i
necattır. Yani azabtan kurtulmuş olanlarındandır, demiştir. Suyuti: Bu görüş
Şafii Fıkıhçıları ve Eş'ariyye mezhebine mensub usul alimlerinin ittifakla
kabul ettikleri mezheptir, demiştir.
Diğer taraftan
Nebi (s.a.v.)'in baba ve annesinin mu'min olduklarına ve İbrahim (a.s.)'ın
dinini kabul ettiklerine, keza Muhammed (s.a.v.)'in Nebi olarak gönderileceğine
inandıklarına dair kesin bilgi vardır. Bu inanç ise, iman'ın ta kendisidir.
Nitekim Ebu Naim, Delailu'n-Nübüvve'de Zühri tarikinden Esma bint-i Rehm
aracılığıyla Esma'nın annesinden şöyle dediğini rivayet etmiştir: Ben, Nebi
(s.a.v.)'in annesi Amine'yi son hastalığında gördüm. Muhammed (s.a.v.) beş
yaşında idi. Annesinin baş ucundaydı. Annesi, Muhammed (s.a.v.)'i övücü şiirler
söyledi. Bu şiirlerde ez cümle: Sen, hillde ve haremde bulunan beşeriyete
gönderilmiş olacaksın. Sen, baban İbrahim (s.a.v.)'in dini olan İslamiyet'le
gönderilecelsin. Allah seni putlardan uzak tutmuştur, demiştir. Daha sonra
şöyle demiştir: 'Her diri ölmeye mahkumdur, her yeni eskir. Her büyük, yokluğa
gider. Ben de öleceğim. İsmim baki kalacak Çünkü ben, hayırlı bir halef ve
tertemiz bir evlad bıraktım'
Zerkani,
Celal-i Suyuti, den şunu nakletmiştir: Amine'nin bu sözleri, onun tevhid ehli
olduğuna kesinlikle delalet eder Çünkü İbrahim (a.s.)'ın dinini ve kendi
oğlunun Allah tarafından Nebi olarak gönderildiğini, putlara karşı olduğunu
anlatmıştır. Tevhid, bundan başka bir şey midir? Evet; Tevhid Allah'ın
varlığına ve birliğine inanmak, putların batıl olduğunu bilmek gibi
mefhumlardan ibarettir. Cahiliyyet devrinde küfürden uzak kalmak için bu kadar
kafidir. Bunun ilerisi, ancak Nebilik görevi verildikten sonra şarttır.
Cahiliyyet devrinde bulunan herkesi kafir sanmamak gerekir. Çünkü cahiliyyet
devrinde Hanifler vardı. Nebi (s.a.v.)'in annesi Haniflerden olmuş ise ne lazım
gelir. Zaten Haniflerin, Hanif dinini seçmelerinin sebebi, yakında haremden bir
Nebiin gönderileceğine dair Ehl-i kitab ve kahinlerden duydukları bilgilerdir.
Nebi (s.a.v.)'in annesi, efendimiz ile hamile iken ve doğumundan öyle apaçık
delillere şahidlik etti ki, bunların her biri, Onu Hanif dinine ve tevhide
yöneItmeye kafidir. Onun gördüğü ve duyduğu gerçekleri hiç bir Hanif görmemiş
ve duymamıştır. Kendisi aıılatıyor: Ben kendimden öyle bir nurun çıktığını
gördüm ki; Şam'ın saraylarını aydınlatıp bana gösterdi. Nebi (s.a.v.)'in süt
annesi Halime, Nebi (s.a.v.)'in göğsünün melekler tarafından yarılması
olayından sonra çocuğa bir şey olur korkusu ile Onu annesine geri getirdiği
zaman annesi Halime'ye :
"Sen
Şeytanın Ona bir şey yapacağından mı korktun? Hayır. Vallahi şeytan için Ona
doğru hiç bir yol yoktur. Benim şu oğlum için yüce bir şan ve şeref mutlaka
olacaktır" demiştir.
Nebi
(s.a.v.)'in babasından da imanına ve tevhid akidesini taşıdığına delalet eden
sözler nakledilmiştir. Tarih kitabIarında bu konuda geniş ma'lumat vardır.
Nebi
(s.a.v.)'in dedesi Abdülmuttalib de tevhid ve Hanif dini üzerinde idi. Muhammed
(s.a.v.)'in Nebiliğine delalet eden delilleri müşahade ettiği için, Onun bu
yüce küçük torununun Nebi olacağını önceden anlamış ve tasdik etmişti.
Es-Süheyli: Abdülmuttalib'e bir Nebi'in daveti ulaşmadığı halde, bir çok delil
onun Hanif ve Tevhid dini üzerinde olduğunu ispatlar, demiştir.
El-Menhel
yazarı; Ebu Davud'un sünenindeki "Kabirlerin ziyareti" babında, Nebi
(s.a.v.)'in babası, annesi ve dedesi Abdülmuttalib'in iman ehlinden olduklarına
dair zikrettiği yedi büyük sahifeyi tutar. Bu sebeple bunu terceme etmekten
vazgeçtim. EI-Menhel yazarı, bu izahın bir bölümünde özetle şöyle der:
Yukarıda
verilen bilgiyi edindiğin zaman Nebi (s.a.v.)'in babalarının ve annesinin necat
(= kurtuluş) ehlinden olduklarını anlıyacaksın. Çünkü Onlar İbrahim
(Aleyhisselam)'in dinine bağlıydılar. Onlara Hanif dini mensupları deniliyordu.
Şöyle de denilebilir: Onlar, her hangi bir hak dini değiştirmiyen Fetret
ehlinden idiler. Çünkü Fetret ehIi şu üç kısma ayrılır:
Birinci Kısım:
Basireti ve aklıyla Allah'ı tanıyıp Ona inanan ve putlara tapmıyanlardır.
İkinci Kısım:
Allah'a ortak koşmayan ve aklıyla Allah'ı tanıyamıyan, her hangi bir Nebiin
dinine girmiyen, kendi kendine bir din ve şeriat ihdas etmiyen kimselerdir.
Bunlar, ömürleri boyunca gaflet içinde kalmışlardır.
Fetret ehlinin
bu iki kısmı, ta'zib edilmiyenlerdir
Üçüncü kısım:
Bir Nebiin dinini değiştirerek Allah'a ortak koşan ve kendi kendine bir şeriat
icad edip bazı şeyleri helal, bazı şeyleri de haram kılan kimselerdir.
Cehennem'de ta'zib edilenler bunlardır.
Buhari ve
Müslim'de rivayet edilen ve Fetret ehlinin bir kısmının ta'zib edildiğine
delalet eden hadisler, bu üçüncü kısma yorumlanmışlardır.
Maliki
alimlerinden İmam Ebu Bekir bin el-Arabi'ye: Nebi (s.a.v.)'in babası
Cehennemliktir, diyen adamın durumu sorulmuş; şöyle cevap vermiştir: Böyle
söyliyen kişi mel'undur. Çünkü Allah Teala:
"Şüphesiz
Allah'a ve Resulüne eziyet edenlere" Allah dünyada ve ahirette lanet
eder." (Ahzab: 57) buyurmuştur. Nebi (s.a.v.)'in babası Cehennemliktir
sözünden daha büyük bir eziyet yoktur,
Bunun içindir
ki; Ebu Naim'in zikrettiğine göre Ömer bin Abdülaziz, bir katibinin böyle
söylediğini duyar duymaz şiddetle öfkelenmiş ve görevine son verqıiş, bir daha
da hiç görev vermemiştir.
İbn-i Abbas
(r.a.): "Ve muhakkak Allah sana öyle verecek ki, sen razı olacaksın.''
(Duha 5) ayeti bahsinde şöyle demiştir: Muhammed (s.a.v.)'in rızası cümlesinden
birisi de Onun ev halkından hiç kimsenin Cehennem'e girmemesidir
İbn-i Sa'd
tahric ettiği bir hadise göre Nebi (s.a.v.) ''Ben, evimin halkından hiç bir
kimsenin Cehennem'e girmemesini Rabbim'den diledim. Rabbim de bu dileğimi bana
verdi.'' buyurmuştur