SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

KİTABU’N-NİKAH

<< 1851 >>

DEVAM: 3- KADIN/N KOCASI ÜZERİNDEKİ HAKKI (NIN BEYANl) BABI

 

حَدَّثَنَا أَبُو بَكْر بْنُ أَبِي شَيْبَة. حَدَّثَنَا الحسين بْن علي، عَن زائدة، عَن شبيب بْن غرقدة البارقي، عَن سليمان بْن عمرو بْن الأحوص.

 - حَدَّثَني أبي أنه شهد حجة الوداع مع رَسُول اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسلَّمْ. فحمد اللَّه وأثنى عليه، وذكر ووعظ، ثم قال ((استوصوا بالنساء خيراً فإنهن عندكم عوان. ليس تملكون منهن شيئاً غير ذلك. إلا أن يأتين بفاحشة مبينة. فإن فعلن فاهجروهن في المضاجع واضربوهن ضرباً غير مبرح. فإن أطعنكم فلا تبغوا عليهن سبيلاً. إن لكم من نسائكم حقاً ولنسائكم عليكم حقا. فأما حقكم على نسائكم، فلا يوطئن فرشكم من تكرهون. ولا يأذن في بيوتكم لمن تكرهون. ألا، وحقهن عليكم أن تحسنوا إليهن في كسوتهن وطعامهن)).

 

Süleyman bin Amr bin el-Ahvas (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Babam Amr bana anlattığına göre kendisi Veda haccında Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraber bulunmuş ve Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (meşhur Veda hutbesinde) Allah'a hamd ve sena ettikten sonra vaaz ve nasihat ederek (ez cümle) şöyle buyurmuştur:

 

«(Ey Ashabım!) Kadınlarınıza karşı iyi olmanızı tavsiye ederim. (Bu tavsiyeme riayet ediniz). Çünkü onlar sizin yanınızda (sizlere bağlılık bakımından) esirler (gibi)dir. Şu (malum cinsel ilişkilerden başka onların hiç bir şeyine malik değilsiniz. Ancak apaçık çirkin ve haddi aşan hataları olduğu zaman (onlar hakkında şu şeylere sahipsiniz:) Eğer (böyle çirkin ve haddi aşan hareketler) işlerler ise onların yataklarını terkediniz ve eziyet verici olmayan şekilde onları dövünüz. Eğer bundan sonra size itaat ederlerse onları takbih ve eziyet verme yoluna tevessül etmeyiniz. (Geçmiş kusurları bağışlayın) Şüphesiz karılarınızdan (istediğiniz birtakım) hakkınız  vardır. Karılarınız için de üzerinizde (birtakım) hak (lar) vardır. Karılarınız üzerindeki hakkınıza gelince, karılarınız sizin hoşlanmadığınız hiç bir kimseyi evlerinize alıp onlarla konuşmasınlar ve hoşlanmadığınız hiç bir kimsenin evlerinize girmesine izin vermesinler. Bilmiş olunuz ki: Karılarınızın üzerindeki hakkı ise onları giydirmek ve yedirmek hususunda onlara İyi davranmanızdir.»"

 

 

AÇIKLAMA: Bu hadisi Tirmizi de "Tefsir" kitabının Tevbe suresi bölümünde rivayet etmiştir. Müellifimiz ve Müslim Veda haccı kıssasında bunun benzerini Cabir (r.a.)'den rivayet etmişlerdir.

 

Veda haccı bilindiği gibi hicretin 10. yılı vuku bulmuştur. Meşhur Veda hutbesinin o hac seferinde Arafat dağında ve Arefe günü Peygamber (s.a.v.) tarafından irad buyurulduğu Cabir (r.a.)'ın Müslim'deki rivayetinde belirtilmiştir. Hutbe uzundur. Müellifimizin burada Amr bin el-Ahvas (r.a.)'den olan rivayeti kısadır. Burada yalnız karı - koca münasebetine ait bölüm rivayet olunmuştur. Müellifimiz de Cabir (r.a.)'ın söz konusu hadisini (3074 numarada) rivayet etmiştir.

 

Hadisdeki bazı kelimeleri açıklayalım: Hadiste emir fiili geçen "İstisa" masdarı, bir kavle göre yapılan vasiyyetin kabul edilmesini istemektir. Buna göre emir cümlesinin manası; ''Ey Ashabım. kadınlarınız hakkında size hayrı tavsiye ederim. Onlar hakkındaki vasiyyetimi kabul edin.'' demektir. Diğer bir kavle göre "İstisa" tavsiye etmek demektir. Buna göre cümlenin manası: ''Ey Ashabım. kadınlarınız hakkında hayrı ve iyiliği tavsiye edin'' demektir

 

Sindi'nin beyanına göre Tiybi şöyle demiştir: Bu kelime talep içindir. Yani kadınlarınız hakkında iyi davranmayı ve iyi tavsiyeyi kendinizden isteyiniz. Yahut kadınlar hakkında iyi davranmayı ve onların sebepsiz huysuzluklarına karşı sabretmeyi birbirinizden isteyiniz. Sindi bu arada yukarda belirttigim manaları da beyan etmiştir.

 

Hadisteki ''Avanin'' kelimesi ''Aniye''nin çoğuludur. ''Esirler'' demektir. Bu kelimenin geçtiği cümlenin manası: "Nikahlı kadınlarınız sizin yanınızda esirler gibi emriniz altında olup size bağlıdırlar.'' demektir. Bunu takip eden cümlede ise erkeklerin evli bulundukları kadınlara esir gibi mülik olmadıkları ancak karı - koca münasebeti husunda erkeklerin karılarından yararlanma hakkına sahip oldukları belirtilip, kabahat ve aşırı hareketleri ile itaatsızlıkları olmadıkça onleira karşı olumsuz davranmaya yetkili olmadıkları belirtilmiştir. Daha sonraki cümlelerde kadınlar hata işlediklerinde kocalarının davranışları beyan buyurulmakla yataklarına girmemek ve hafifçe dögme yetkisi verilmektedir. Erkeklerin böyle davranışı sonucunda eşleri itaatsizliği bıraktıkları takdirde onların işlemiş oldukları kusurların afvedilmesi ve eziyet edilmemesi tavsiye buyuruluyor.

 

Bundan sonraki cümlelerde eşler arasındaki haklara temas edilerek erkeklerin karıları üzerindeki haklarının şu olduğu belirtiliyor:

 

Erkeklerin hoşlanmadıkları kimseleri eve alıp onlarla konuşmamak ve eve girmelerine i/in vermemektir. Buna ait: .......... cümlesinin açıklaması hakkında Nevevi, Müsliın'in şerhinde şu bilgiyi vermiştir: El-Maziri Bir kavle göre bu cümleden maksat, kadınların yabancı erkeklerle yalnız oturmamalarıdır. Bu cümle ile kadınların zina etmemeleri kastedilmiştir. Çünkü zina etmek suçu kadının had edilmesi cezasını gerektirir. Aynı zamanda kocasının hoşlandığı veya hoşlanmadığı her hangi bir erkekle kadının zina etmesi haramdır. Eğer zina etmemeleri manası kastedilmiş olsaydı cümlede erkeklerin hoşlanmadığı kaydı bulunmayacaktı

 

Kadı İyaz: Arapların eski adetlerinde yabancı erkeklerin kadınlarla konuşması normal karşılanırdı Bu hal ayıp sayılmazdı Ve bir ithama sebep sayılmazdı. Kadınların örtünmesi ayeti inince bu adet yasaklandı, demiştir. Seçkin olan mana şudur: Erkeklerin hoşlanmadığı hiç bir kimseyi eve alıp onlarla oturup konuşmamaktır. Ve böylelerin eve girmelerine izin vermemektir. Erkeğin hoşlanmadığı kimse yabancı erkek olsun, kadının mahremi sayılan erkek olsun veya her hangi bir kadın olsun hüküm aynıdır. Hadisteki yasaklama umumidir. Anılanların tümünü kapsar. Bu mesele hakkında fıkıhçıların verdiği hüküm şudur: Kadının mahremi olsun olmasın hiç bir erkek veya kadını eve alması caiz değildir. Ancak kocasının eve girmesinden hoşlandıgını hileliği veya kııvvetle zannettiği kadınları eve alabilir. Keza kadın babası, erkek kardeşi, dayısı ve amcası gibi mahremi olan erkekleri kocasının rızasını bildiği veya bu kanaatta oldugu takdirde eve alabilir. ÇÜnkü başkasına ait bir eve girmek için ev sahibi erkeğin izini esastır. Ev sahibi erkek izin vermedikçe veya bu hususta başkasına yetki vermedikçe, yahut örf ve adete göre rızasının bulunduğu anlaşılmadıkça eve girmek haramdır. Ev sahibinin rızasının bulunduğu hususunda şüphe olduğu takdirde rızasının varlığını gösterir bir belirti olmadıkça eve girmek haram olduğu gibi ev kadınının eve girmek için izin vermesi de haramelır

 

Hadisin bundan sonraki kısmında kadının kocası üzerindeki hakkı belirtiliyor. Bu da kadınların yiyecek ve giyecekleri hususunda iyi davranmaktır.

 

Bu cümle kadının nafakasının kocasına vacip olduğuna delalet eder. Bu hususta icma' vardır."

Kadınları gerektiğinde hafifçe dövmek hakkında gerekli bilgi 51. babta özlü olarak verilecektir

Evli kadının nafakasının yani giyecek ve yiyeceğinin kocasına vacip olduğu hususunda icma bulunduğunu yukarıda belirttim. Bu hüküm Talak suresinin 7. ayeti ve bu babta rivayet edilen hadislerle de sabittir. Şu halde bu hüküm Kitab, Sünnet ve İcma' ile sabittir.

 

EI-Menhel'in Tekmile yazarı özetle şöyle der: Alimler, erginlik çağına ermiş olan erkeklerin, karılarının nafakasını ödemekle mükellef bulundukları ve ancak kocasına itaatsız olanların nafakasının vacip olmadığı hususunda ittifak etmişlerdir. Nafaka deyiminden maksat yiyecek, içecek, giyecek ve meskendir.

 

Farz olan nafaka durum ve miktarı hususundaki alimlerin görüşlerine gelince:

 

1- Hanefiler'in fetvaya esas olan kavillerine göre; nafaka hususunda kocanın mali durumu esastır. Delilleri Talak suresinin şu mealdeki 7. ayetidir: "Varlıklı olan kimse, nafakayı varlığına göre versin; rızkı ancali kendisine yetecek kadar verilmiş olan kimse de Allah'ın kendisine verdiğinden versin. Allah kimseye, verdiği rızkı aşan bir yük yüklemez. Allah, darlığa düştükten sonra kolaylık verir."

 

2- Şafiiler'e göre de kadının nafakası hususunda kocasının hali esastır. Koca zengin ise; yiyecek olarak her gün için iki müd; orta halli ise bir buçuk müd; fakir ise bir müd verir. Fakat Şafiiler'in bu tesbitinin bir delili yoktur. Nevevi, Müslim'in şerhinde, "Kazalar" bahsinde: Aişe {r.anha)'dan rivayet ettiği Hind (r.anha)'nın hadisinden anlaşılıyor ki nafaka miktarı müdlere takdir edilmeyip yetecek miktar olması gerekir. Şafii mezhebindeki arkadaşlarımıza göre erkeğin yükümlü olduğu yakınlarının nafakası yetecek miktar olarak tesbit edilir. Fakat karısının nafakası müdlerle takdir edilir. Ama bu hadis bu görüşü reddeder, demiştir.

 

3- Malikiler'e göre kadının nafakası, kocasının mali durumuna ve kadının haline göre tesbit edilir. Bu tesbitte örf ve adete itibar edilir. Eğer erkek zengin olup karısı fakir ise karısının nafakasını karısının seviyesindeki fakirlerden farklı ve daha üstün olarak verir. Eğer erkek fakir ise karısının fakirlik veya zenginlik durumunu dikkate alarak normal nafakasını ödemesi gerekir. Şu halde zengin koca fakir olan karısına zengin bir kadının nafakası seviyesinde nafaka vermekle mükellef değildir. Keza zengin olmayan bir erkek zengin olan karısına bir fakir kadının nafakası kadar vermesi kafi değildir. Kendi gücü nisbetinde ve şehrin genel durumunu dikkate alarak bir kadının nafakasından biraz olsun fazla vermesi gerekir. Bir şehir halkının adeti darı ekmeği yemek ise kadın buğday ekmeğini isteyemez. Keza köydekilerin adeti buğday ekmeği yemek değil iken kadın buğday ekmeğini isteyemez Mesken ve giyecek hususundaki hüküm de böyledir

 

4- İmam Ahmed (RahimehuIlah)'e göre kadının nafakası kendisiyle kocasının durumlarına göre ayarlanır Eğer ikisi de zengin iseler erkek karısına zengin nafakasını ödemekle yükümlüdür. İkisi de fakir iseler fakir nafakası ödemekle yükümlüdürler. Taraflar orta haIli iseler orta hallilerin nafakasına göre ödenir. Birisi fakir diğeri zengin ise erkek orta hallilerin durumuna göre karısının nafakasını ödemekle yükümlüdür. Hanefiler'den el-Hassan da bu kavli tercih etmiştir

 

Konu hakkındaki deliller Hanefi ve Maliki mezheblerinin görüşlerini teyid eder, durumdadır