DEVAM: 21- GINA' (NAĞME
VE YÜKSEK SESLE ŞİİR SÖYLEMEK) VE DEF (ÇALMAK) BABI
حَدَّثَنَا
أَبُو بَكْر
بْنُ أَبِي
شَيْبَة.
حَدَّثَنَا
أبو أسامة عن
هشام بن عروة،
عن أبيه، عن
عائشة؛ قال:
-
دخل علي أبو
بكر، وعندي
جاريتان من
جواري
الأنصار. تغنيان
بما تفاولت به
الأنصار في
يوم بعاث.
قالت وليستا
بمغنيتين.
فقال أبو بكر:
أبمزمور
الشيطان في
بيت
النَّبِيّ
صَلَى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَم؟
وذلك في يوم
عيد الفطر.
فقال النَّبِيّ
صَلَى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَم ((يا أبا
بكر! إن لكل
قوم عيدا.
وهذا عيدنا)).
Aişe
(r.anha)'dan; Şöyle demiştir: Bir defa ensar kızlarından iki kızcağız (def
çalgısı eşliğinde) Buas savaşında ensar'ın yekdiğeri hakkında söyledikleri
şiirleri nağme ile ve yüksek sesle benim yanımda okurlarken (Babam) Ebu Bekir
(r.a.) odama girdi. Aişe (r.a.) demiştir ki: ve bu iki kız şarkıcı değillerdi.
Ebu Bekir (r.a.) :
(Bu ne hal?) Nebi
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in odasında şeytan mezmuru mu? diyerek beni
azarladı. Bu iş fıtır bayramı gününde idi. (Odamdaki yatağına uzanıp mübarek
yüzünü çevirmiş vazıyette bulunan) Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), bunun
üzerine (Ebu Bekir) (r.a.)'e dönerek): «Ya Eba Bekir! (Onlara ilişme.) Şüphesiz
her kavmin bir bayramı vardır. Bu da bizim bayramımızdır.» buyurdu."
Diğer tahric: Bu
hadisi Buhari, Müsliın ve Nesa i de rivayet etmişlerdir. Tercemede parentez içi
ifadeler, Buhari ve Müslim'deki rivayetlerden alınmadır.
AÇIKLAMA: Buas: Medine'de oturan Evs ile Hazreç kabileleri
arasında 120 yıl kadar süren savaşların vuku bulduğu bir kalenin ismidir. Evs
ve Hazreç kabilelerinin, aslen Yemen'li olup cahiliyyet devrinde Medine'ye
yerleşmiş, kardeş oğullarından oluşan iki topluluk olduğu malumdur, Bu iki
topluluk arasında süre gelen savaşlar hicretten 3 yıl öncesine kadar aralıklı
devam etmiştir. Zaman zaman vuku bulan savaşlara bir takım isimler verilmiş ve
son savaş Buas kalesi çevresinde vuku bulduğu için o savaşa Buas savaşı ismi
verilmiştir. Bazen de 120 yıllık savaşa Buas savaşı ismi verilir. Nihayet
meşhur Akabe görüşmeleri neticesinde İslamiyeti kabul eden Evs ve Hazreç
kabileleri arasında süre gelen savaşlar, Nebi (s.a.v.)'in bereketi ve Allah'ın
inayetiyle son bulmuş, ondan bu yana düşmanlık yerine samimi sevgi ve saygı
hakim olmuştur. Bu hususta geniş ma'lumat için İslam tarihine ait kitaplara
müracaat edilmelidir.
Kastalani'nin
beyanına göre burada makamla şiir okumak veya def çalmak manası kastediImiştir.
Çünkü hadislerde belirtildiği gibi cariyeler, def çalgısı eşliğinde şiir
okumuşlardır. Ebu Bekir (r.a.)'ın bu işi şeytan işi olarak vasıflandırması
sebebine gelince; Bu gibi şeylerin kalbi meşgul etmesi ve Allah'ı anmaktan
alıkoymasıdır. Kalbin Allah'tan gafil kalması ise şeytandan ileri gelir. Ebu
Bekir (r.a.) her çeşit eğlence ve makamla şiir okumanın haram olduğunu ve Nebi
(s.a.v.)'in, cariyelerin def çalıp makamla şiir okumalarına müsaade ettiğini
bilmediği için karşı çıkmıştır. Bazı rivayetlerde belirtildiği gibi Ebu Bekir
(r.a.) Aişe (r.anha)'nın odasına girdiğinde Nebi (s.a.v.)'i uzanmış olarak
görmüş ve uykuda olduğunu zannetmiş. Bu nedenle müdahale işini kendisine ait
olarak telakki etmiştir
Nevevi; Ebu
Bekir (r.a.)'in bu müdahalesinden çıkarılan netice, büyük zatların ve fazilet
ehlinin bulunduğu yerlerde günah sayılmayan oyun ve eğlencenin uygun olmaması;
keza büyük zatların maiyetinde bulunan bir kimsenin büyük zatların meclislerine
layık olmayan bir durumu gördüğü zaman buna karşı çıkabileceği, bu çıkışın
orada bulunan büyük zata karşı saygısızlık sayılmamasıdır. Bilakis bu tür
müdahaleler, büyüğe karşı duyulan saygı ve ta'zimin gerektirdiği bir edep
görevidir.
Nebi (s.a.v.),
cariyelerin yaptığı işi mübah gördüğü için mani olmamış, ancak cariyelerin
sıkılıp bu işi bırakmamaları ve onları dinlememek için uzanıp mübarek yüzünü
çevirmiş ve bazı rivayetlerde belirtildiği gibi üzerine bir şey örtmüştür. Nebi
(s.a.v.)'in bu hareketi O'nun güzel huyluluğundan, halimliliğinden ve
şefkatinden ileri gelmiştir, der.
Kastalani'nin
beyanına göre cariyeler, ensarın henüz erginlik çağına varmamış olan
kızcağızları idi. Fakat bazı şarihlere göre cariyeler, ensarın erginlik çağına
varmış olan cariyeleri idi. Çünkü Ümmü Seleme (r.anha)'nın rivayetine nazaran
cariyelerden birisi Hassan bin Sabit (r.a.)'in cariyesi imiş ve bunlardan
birisinin ismi Amame imiş. Diğerinin ismi hakkında bir kayda rastlamadım.
Nebi
(s.a.v.)'in Ebu Bekir (r.a.)'e verdiği cevaptan.çıkarılan hüküm, bayramlarda
def çalmanın ve uygunsuz şeylere tahrik edici olmamak kaydıyla nağme ile şiir
söylemenin caiz olduğudur. Aişe (r.anha)'nın
"Bu iki kız şarkı söylemeyi san'at ve adet edinmiş kızlar da
değildiler." sözü bu olayda nefsi tahrik edici bir durum olmadığına
delalet eder.
Nağme ve
makamla şiir söyleme hakkında alimlerin görüşlerini Nevevi bu hadisin şerhinde
özetle şöyle anlatır: "Nağme ve makamla şiir ve benzeri sözleri yüksek
sesle okumak hakkında alimler ihtilaf etmişlerdir:
1- Hicaz
alimlerinden bir cemaat bunu mübah saymışlar. Malik'ten bir rivayet de
böyledir.
2- Ebu Hanife
ve Irak alimleri, bunu haram saymışlardır.
3- Şafii ve
meşhur kavlinde Malik, bunu mekruh saymışlardır.
Caiz olduğunu
söyliyen alimler, bu hadisi delil göstermişlerdir.
Haram veya
mekruh olduğunu söyliyenler ise şöyle cevap vermişlerdir: Hadisdeki gına bir
fitneye sebep olmıyan savaş ve kahramanlıkla ilgili şiirleri okumaktan
ibarettir. Şehvetleri harekete getirip bir kötülüğe sebebiyet verecek veya uygunsuz
bir harekete ve tembelliğe yol açacak gına tamamen ayrı bir şeydir.
Kadı iyaz:
Hadiste anılan iki cariyenin okudukları şiirler, savaş şiirleri ve kahramanlık
ile zafere ait sözlerdi. Bu tür şiirler, cariyeleri bir şerre teşvik etmez
nitelikteydiler. Onların okudukları şiirler, alimler arasında ihtilaf konusu
olan gına çeşidinden değildir. Onların yaptığı iş, anılan konuya ait şiirleri
yüksek sesle okumaktl. Bunun için Aişe (r.anha)
0a
onların şarkıcı
kızlar olmadıklarını beyan etmiştir. Çünkü şarkı ve benzeri sözleri makamla ve
yüksek sesle söylemeyi san'at haline getiren şarkıcı kadınlar, söyledikleri
sözlerle nefisleri kötülüğe tahrik eder, uygunsuz durumlara yol açar ve
fitnelere sebep olabilir. Nitekim, şarkı söylemek, zinanın basamağıdır, denilmiştir.
Ayrıca bu cariyeler şarkı söylemeyi san'at edinmedikleri için sakıncaları
doğuracak jestler, mimikler V.s. şehvet ve dikkat çekici hareketleri becerecek
durumda değildirler. Araplar şiir söylemeye gına ismini verirler. Bu ise
alimler arasında ihtilaf konusu değildir. Bilakis mübahtır. Sırf nağme ile ve
makamla şiir okumayı sahabiler caiz görmüşlerdir, demiştir."
Şarkı söylemek
ve def gibi çalgıları çalmakla ilgili dört mezhep alimlerinin görüşlerini 1303
nolu nadisin şerhinde kısaca anlatmıştım. Tekrarlamaya gerek görmüyorum. Geniş
bilgi isteyenler Fıkıh kitaplarına müracaat etsinler.