1- ZEKATIN FARZİYETİ
BABI
حَدَّثَنَا
علي بْن
مُحَمَّد.
حَدَّثَنَا وكيع
بْن الجراح.
حَدَّثَنَا
زكريا بْن
إِسحاق
المكي، عَن
يحيَى بْن
عَبْدُ
اللَّه بْن صيفي،
عَن أبي معبد،
مولى ابن
عباس، عَن ابن
عباس؛ أن
النَّبي
صلَّى اللَّه
عليه وسلَّم بعث
معاذاً إلى
اليمن،
-
فقال: ((إنك
تأتي قوماً
أهل كتاب.
فادعهم إلى
شهادة أن لا
إله إلا
اللَّه وأني
رسول اللَّه.
فإن هم أطاعوا
لذلك فأعلمهم
أن اللَّه افترض
عليهم صدقة في
أموالهم،
تؤخذ من
أغنيائهم
فترد في
فقرائهم. فإن
هم أطاعوا
لذلك فإياك
وكرائم
أموالهم. واتق
دعوة
المظلوم،
فإنها ليس
بينها وبين
اللَّه حجاب)).
İbn-i Abbas
(r.a.)'aan: Şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Muaz (r.a.)'ı
Yemen'e (vali olarak) gönderdi. (Gönderirken) ona şöyle buyurdu :
«Şüphesiz sen
ehl-i kitap olan bir kavme gidiyorsun. Onları Allah'tan başka ilah olmadığı ve
benim Allah'ın resulü olduğum şehadetine davet et. Eğer onlar bu davet için
(sana) İtaat ederlerse Allah'ın her gün ve gecede beş (vakit) namazı onlar
üzerine farz kıldığını onlara bildir. Eğer onlar bunun İçin (sana) itaat
ederlerse Allah'ın onların malında sadaka (zekat) ı onlara farz kıldığını
bildir. Bu sadaka onların zenginlerinden alınır ve fakirlerine verilir. Eğer
onlar bunun için (sana) itaat ederlerse sen onların mallarının seçkinlerinden
sakın (zekat için en üstün kalitesini seçme). Mazlumun bedduasından sakın.
Çünkü o beddua ile Allah arasında hiç bir perde yoktur.»
Diğer tahric:
Buhari, Müslim, Tirmizi, Ahmed ve Darekutni de bu hadisi rivayet etmişlerdir.
AÇIKLAMA: Nebi (s.a.v.) Muaz (r.a.)'ı Yemen'e hicretin 10.
yılı Veda haccından önce göndermişti. Zayıf bir kavle göre hicretin 9. yılı
Tebuk savaşı dönüşü göndermişti. Buhari savaşlar bölümünün sonunda ilk kavli
zikretmiştir Vakidi ise 2. kavli zikretmiştir. 3 üncü bir kavle göre hicretin
8. yılı göndermişti.
Nebi (s.a.v.)
Muaz (r.a.)'ı gönderirken ebl-i kitap bir kavme gideceğini belirtmiştir. Bundan
maksat Muaz (r.a.)'ın yapılan tavsiye'ye azami dikkat ve önem vermesini
sağlamaktır. Ehl-i kitap putlara tapanlar gibi cahil olmadıkları için onların
kültür seviyesine göre temas etmesinin gerekliliğini belirtmektir. Yemen'de
ehl-i kitap olmayanlar da vardı. Elh-i Kitabın irşadı daha dikkatli davranmayı
gerektirdiği için yalnız onlar anılmıştır.
Peygamber
(s.a.v.) Muaz (r.a.)'ın Yemen halkını önce Kelime-i şehadete davet etmesini
emretmiştir.
Çünkü dinin
temeli şehadet kelimeleridir. Bunlar olmadan hiç bir amel geçerli değildir.
Cumhur bu
hadisi delil göstererek müslümanlığa girebilmek için şehadet kelimelerinden yalnız
birisini söylemenin kafi olmadığını ve her iki kelimeyi söylemenin şart
olduğunu söylemiştir.
Peygamber
(r.a.) Yemenliler'in şehadet kelimelerini söylemek hususunda yapılan çağrıya
itaat ettikleri takdirde günde beş vakit namazın farziyetini bildirmeyi ve buna
da itaat ettikleri takdirde onlara zekatın farziyetini tebliğ etmeyi
emretmiştir.
Bu hadis
kafirlerin namaz, zekat ve oruç gibi ibadetlerle mükellef olmadıklarını
söyleyen alimler için delildir. Çünkü Peygamber (s.a.v.) Muaz (r.a.)'a onlara evvela
yalnız iman etmelerini emretmesini buyurmuştur. Ve iman ettikleri takdirde
namaz ve zekat. farziyetini bildirmesini istemiştir.
El-Menhel
yazarı bu hususta şöyle der:
Tüm kafirlerin
iman etmekle mükellef olmaları hususunda alimler arasında ihtilaf yoktur.
Kafirlerin namaz, zekat ve oruç gibi ibadetlerin farziyetine ve şeriatın diğer
hükümlerinin doğruluğuna inanrnadıkları için ahiret günü cezalandırılacağı
hususunda da ihtilaf yoktur. Ancak onların dünyada da ibadetlerle ve sair dini
vecibelerle mükellef olup olmadıkları ve bu yükümlülüğün gereğini yapmadıkları
için de ayrıca azap görüp görnıiyecelderi hususunda ihtilaf vardır Şöyle ki;
Hanefi. Şafii
ve Hanbeli alimlere göre kafirler küfür azabından ayrı olarak ibadetleri ve
diğer dini vecibeleri yerine getirmedikleri için uzap görmezler.
Malikiler le
Iraklı alimlere göre kafirler küfür azabını göreceIderi gibi ibadetleri
yapmadıkları ve haramları işledikleri için de ayrıca azap göreceklerdir.
Muaz (r.a.)'ın
onların zekatını alırken mallarının içinden en iyisini seçmemesi için Peygamber
(s.a.v.) emir ve ikaz buyurmuştur. Çünkü zekat fakirbre yardım için meşru
kılınmıştır. Zenginlerin malından zekat çıkarılırken en üstün kısmı alındığı
takdirde kalan malın maddi değerinin düşmesi gibi uygun olmayan bir durum
doğabilir. Fakat mal sahibi malının en iyi kısmını gönül hoşluğuyla zekata
ayırabilir.
Peygamber
(s.a.v.) Muaz (r.a.)'ın mazlumun bedduasından sakınmasını emretmiştir. Yani;
zulüm etme, hakkın olmayan bir şey alma; kimseye zarar verme ki, senin
aleyhinde dua etmesin. Çünkü bir kimse zulme uğramış iken yaptığı dua hızla
kabul olunur.
Mazlumun
bedduası ilc Allah arasırıda hiç bir perdenin olmayışından maksat o duanın
hızla Allah tarafından kabul buyurulmasıdır. O dua reddedilmaz. engellenmez.
Sahibinin günahkar oluşu duasının geri çevrilmesine sebep olmaz. Nitekim
Ahmed'in Ebu Hureyre (r.a.)'den merfu olarak rivayet ettiği bir hadiste şöyle
buyuruluyor; ''Mazlum günahkar olsa bile bedduası makbuldür, Onun günahı onun
boynundadır.''
HADİSİN FIKIH
YÖNÜ
1- İslamiyetin
temel taşı şehadet kelimeleridir.
2- Her gün ve
gecede 5 namaz farzdır. Hadis, vitir ve bayram namazlarının farz olmadığına
delalet eder. Bu hususta icma' vardır. Bu namazların vacip olduğuna hükmeden
alimlerin başka delilleri vardır.
3- Zekat farz
bir ibadettir.
4- Devlet
başkanı bizzat veya yetkili kılacağı bir kimse eliyle zekatı teslim alır
5- Zekat
müslümanların fakirlerine dağıtılır.
6- Devlet
adamları Allah'tan korkmalı ve zulümden sakınmalıdır.
7- Zekat
memurları malların en iyisini seçemezler.
8- Mazlumun
bedduası makbuldür.