51- GÜMÜŞ YERİNE ALTIN
(ALMAK) VE ALTIN YERİNE GÜMÜŞ ALMAK BABI
حدّثنا
إِسْحَاقُ
بْنُ
إِبْرَاهِيمَ
بْنِ حَبِيبٍ،
وَسُفْيَانُ
بْنُ
وَكِيعٍ،
وَمُحَمَّدُ
بْنُ
عُبَيْدِ
ابْنِ
ثَعْلَبَةَ الْحِمَّانِيُّ.
قَالُوا:
حَدَّثَنَا
عُمَرُ بْنُ
عُبَيْدٍ
الطَّنَافِسِيُّ.
حدّثنا
عَطَاءُ بْنُ
السَّائِبِ
أَوْ سِمَاكٌ
((وَلاَ
أَعْلَمُهُ إِلاَّ
سِمَاكاً))،
عَنْ سَعِيدِ
بْنِ جُبَيْرٍ،
عَنِ ابْنِ
عُمَرَ؛
قَالَ: كُنْتُ
أَبِيعُ
الإِبِلِ.
فَكْنْتُ
آخُذُ
الذَّهَبَ مِنَ
الْفِضَّةِ،
وَالْفِضَّةَ
مِنَ
الذَّهَبِ. وَالدَّنَانِيرَ
مِنَ
الدَّرَاهِمِ،
وَالدَّرَاهِمَ
مِنَ
الدَّنَانِيرِ.
فَسَأَلْتُ
النَّبِيَّ
صلى الله عليه
وسلم فَقَالَ: ((إِذَا
أَخَذْتَ
أَحَدَهُمَا
وَأَعْطَيْتَ
الآخَرَ،
فَلاَ
تُفَارِقْ
صَاحِبَكَ
وَبَيْنَكَ
وَبَيْنَهُ
لَبْسٌ)).
(Abdullah) bin
Ömer (r.a.)'dan; Şöyle demistir: Ben deve satardım. (Bazen deve bedeli olan)
gümüş yerime altın alırdun. (Bazen deve bedeli olan) altın yerine gümüş,
alırdım. (Bazen) dirhemler yerine dinarlar ve (bazen) dinarlar yerine dirhemler
alırdım. Sonra (bu durumu) Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e sordum. O: «Sen
altın ve gümüşten birisini alıp diğerini verdiğin zaman senin ile (alış veriş
ettiğin) arkadaşın arasında (alınıp, verilenden ötürü) bir karışıklık (yâni
ödenmemiş bir şey) varken sakın ondan ayrılma,» buyurdu.
حدّثنا
يَحْيَى بْنُ
حَكِيمٍ.
حدّثنا يَعْقُوبُ
بْنُ
إِسْحَاقَ.
أَنْبَأَنَا
حَمَّادُ
بْنُ
سَلَمَةَ،
عَنْ سِمَاكِ
بْنِ حَرْبٍ،
عَنْ سَعِيدِ
بْنِ
جُبَيْرٍ،
عَنِ ابْنِ عُمَرَ،
عَنِ
النَّبِيِّ
صلى الله عليه
وسلم،
نَحْوَهُ.
Bu hadis ikinci
bir senedle de yine İbn-i Ömer vasıtasıyla Nebi (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)'den rivayet edilmiştir.
Diğer tahric:
Bu hadisi Tirmizi. Ebu Davud ve Nesai de rivayet etmişlerdir.
AÇIKLAMA: Yukardaki tercemede parantez içine alınan ifadeler
diğer rivayetlerden istifade edilerek alınmıştır. Ebu Davud'un rivayeti mealen
şöyledir: ''... İbn-i Ömer (r.an)'dan; Şöyle demiştir: Ben Baki (el-Cardak) da
deve satardım. (Bazen) dinarlarla satardım da (dinarlar yerine) dirhemler
alırdım. (Bazen de) dirhemlede satardım ve (bunun yerine) dinarlar alırdım.
Bunun yerine şunu alırdım ve şunun yerine bunu verirdinı. Sonra Resülullah
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Hafsa (r.anha)'nın odasında iken, ben O'na
müracaat ederek: Ya Resülallah! Biraz müsaade buyurmanızı istirham ediyorum.
Zatına şunu sormak istiyorum: Ben Baki'de deve satıyorum. (Bazen) dinarlarla
satıyorum da (dinarlar yerine) dirhemler alıyorum. (Bazen) dirhemlerle
satıyorum da (bunun yerine) dinarlar alıyorum. Bunun yerine şunu alıyorum ve
şunun yerine bunu veriyorum, dedim. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahü Aleyhi
ve Sellem): "Günün rayicina göre, bu (anlattığı) nı almanda bir beis
yoktur. Meğer ki seninle alış veriş ettiğin kişi arasında (altın ve gümüşten
henüz ödenmemiş) bir şey varken biribirinizden ayrıImış olasınız.'' buyurdu.''
Hattabi: Hadis,
alıcı ile satıcı arasında teslim ve tesellümü yapılmamış bir şey varken
biribirisinden ayrılmamalarını şart. koşmaktadır. Çünkü altın yerine gümüş
almak veya gümüş yerine altın almak bir sarftır. Yani bir nakid değiştirmektir.
Altın ile gürnüşün sarfı yani biribiriyle değiştirilmesi bunların ikisinin
peşinen ve tamamen ödenmesi halinde sahihtir. Tamamı veya bir kısmı veresiye
kalırsa faiz olur. Altın yerine gümüş almak veya gümüş yerine altın almak
konusunda alimler ihtilaf etmişlerdir. İlim ehlinin ekserisi bunu caiz
görmüşlerdir. Ebu Seleme bin Abdirrahman ile İbni Şebreme ise bunu sakıncalı
görmüşlerdir. İbn-i Ebi Leyla ise: Bu değişiklik günün rayicine uygun
yapılmazsa mekruhtur, demiştir. Diğer alimler günün rayıcını dikkata
almamışlardır. Günün rayıcından ucuz veya pahalı olmasına bakmamışlardır. İbn-i
Ebi Leyla'nın görüşü sıhhatlı olan görüştür. Hadis de günün rayıcını şart
koşmuştur, demiştir.
Tuhfe'de beyan
edildiğine göre Şevkani: Hadis, kişinin zimmetinde yani boynunda bulunan altın
veya gümüş borcunu diğeri ile değiştirmesinin, yani borcu altın iken bunun
yerine gümüş vermesinİn veya borcu gümüş iken bunun yerine altın ödemesinin
caiz olduğuna ve alacaklının bunu kabul etmesinin de caizliğine delalet eder.
Hadisin zahirine göre, değiştirilmek istenen altın ve gümüşün ikisi hazır
olmayıp yalnız birisi hazırdır. Bu da ödenmesi gerekli olan değil, diğeridir.
Şu halde hazır olmayan, hazır gibi kabul edilir, demiştir.
Şevkani'nin ne
demek istediği açıktır. Şöyle ki: İbni Ömer (r.anh) develeri mesela altınla
pazarlık edip satış akdini yaptıktan sonra. altın yerine gümüş alıyor. Keza
gümüşle satıp, bunun yerine altın alıyor. Bu durumun zahirine göre müşteri,
elinde bulunanı ödüyor. Mesela: Altınla satın aldığı devenin bedelini, altın
değil, gümüş olarak ödüyor. Şu halde hazır olan gümüştür. Borç olan altın ise
hazır değildir. Artık hazır. olmayan altın hazır hükmünde kabul ediliyor. Sanki
satıcı satış akdini yaptığı altını teslim alıyor. Sonra bunu müşterinin elinde
bulunan gümüşle değiştiriyor.
HADİSTEN
ÇIKARILAN HÜKÜM
Bir mal altınla
satılırken, altın yerine gümüş ödemek ve bir mal gümüşle satılırken, bunun
yerine altın ödemek caizdir. Ancak satış akdini yapanlar biribirinden
ayrılmazdan önce mal bedelinin tamamının ödenmesi gereklidir. Aralarında
satışla ilgili bir alaka varken yani ödeme hesabı bitmemiş. iken tarafların
biribirinden ayrılmaları halinde bu ödeme faiz sayılır. Bu takdirde satış bedelinin
aslı ne ise onun ödenmesi gerekir. Tuhfe yazarı şöyle der: .
"Gümüş
yerine altın ve altın yerine gümüş vermenin faizliğine hükmeden alimler
arasında Ömer bin el-Hattab, oğlu Abdullah, el-Hasan, el-Hakem, Tavus, Zühri,
Ebu Hanife, Malik, Şafii, Ahmed, Sevri ve Evzai (r.anlıüm) bulunur.
İbni Mes'ud,
İbn-i Abbas, Said bin el-Müseyyeb ve bir kavlinde Şafii anılan değiştirmenin
mekruhluğuna hükmetmişlerdir. Allah cümlesinden razi olsun.
Birinci
grubtaki alimler şu hususta ihtilaf etmişlerdir: Bunların bir kısmına göre
yapılacak değişikliğin günün rayıcına uygunluğu şarttır. Hadisin bazı
rivayetlerinde bu şart mevcuttur. Ahmed'in mezhebi böyledir. Ebu hanife ve
Şafii'ye göre anılan değişikliğin günün rayıcına uygunluğu şart değildir. Daha
ucuz veya daha pahalı da yapılabilir.