DEVAM: 58- FAİZ'İN AĞIR
BİR GÜNAH OLDUĞUNUN BEYANI BABI
حدّثنا
مُحَمَّدُ
بْنُ
بَشَّارٍ.
حدّثنا مُحَمَّدُ
بْنُ
جَعْفَرٍ.
حدّثنا
شُعْبَةُ. حدّثنا
سِمَاكُ بْنُ
حَرْبٍ؛
قَالَ:
سَمِعْتُ عَبْدَ
الرَّحْمنِ
بْنَ عَبْدِ
اللهِ
يُحَدِّثُ
عَنْ عَبْدِ
اللهِ بْنِ
مَسْعُودٍ
أَنَّ
رَسُولَ اللهِ
صلى الله عليه
وسلم لَعَنَ
آكِلَ الرِّبَا
وَمُوكِلَهُ
وَشَاهِدِيهِ
وَكَاتِبَهُ.
Abdullah bin Mes'ûd (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) faiz yiyene, yedirene, şâhidlerine
ve kâtibine şüphesiz la'net etti.
Diğer tahric: Ebu Davud,
Tirmizi, Nesai, İbn-i Hibban ve Hakim de bunu rivayet etmişler ve Tirmizi
bunun hasen-sahih olduğunu söylemiştir. Müslim de bu
hadis metnini Cabir (r.a.)'den merfu olarak rivayet
etmiştir.
[AÇIKLAMA]: Ayrıca Müslim İbn-i Mes'ud (r.a.)'den de bunu
kısa bir metinle rivayet etmiştir. O metinde yalnız faiz yiyen ile yedirenden
söz edilmekte ve bunların Peygamber (s.a.v.) tarafından lanetlendiği
belirtilmektedir. Buhari de bunun bir benzerini Ebu Cuheyfe (r.a.)'den merfu olarak rivayet etmiştir. Nesai'nin
rivayet ettiği ibn-i Mes'ud'un
hadisi şöyledir: ''Faiz yiyen, yediren, faizli işleme şahid
olanlar ve katiblik eden kimseler bilerek bunu
yapınca, Muhammed (s.a.v.)'in dili ile kıyamet günü melunlardır.''
Hadis şarihlerince beyan edildiği gibi hadislerdeki ''Faiz
yiyen'' sözünden maksad faiz alandır. Aldıktan sonra
yese de yemese de hüküm aynidir. Yararlanma çeşitlerinin en büyüğü yemek olduğu
için bu ifade kullanılmıştır. Keza, Faiz yediren'den maksad da faiz verendir.
Faizli
muameleye şahidlik edenler ile katiblik
edenlerin de ayni suça ve günahına ortak oldukları bildirilmektedir.
Müslim'deki Cabir (r.a.)'m hadisinde;.''Bunların hepsi
faiz günahında ve vebalinde musavi, yani eşittir. ilavesi vardır. Nevevi bu hadisin
şerhinde: Bu hadis, faiz alan ile veren arasındaki muameleyi yazmanın ve buna şahidlik etmenin haramlığına ve batıl bir işe yardımcı
olmanın yasaklığına açıkça delalet eder, demiştir.
Resul-i Ekrem
(s.a.v.)'in bunları lanetlemesinin iki manası vardır: Birincisi, bunların ilahi
rahmetten uzak olduklarını bildirmektir. İkincisi, bunların ilahi rahmetten
uzak kalmalarını dilemektir. Bu iki mananın hangisi olursa olsun, bu ve benzeri
hadisler faizcilikle uğraşan ve bunların bu muamelelerine katiblik,
şahidlik ve benzeri şeylerle yardımcı olanlann akibetlerinin çok fena
olduğuna delalet ederler. Çünkü bunların AIlah'ın
rahmetinden uzak olduklarının Resul-i Ekrem (s.a.v.) tarafından
bildirilmesinden daha büyük bir tehdid düşünülemez.
Keza böyle yapanların Allah'ın rahmetinden uzak kalmaları için Resul-i Ekrem
(s.a.v.)'in beddua etmesi ve dilekte bulunması da bir öncekinden hafif bir tehdid sayılamaz. Zira, Resul-i
Ekrem (s.a.v.)'in her dileğinin Allah katında makbul olduğu inancındayız. Allah
mu'minleri faiz'den korusun.