SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

KİTABU’L-TİCARAT

<< 2280 >>

59- SELEF, BİLİNEN BİR ÖLÇEK VE BİLİNEN BİR TARTI İLE VE MALUM BİR VADEYE BAĞLANARAK YAPILIR, BABI

 

Selef: Cinsi, mikdarı ve evsafı tesbit edilen bir malın belirli bir vade'de ve yerde teslim edilmek üzere muayyen ve peşin bir bedelle satılmasıdır. Halkın dilinde bu satışa "Peşin para ile veresiye mal almak", (Ön ödemeli alışveriş) denir. Tabii halk dilindeki bu tarif yetersizdir. Çünkü veresiye alınacak malın cinsi, evsafı ve miktarı tesbit edilecek, ne zaman ve nerede teslim edileceği açıklanacaktır. Ayrıca veresiya alınan mal karşılığında peşin verilecek bedelin para olması şart değildir. İcabında para verilmez de bir mal verilir.

 

Selef denilen satış akdinde veresiye olan mal karşılığında verilen bedel peşin olduğu için bu tür satışlara Selef ismi verilmiştir. Çünkü bu kelimenin sözlük manası önceden vermek ve takdim etmektir. Bedel önceden veriliyor; takdim ediliyor. Bu satışa Selem de denilir. Bu kelime de teslim kelimesi ile ilgilidir. Bu satışta bedel tes!im edildiği için bu isim de verilmiştir.

Taraflar ve alım satımı yapılan mallar için fıkıh ıstılahında bazı

terimler kullanılır. Bunları da özetle söyliyeyim: Peşin ödenen bedele, Re'sü'l-Mal, denilir.

Bedeli veren tarafa, Rabbü's-Selem, denilir. Veresiye alınan mala, Müslem rih, denilir. Veresiye mal sahibine de, Müslem ileyh, denilir.

 

EI-Fetih'te beyan edildiğine göre Irak halkı bu satışa Selef, Hicaz halkı da Selem, derler.

Satılan mal satış akdi yapılırken satıcının yanında ve mülkiyetinde bulunmadığı halde Şer-i Şerif bu satışa müsaade etmiştir. Satılan mal hazır olmadığından bir nevi aldanına veya aldatma ihtimali var ise de duyulan ihtiyaç nedeniyle buna cevaz verilmiştir. Bu satışın meşruluğu Kitab, Sünnet ve lcma ile sabittir. Bakara suresinin 282. ayeti bunun meşruluğuna delildir. Bir kısmı bu babta rivayet edilen hadisler de bunun meşruluğuna delildir. Said bin el-Müseyyeb (r.a.)'ın dışında hiç bir alimin bunun meşruluğuna itiraz ettiği bilinmemektedir. Yani alimler bunun meşruluğu üzerinde ittifak etmişlerdir.

 

Şu noktayı da belirteyim: Caiz olmadığı, Kitab, Sünnet veya İcma ile sabit olan satışlar, bundan müstesnadır. Onların dışında kalan muamelelerde bu satış söz konusu edilebilir. Esasen Selem ve Selef dediğimiz akidler, satış akdi sayılamaz. Fıkıh ıstılahında bu akidlere Selem veya Selef denilir ve yapılan pazarlık ve akidde de " Bey'" kelimesi ve ''İştira" kelimesi, yani satmak ve satın almak sözleri kullanılmaz. Yukarda anlattığımız terimler ve bunlardan türeme fiiller kullanılır. Onun için bu muamele, satış, muamelelerinden tamamen ayrı bir İşlemdir. Bununla beraber mal alım satımlar için koşulan şartlar aynen bu muamelede de aranır. Bunlardan birisi eksik olduğu takdirde yapılan akid geçersizdir. Alım ve satım muamelelerinde bulunması gereken şartlardan ayrı olarak bazı ek şartların burada bulunması gereklidir. Ancak bu ek şartların mahiyetleri ve sayılan açısından fıkılıçılar farklı görüşler beyan etmişlerdir. Hepsinin ittifakla koştukları şart, 'Re'sü'I-Mal, yani veresiye alınacak malın bedelinin, akid meclisinde ve peşin olarak teslim edilmesi şartıdır. Bazı alimlere göre şu şartlar da aranır:

 

1. Peşin ödenen bedel karşılığında satın alınan malın veresiye olması.

2. Veresiye satılan malın vadesi geldiğinde o tarihte piyasada bulunması ve temininin mümkün olması.

3. Veresiye olan malın bir yerden başka bir yere taşınması külfetli ise akidde bunun teslim edileceği yerin bildirilmesi.

4. Veresiye olan malın cınsi evsafı ve miktarının tayin ve tespit edilmesi.

Avnü'l-Mabud yazarı da Selef babının girişinde özetle şöyle der: Iraklılar'ın Selef ve Hicazlılar'ın Selem dedikleri bu akid veresiye olup vasıfları ve miktarı tespit edilen bir malın satışıdır. Bazıları, bedelin peşin olması kaydını da tarif'e dahil etmişlerdir. Halbuki bu kayıt bir şart mahiyetindedir, tarife dahil edilmemelidir. Bu akdin meşruluğu üzerinde. alimler ittifak halindedirler. Yalnız Said bin el-Müseyyeb'in muhalif kaldığı söylenmiştir. Alimler bu akdin bazı şartları hakkında ihtilaf etmişlerdir. Fakat alım satımlarda aranan şartların hepsinin bu akid için de arandığı ve Re'sü'l-Mal, denilen bedelin, akdin yapıldığı yerde peşin ödenmesinin gerekliliği üzerinde alimler ittifak etmişlerdir. Bu akid bir ruhsat mı, azimet mi? diye ihtila! olmuştur. Bazı alimler: Bu nevi akidlere ihtiyaç duyulduğundan buna ruhsat verilmiştir. Azimet değildir, demişlerdir.

 

Selem ve Selef dediğimiz bu akdin rükünleri, şartları ve meseleleri hakkında geniş bilgi için fıkıh kitabıarına baş vurulması tavsiye olunur.

 

حدّثنا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ. حدّثنا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ عَنِ ابْنِ أَبِي نَجِيحٍ، عَنْ عَبْدِ اللهِ ابْنِ كَثِيرٍ، عَنْ أَبِي الْمِنْهَالِ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ؛ قَالَ: قَدِمَ النَّبِيُّ صلى الله عليه وسلم وَهُمْ يُسْلِفُونَ فِي التَّمْرِ، السَّنَتَيْنِ وَالثَّلاَثَ. فَقَالَ:  ((مَنْ أَسْلَفَ فِي تَمْرٍ فَلْيُسْلِفْ فِي كَيْلٍ مَعْلُومٍ وَوَزْنٍ مَعْلُومٍ، إِلَى أَجَلٍ مَعْلُومٍ)).

 

(Abdullah) bin Abbâs (r.a.)'dan; §öyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (Mekke'den Medine'ye) geldiğinde, halk iki, üç yıllık vâdede hurma (yı teslim etmek ve bedelini peşin ödemek üzere) selef muamelesini yaparlardı. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: «Kim selef usûlü İle hurma almak isterse (taraflarca) bilinen bir ölçek veya bilinen bir tartıyla ve muayyen bir vadeye değin akid yapsın.»

 

EBU DAVUD HADİSİ VE İZAH İÇİN TIKLA