25- ARTIRMA SURETİ İLE
ALIM SATIM BABI
حدّثنا
هِشَامُ بْنُ
عَمَّارٍحدّثنا
عِيسى بْنُ
يُونُسَ
حدّثنا
الأَْخْضَرُ
بْنُ عَجْلاَنَ
حدّثنا أَبُو
بَكْرٍ
الْحَنَفِيُّ
عَنْ أَنَسِ
بْنِ مَالِكٍ
أَنَّ رَجُلاً
مِنَ
الأَْنْصَارِ
جَاءَ إِلَى
النَّبيِّ
صَلَّى
اللّهُ
عَلِيهِ
وَسَلَّم
يَسْأَلُهُ
فَقَالَ - ((لَكَ
فِي بَيْتِكَ
شَيْءٌ قَالَ
بَلَى حِلْسٌ
نَلْبَسُ
بَعْضَهُ
وَنَبْسُطُ بَعْضَهُ
وَقَدَحٌ
نَشْرَبُ
فِيِه
الْماَءَ
قَالَ
((ائْتِنِي
بِهِماَ
قَالَ
فَأَتَاهُ بِهِماَ
فَأَخَذَهُماَ
رَسُولُ
اللّهِ صَلَّى
اللّهُ
عَلِيهِ
وَسَلَّم
بِيَدِهِ ثُمَّ
قَالَ (( مَنْ
يَشْتَرِي
هذَيْنِ؟ ))
فَقَالَ
رَجُلٌ :
أَنَا
آخُذُهُماَ
بِدِرْهَمٍ
قَالَ (( مَنْ
يَزِيدُ
عَلَى
دِرْهَمٍ؟ ))
مَرَّتَيْنِ
أَوْ
ثَلاَثاً
قَالَ رَجُلٌ
: أَناَ آخُذُهُماَ
بِدِرْهَمْينِ
.فَأَ'عْطَاهُمَا
إِيَّاهُ
وَأَخَذَ
الِّرْهَميْنِ
فَأَعْطَاهُمَا
الأَْنْصَاريَّ
وَ قَالَ
((اشْتَرِ بِأَحَدِهِمَا
طَعَاماً
فَانْبِذْهُ
إِلَى
أَهْلِكَ
وَاشْتَرِ
بِالآْخَرِ
قَدُوماً
فَأْتِنِي
بِهِ))
فَفَعَلَ
فَأَخَذَهُ
رَسُولُ
اللّهِ صَلَّى
اللّهُ
عَلِيهِ
وَسَلَّم
فَشَدَّ
فِيِه عُوداً
بِيَدِه ِوَ
قَالَ ((
اذْهَبْ
فَاحتَطِبْ
وَلاَ
أَرَاكَ
خَمْسَةَ
يَوْماً))
فَجَعَلَ
يَحْتَطِبْ
وَيَبِيعُ
فَجَاءِ
وَقَدْ أَصَابَ
عَشْرَةَ
دَرَاهِمَ
فَقَالَ
((اشْتَرِ
بِبَعْضِهَا
طَعاَماً
وَبَعْضشهاَ
طَعاَماً
وَبِبَعْضِهاَ
ثَوْباً
ثُمَّ قَالَ
((هذّا خَيْرٌ
لَكَ مِنْ
أَنْ تَجِيءَ
وَالْمَسْأَلَةُ
نُكْتَةٌ فِي
وَجْهِكَ
يَوْمَ
الْقِيَامةِ
إِنَّ
الْمَسْأَلَةَ
لاَ تَصْلُحُ
إِلاَّ لِذِي
فَقْرٍ
مُدْقِعٍ
أَوْ لِذِي
غُرْمٍ مُفْظِعٍ
أَوْ دَمٍ
مُوجِعٍ
Enes bin Malik
(r.a.)'den şöyle demiştir: Ensar'dan bir erkek (bir gün) Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)'e gelerek dilencilik etti. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) ona: «Evinde bir şeyin var (mı) ? .» diye sordu. Adam: Hayır.
(sadece) bir çul var, bir parçasını giyiyoruz ve bir kısmını da altımıza
seriyoruz. Bir de su içtiğimiz bir bardak vardır, dedi. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «O çul
ile bardağı bana getir,» buyurdu. Adam da gidip getirdi. Resulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) bunları mubarek eline aldı. Sonra: «Kim bunları satın almak
ister ? .» buyurdu. Bunun üzerine bir adam: Ben ikisini bir dirhem'e alırım,
dedi. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) iki veya üç defa: «Kim bir dirhem
üzerinde arttırma yapar?.» buyurdu. Bir (başka )adam: Bunları iki dirhem'e
alırım, dedi. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bunları bu
adam'a verdi ve iki dirhem'i aldı. Sonra bu parayı Ensari kimseye teslim
ederek: «Bundan bir dirhem ile yemek satın al da aile ferdlerine yetiştir.
Diğer dirhem ilede bir keser satın alıp bana getir,» buyurdu. Ensari (buyrulan
işi) yaptı. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (Ensarinin getirdiği)
keseri alıp mubarek eliyle buna bir sap taktı ve Ensariye:
«Git odun topla,
onbeş güne kadar seni görmeyeceğim.» buyurdu. Adam artık odun toplayıp satmaya
başladı. (onbeş gün sonra) On dirhem biriktirmiş olarak geldi. Resul-i Ekrem
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ona: «(Biriktirdiğin) paranın bir kısmı ile
yiyecek, bir kısmı ile de giyecek al,» buyurduktan sonra şunu da buyurdu: «Bu
(çalışarak geçimini sağlaman), senin için kıyamet gününde, yüzünde dilencilik
noktası bulunduğu halde gelmenden hayırlıdır. Dilencilik şüphesiz ancak şu üç
kişi için olabilir: Şiddetli fakirlik çeken, Çok ve ağır borç altında bulunan
ve Can yakıcı kan diyetini ödemeyi yüklenen.»
Diğer tahric: Tirmizî,
buyu; Nesai, buyu'; Ebu Davud, zekat; Ahmed b. Hanbel, III, 114.
AÇIKLAMA: Tirmizi. bu hadisin hasen olduğunu söylemiştir.
Nesai de bu hadisi kısa bir metin halinde rivayet etmiştir.
Peygamber
(s.a.v.)'in Ensari adama "Seni on beş güne kadar görmiyeceğim» yani
görmiyeyim sözünden maksad adamın çalışmayı bırakmaması ve oralarda boş gezip
dolaşmamasıdır.
Alın teri ile
çalışıp geçim sağlamanın, dilencilikten hayırlı olduğuna dair hadisteki
cümlenin zahirine göre dilencilikte de bir hayır vardır. Oysa dilencilik
hayırlı ve iyi bir kazanç yolu değildir. Ehlinin malumu olduğu üzere tafdil
fiili olan "Hayırlı" kelimesi burada tafdil anlamında
kullanılmamıştır. Yani burada kasdedilen mana şöyle olur: Odun toplayıp,
satarak geçim sağlamak hayırlı bir iştir. Dilencilik yolu ile geçim sağlamakta
ise bir hayır yoktur. Çünkü dilencilik edenin izzet-i nefsi kırılır, ayrıca
kıyamet günü, yüzünde çirkin bir iz bulunur.
Hadisin sonunda
dilenciliğin ancak üç kişi için sakıncasız olduğu bildirilerek bunlar
sayılmaktadır.
Birincisi,
düşkün ve perişan fakirdir. Müdkı' kelimesi Dukaa' kelimesinden alınmadır.
Dukaa' kelimesi toprak demektir. Dakı' da topraklanmak demektir. Şu halde
Müdkı' topraklanıp tozlanmaya ve perişanlığa yol açan şiddetli fakirlik haline
düşmüş kimse, demektir.
İkincisi, ağır
ve çetin borç altına girmiş kimsedir. Müfzi' kelimesi de ifza' masdarından
alınmadır. ifza, ise kötü ve çetin bir duruma düşürmektir. Müfzi, borç sahibini
kötü ve çetin duruma düşüren ağır borçtur.
Üçüncüsü, can
yakıcı kan diyetini ödemeyi yüklenen kişidir. Müci' İca' masdarından alınmadır.
İca': Can yakmak demektir. Şu halde Müci' kan, can yakıcı kan demektir. Bu
mesele şöyle olur:
Bir adam, bir
kişiyi öldürür. Katilin bir yakını, maktüıün yakınlarına diyet vermek üzere
husumeti ortadan kaldırmaya çalışır ve böyle bir barışma için taraflar
anlaşırlar. Katilin yakınlarının malı olmadığı için anılan diyeti veremiyorlar.
Diyeti vermeyi üstlenen kişi de kendi malı olmadığı için ödeyemiyor. Ödemediği
takdirde kaatil, kısas yolu ile öldürülecektir. Bunun öldürülmesi, diyeti
ödemeyi üstlenen kişiyi çok inciticidir. Böyle bir durumda, diyeti ödemeyi
yüklenmiş kişi dilencilik edebilir. Ta ki bu diyeti ödeyebilsin.
Hattabi: Muci'
Kan: Kan gütme davalarının halli ve tarafların barışı uğrunda bir kimsenin
ödenecek diyet ve tazminatı yüklenmesidir. Bunu yüklenen kimse, dilencilik
edebilir, demiştir.
HADİSİN FIKIH
YÖNÜ
1. Hadis,
Resül-i Ekrem (s.a.v.)'in üstün ahlakını, tevazuunu, fakirlere karşı şefkat ve
merhamet derecesini gösterir. Çünkü adamın çulunu ve bardağını mübarek eline
alarak artırmaya koymuş ki sahabiler, o malı almaya rağbet etsinler.
2. Bir malı
artırmaya koymak suretiyle satmak caizdir. Pazarlık üzerine pazarlık etmenin
yasaklığına ait 2172 nolu ve benzeri hadisler, satıcı ile müşterinin fiyat
üzerinde anlaşıp pazarlığını bitirdikleri ve sadece satış akdinin yapılmadığı
duruma mahsustur. Henüz bir fiyat üzerinde taraflar arasında kesin bir anlaşma
olmamış iken, fiyat üzerine artırmada bulunmakta ve artırma ile alım satım işini
yapmakta bir sakınca yoktur.
3. Büyükler,
maiyetlerindeki insanlara mutluluk yolunu göstermeli ve teşvik etmelidir.
4. Çalışarak
geçimini sağlayabilen kimsenin dilencilik etmesi yasaktır. Zaruret olmadıkça
dilencilik yoluna baş vurulmamalıdır. Çünkü izzet-i nefsin kırılmasına ve
ahiret sevabının azalmasına sebebiyet verir.