DEVAM: 19- KARZ (BORÇ
PARA VE MAL VERME FAZİLETİNİN BEYANI) BABI
حدّثَنَا
أبُو حَاتِمٍ.
ثنا هشَام
بْنُ خَالِدٍ.
ثنا خَالِدُ
بْنُ يَزِيدَ
بْنِ أَبِي مَالِكٍ،
عَنْ أَنَسِ
بْنِ
مَالِكٍ؛
قَالَ:قَالَ
رَسُولُ
اللهِ صلى
الله عليه
وسلم
:((رَأَيْتُ
لَيْلَةَ
أُسْرِيَ بِي
عَلَى بَابِ
الْجَنَّةِ
مَكْتُوباً:
الصَّدقَةُ
بِعَشْرِ أَمْثَالِهاَ.
وَ الْقَرْضُ
بِثَمَانِيَةَ
عَشَرَ.
فَقُلْتُ:
يَاجِبْرِيلُ!
مَا بَالُ القَرْضِ
أَفْضَلُ
مِنَ
الصَّدَقَةِ؟
قَالَ: لأَنَّ
السَّائِلَ
يَسْأَلُ
وَعِنْدَهُ.
وَالمسْتَقْرِضُ
لاَ
يسْتَقْرِضُ
إلاَّ مِنْ
حَاجَةٍ)).
في الزوائد:
في إسناده
خالد بْنُ
يزيد ضعفه أحمد
وابن معين
وأبو داود
والنسائيّ
وأبو زرعة والدارقطنيّ
وغيرهم.
"... Enes
bin Mâlik (r.a.)'den rivayet edildiğine gire Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Mirac'a çıkarıldığım gece Cennet'in kapısı
üzerinde: "Sadaka
karşılığı (nda) on misli (sevab var) dır. Borç karşılığı (nda) da on sekiz
misli (sevab var) dır." ifâdesinin yazılı
olduğunu gördüm. Bunun üzerine Cebrail'e: Borç vermenin sadakadan üstün
olmasının hikmeti nedir? diye sordum. Cebrail dedi ki: Çünkü sadaka dileyen
kişi (bazen) yanında (bir şey) bulunduğu halde dilenir. Fakat borç isteyen
kimse, ancak ihtiyaçtan dolayı borçlanmak ister.
Not: Zevaid'de
şöyle denilmiştir: Bunun senedinde bulunan Halid bin Yezid'in zayıflığını
Ahmed, İbn-i Main, Ebu Davud, Nesai, Ebu Zur'a. Darekutni ve başkalan ifade
etmişlerdir.
AÇIKLAMA: Zevaid türünden olan bu iki hadiste borç vermek suretiyle müslümanın
müslümana yardımcı olmasının fazileti anlatılıyor. Birinci hadise göre bir
müslümana para veya başka bir malı borç olarak iki defa vermek, bunu sadaka
olarak vermek kadar sevabtır. İbn-i Mes'ud (r.a.)'a ait bu hadisi İbn-i Hibban
ve Beyhaki de rivayet etmişlerdir. El-Münziri bu bilgiyi verirken hadisin
metnini de nakletmiştir. Ancak onun rivayet ettiği metne göre bir şeyi bir defa
borç olarak vermek o şeyi iki defa sadaka etmek kadar sevabtır. Çünkü oradaki
metin şöyledir:
El-Münziri
bunun İbn-i Mace, İbn-i Hibban ve Beyhaki tarafından rivayet edildiğini
belirtmektedir. Görüldüğü gibi müellifimizin rivayeti bundan farklıdır.
Müellifimizin rivayetine göre iki borç bir sadaka gibi iken bu rivayete göre
bir borç iki sadaka gibidir. Elde mevcut üç sünen nüshası aynıdır. İkinci
hadisten çıkarılan hüküm bu son rivayete daha yakındır. Çünkü ikinci hadise
göre borç yaklaşık olarak sadakanın iki katı kadar sevaba vesile olur.
Sadaka'nın sevabı on kat artırılır. Borcun sevabı ise on sekiz kat artırılır.
Suyuti'nin haşiyesinde beyan edildiğine göre Siracüddin el-Belkini: Enes'in bu
hadisi bir dirhemi borç olarak vermenin iki dirhemi sadaka etmenin sevabı kadar
olduğuna delalet eder. Sadaka olarak verilen dirhemlerden bir şey sahibine geri
verilmediği için on kat sevab aynen durur. Fakat borç verilen dirhem sonradan
sahibine geri verildiği için bunun karşılığında yirmi kat sevabtan iki sehim
düşer ve böylece on sekiz sehim sevab kalmış olur, demiştir.
Beyhaki'nin de
rivayet ettiği son hadiste borç vermenin sadakadan daha sevab olmasının hikmeti
belirtiliyor. Evet sadaka talebinde bulunanlar arasında dünyalıktan bir şeyleri
bulunduğuna rağmen dilenciliği alışkanlık haline getirenler vardır. Hatta
çoktur denilebilir. Fakat borç para veya başka bir mal isteyen kimseler
genellikle ihtiyaçtan dolayı isterler.
Hadislerde
geçen veya konu ile alakalı görülen bazı kelimeleri açıklayalım:
Harita: Deriden
veya başka maddeden mamul kese manasınadır. Burada para kesesi manası
kasdedilmiştir.
Ata: Arab
dilinde müteaddid manalara gelen bu kelimeyi Ödenek diye terceme ettim. Çünkü
lügat kitabIarında beyan edildiği üzere Ata: bahşiş manasına geldiği gibi
hazineden askere verilen aylık veya yıllık ödeneğe de denilir. Dini ilim ile
iştigal edenlere hazineden verilen ödeneğe de Ata denilebilir. Hadisteki ifade
tarzı burada bahşiş değil de belirli zamanlarda verilen ödenek manasının
kasdedildiğini gösterir.
Mukriz /
Mukrid: Borç verene denilir. Müstakriz / Müstakrid: Borç isteyene denilir.
İkraz / İkrad: Borç
vermektir. İstikraz / İstikrad: Borç istemektir. Karz / Kard: Verilen borç
manasına geldiği gibi borç verme manasına da kullanılır.
Bazı
fıkılıçılar İkraz ve Karz'ın şer'i manasını şöyle tanımlamışlardır: Misli iade
edilmek üzere bir şeyi bir kimseye temlik etmektir.
Hanefiler İkraz
muamelesini böyle tarif etmişlerdir. Çünkü bunlara göre İkraz işlemi ancak
misli nevine giren mallarda yapılabilir. Yani ölçülmek veya tartılmak ya da
sayılmak suretiyle miktarı tesbit edilebilen ve borç alındığı takdirde
misilinden aynı mikdarın geri verilmesi mümkün olan mallarda olabilir. Şu halde
para, altın, gümüş, hububat, kuru hurma, kuru üzüm ve benzeri mallar misli iade
edilmek kaydı ile borç verilebilir. Mesela 50 gram altın borç olarak verilir.
Borçlu kişi bunun mislini yani 50 gram aıtını iade eder. Keza bir ölçek buğday
borç olarak verilebilir. Çünkü onun misli olan bir ölçek buğday borçlu
tarafından iade edilebilir. Taneleri arasında pek farklılık bulunmayan ve tane
hesabıyla alınıp verilen yumurta, ceviz gibi mallar da borç verilebilir. Borçlu
bunlardan aldığı sayıdaki maktarın mislini geri verebilir. Fakat taneleri
arasında aşırı farklılık bulunan karpuz, kavun ve nar gibi malları borç vermek
caiz değildir. Çünkü taneleri arasında bulunabilen farklılık bunların değerini
etkiler.
Misli neviden
sayılmayıp kıymi denilen yani kıymet ve değerleri itibarı ile alınıp verilen
hayvan, odun, akar ve benzeri mallar Ikraz şekli ile verilemez. Hülasa, Kıymi
olan yani kıymet takdiri suretiyle işlem gören mallarda İkraz durumu caiz
değildir. Misli mallarda caizdir.
Şafiiler'e göre
İkraz: Karşılığı iade edilmek üzere bir malı temlik etmektir. Bunlara göre ise
misli mallarda olduğu gibi kıymi olan mallarda da İkraz işlemi yapılabilir.
Başka bir deyimle Selem işlemi yapılabilen tüm mallarda İkraz işlemi de
caizdir. Ancak Müktariz ve Müstakriz ismi verilen borçluya mahrem sayılmayan
cariyeyi İkraz suretiyle vermek caiz değildir. Çünkü bu caiz olsaydı cariyeyi
borç alan kişi icabında onunla cinsel ilişkide bulunurdu ve bu işlem cariyeleri
cinsel ilişki işinde kullanmak üzere verme anlamını taşırdı. Böyle bir işlem
ise Malik'in naklen beyanına göre icma ile haramdır ve geçersizdir.
Şafiiler'e göre
Selem işlemi yapılamayan mallarda İkraz işlemi de yapılamaz. Selem hakkında gerekli
bilgi 2280 - 2286 nolu haisler bölümünde geçti.
Malikiler'e
göre de Selem işlemi caiz olan malların tümünde İkraz işlemi yapılabilir. Yani
ticaret malları, hayvanlar ve Misli sayılan mallarda bu işlem yapılabilir.
Hanbeliler'e
göre satılması caiz olan bütün mallarda İkraz yapılabilir. Ağırlık, hacim veya
uzunluk ölçüsü ile satılan mallar olsun sayılmak veya başka şekilde satılan
mallar olsun hepsinde İkraz işlemi yapılabilir. Aranan en önemli şart borç
verilecek malın mikdarının sağlam bir şekilde tesbit ve tayin edilmesi ve
evsafının belirlenmesidir.
İkraz işleminin
sıhhatı için bir takım şartların tahakkuku bütün mezheblere göre gereklidir. Bu
hususta olsun, İkraz'ın rükünleri ve hükümleri olsun bu alanların tümünde
mezhebIer arasında bazı görüş farklılıkları mevcud olduğu için gerekli bilgi
edinmek isteyenler mutlaka fıkıh kitabIarına baş vurmalıdır. Çünkü bu hususları
burada anlatmak hem geniş izah ister. Hem de bir hayli zaman alır.
İkraz yani borç
vermek süretiyle müslümanlara yardımcı olmak elbet çok sevabtır ve sünnet-i
müekkede'dir. Muztar durumda bulunan ve borç isteyen müslümana kendisini hayati
tehlikeden kurtaracak mikdarda borç vermek vacibtir. Alacağı borç ile günah
işliyeceği bilinen kimseye borç vermek ise haramdır. Çünkü günah işlemesine
yardım edilmiş olur.
Ekmek tartılmak
süretiyle borç verilebilir. Yani mesela bir kg. ekmek borç edilir. Sonra bunun
yerine bir kg. ekmek geri verilir. Asıl budur. Fakat Hanefi ve Şafii alimlerden
ekmeğin tane hesabı ile borca verilebileceğine fetva verenler vardır. Bunun
gerekçesi, görülen zaruri ihtiyaç ve gramajdaki farkın önemsenmemesidir.
Borç edilen mal
ne ise ayni cins ve mikdarın iade edilmesi gereklidir. Verilen mikdardan fazla
bir şeyin verilmesi şart koşuulursa haramdır. Keza Mükriz'e yani borç veren
tarafa menfaat sağlayan İkraz işlemi caiz değildir.
Şafii fıkhına
ait Nihayetü'l-Muhtac kitabının Karz babında bu konuya ait bazı hadisler
rivayet edilmiştir. Bu arada buradaki hadisler de nakledilmişÜr. Müellif Remeli
anılan iki hadisin arasını bulmak için müteaddid yorumlar yaparak özetle şöyle
der: Yukardaki hadislerden birisine göre borcun sevabı sadakanın sevabının
yarısı gibidir, diğer hadise göre ise bunun aksine borcun sevabı sadakanın
sevabmm iki mislidir. Son hadisin senedinde zayıflık vardır. Eğer bunun
sahihliği sabit olursa şöyle söylenebiW: Borcun sevabınm fazlalığı sonradan
bildirilmiş olabilir. Veya bundaki on sekiz sayısı borç vermenin karşılığı olan
küçük dereceler hakkındadır. Bu dereceler sadakanın beş derecesine tekabül
eder: Son hadiste borç verilen şeyin sevabının on sekiz sayısı ile
belirtilmesinın sebebi şudur: Borç olarak verilen bir dirhem ile karşı tarafın
kederi giderilmiş olur ve borçluya ihtiyacını giderinceye kadar mehil verilmiş
olur. Şu halde bunda iki meziyet ve ibadet vardır. Bu nedenle iki dirhem
gibidir. İki dirhemin sevabı da yirmi derecedir. İki dirhem gibi olan bu dirhem
sonradan geri alınınca iki derece düşmüş olur ve böylece on sekiz derece kalmış
olur.
Nihayetü'l-Muhtac
yazarı daha sonra İkraz'ın mendub. vacib. haram ve mekruh olduğu halleri beyan
etmektedir.