SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

KİTABU’S-SADAKA

<< 2431 >>

DEVAM: 19- KARZ (BORÇ PARA VE MAL VERME FAZİLETİNİN BEYANI) BABI

 

حدّثَنَا أبُو حَاتِمٍ. ثنا هشَام بْنُ خَالِدٍ. ثنا خَالِدُ بْنُ يَزِيدَ بْنِ أَبِي مَالِكٍ، عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ؛ قَالَ:قَالَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم :((رَأَيْتُ لَيْلَةَ أُسْرِيَ بِي عَلَى بَابِ الْجَنَّةِ مَكْتُوباً: الصَّدقَةُ بِعَشْرِ أَمْثَالِهاَ. وَ الْقَرْضُ بِثَمَانِيَةَ عَشَرَ. فَقُلْتُ: يَاجِبْرِيلُ! مَا بَالُ القَرْضِ أَفْضَلُ مِنَ الصَّدَقَةِ؟ قَالَ: لأَنَّ السَّائِلَ يَسْأَلُ وَعِنْدَهُ. وَالمسْتَقْرِضُ لاَ يسْتَقْرِضُ إلاَّ مِنْ حَاجَةٍ)).

 

في الزوائد: في إسناده خالد بْنُ يزيد ضعفه أحمد وابن معين وأبو داود والنسائيّ وأبو زرعة والدارقطنيّ وغيرهم.

 

"... Enes bin Mâlik (r.a.)'den rivayet edildiğine gire Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Mirac'a çıkarıldığım gece Cennet'in kapısı üzerinde: "Sadaka karşılığı (nda) on misli (sevab var) dır. Borç karşılığı (nda) da on sekiz misli (sevab var) dır." ifâdesinin yazılı olduğunu gördüm. Bunun üzerine Cebrail'e: Borç vermenin sadakadan üstün olmasının hikmeti nedir? diye sordum. Cebrail dedi ki: Çünkü sadaka dileyen kişi (bazen) yanında (bir şey) bulunduğu halde dilenir. Fakat borç isteyen kimse, ancak ihtiyaçtan dolayı borçlanmak ister.

 

Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde bulunan Halid bin Yezid'in zayıflığını Ahmed, İbn-i Main, Ebu Davud, Nesai, Ebu Zur'a. Darekutni ve başkalan ifade etmişlerdir.

 

 

AÇIKLAMA:     Zevaid türünden olan bu iki hadiste borç vermek suretiyle müslümanın müslümana yardımcı olmasının fazileti anlatılıyor. Birinci hadise göre bir müslümana para veya başka bir malı borç olarak iki defa vermek, bunu sadaka olarak vermek kadar sevabtır. İbn-i Mes'ud (r.a.)'a ait bu hadisi İbn-i Hibban ve Beyhaki de rivayet etmişlerdir. El-Münziri bu bilgiyi verirken hadisin metnini de nakletmiştir. Ancak onun rivayet ettiği metne göre bir şeyi bir defa borç olarak vermek o şeyi iki defa sadaka etmek kadar sevabtır. Çünkü oradaki metin şöyledir:

 

El-Münziri bunun İbn-i Mace, İbn-i Hibban ve Beyhaki tarafından rivayet edildiğini belirtmektedir. Görüldüğü gibi müellifimizin rivayeti bundan farklıdır. Müellifimizin rivayetine göre iki borç bir sadaka gibi iken bu rivayete göre bir borç iki sadaka gibidir. Elde mevcut üç sünen nüshası aynıdır. İkinci hadisten çıkarılan hüküm bu son rivayete daha yakındır. Çünkü ikinci hadise göre borç yaklaşık olarak sadakanın iki katı kadar sevaba vesile olur. Sadaka'nın sevabı on kat artırılır. Borcun sevabı ise on sekiz kat artırılır. Suyuti'nin haşiyesinde beyan edildiğine göre Siracüddin el-Belkini: Enes'in bu hadisi bir dirhemi borç olarak vermenin iki dirhemi sadaka etmenin sevabı kadar olduğuna delalet eder. Sadaka olarak verilen dirhemlerden bir şey sahibine geri verilmediği için on kat sevab aynen durur. Fakat borç verilen dirhem sonradan sahibine geri verildiği için bunun karşılığında yirmi kat sevabtan iki sehim düşer ve böylece on sekiz sehim sevab kalmış olur, demiştir.

 

Beyhaki'nin de rivayet ettiği son hadiste borç vermenin sadakadan daha sevab olmasının hikmeti belirtiliyor. Evet sadaka talebinde bulunanlar arasında dünyalıktan bir şeyleri bulunduğuna rağmen dilenciliği alışkanlık haline getirenler vardır. Hatta çoktur denilebilir. Fakat borç para veya başka bir mal isteyen kimseler genellikle ihtiyaçtan dolayı isterler.

Hadislerde geçen veya konu ile alakalı görülen bazı kelimeleri açıklayalım:

 

Harita: Deriden veya başka maddeden mamul kese manasınadır. Burada para kesesi manası kasdedilmiştir.

 

Ata: Arab dilinde müteaddid manalara gelen bu kelimeyi Ödenek diye terceme ettim. Çünkü lügat kitabIarında beyan edildiği üzere Ata: bahşiş manasına geldiği gibi hazineden askere verilen aylık veya yıllık ödeneğe de denilir. Dini ilim ile iştigal edenlere hazineden verilen ödeneğe de Ata denilebilir. Hadisteki ifade tarzı burada bahşiş değil de belirli zamanlarda verilen ödenek manasının kasdedildiğini gösterir.

 

Mukriz / Mukrid: Borç verene denilir. Müstakriz / Müstakrid: Borç isteyene denilir.

İkraz / İkrad: Borç vermektir. İstikraz / İstikrad: Borç istemektir. Karz / Kard: Verilen borç manasına geldiği gibi borç verme manasına da kullanılır.

 

Bazı fıkılıçılar İkraz ve Karz'ın şer'i manasını şöyle tanımlamışlardır: Misli iade edilmek üzere bir şeyi bir kimseye temlik etmektir.

 

Hanefiler İkraz muamelesini böyle tarif etmişlerdir. Çünkü bunlara göre İkraz işlemi ancak misli nevine giren mallarda yapılabilir. Yani ölçülmek veya tartılmak ya da sayılmak suretiyle miktarı tesbit edilebilen ve borç alındığı takdirde misilinden aynı mikdarın geri verilmesi mümkün olan mallarda olabilir. Şu halde para, altın, gümüş, hububat, kuru hurma, kuru üzüm ve benzeri mallar misli iade edilmek kaydı ile borç verilebilir. Mesela 50 gram altın borç olarak verilir. Borçlu kişi bunun mislini yani 50 gram aıtını iade eder. Keza bir ölçek buğday borç olarak verilebilir. Çünkü onun misli olan bir ölçek buğday borçlu tarafından iade edilebilir. Taneleri arasında pek farklılık bulunmayan ve tane hesabıyla alınıp verilen yumurta, ceviz gibi mallar da borç verilebilir. Borçlu bunlardan aldığı sayıdaki maktarın mislini geri verebilir. Fakat taneleri arasında aşırı farklılık bulunan karpuz, kavun ve nar gibi malları borç vermek caiz değildir. Çünkü taneleri arasında bulunabilen farklılık bunların değerini etkiler.

 

Misli neviden sayılmayıp kıymi denilen yani kıymet ve değerleri itibarı ile alınıp verilen hayvan, odun, akar ve benzeri mallar Ikraz şekli ile verilemez. Hülasa, Kıymi olan yani kıymet takdiri suretiyle işlem gören mallarda İkraz durumu caiz değildir. Misli mallarda caizdir.

 

Şafiiler'e göre İkraz: Karşılığı iade edilmek üzere bir malı temlik etmektir. Bunlara göre ise misli mallarda olduğu gibi kıymi olan mallarda da İkraz işlemi yapılabilir. Başka bir deyimle Selem işlemi yapılabilen tüm mallarda İkraz işlemi de caizdir. Ancak Müktariz ve Müstakriz ismi verilen borçluya mahrem sayılmayan cariyeyi İkraz suretiyle vermek caiz değildir. Çünkü bu caiz olsaydı cariyeyi borç alan kişi icabında onunla cinsel ilişkide bulunurdu ve bu işlem cariyeleri cinsel ilişki işinde kullanmak üzere verme anlamını taşırdı. Böyle bir işlem ise Malik'in naklen beyanına göre icma ile haramdır ve geçersizdir.

 

Şafiiler'e göre Selem işlemi yapılamayan mallarda İkraz işlemi de yapılamaz. Selem hakkında gerekli bilgi 2280 - 2286 nolu haisler bölümünde geçti.

 

Malikiler'e göre de Selem işlemi caiz olan malların tümünde İkraz işlemi yapılabilir. Yani ticaret malları, hayvanlar ve Misli sayılan mallarda bu işlem yapılabilir.

 

Hanbeliler'e göre satılması caiz olan bütün mallarda İkraz yapılabilir. Ağırlık, hacim veya uzunluk ölçüsü ile satılan mallar olsun sayılmak veya başka şekilde satılan mallar olsun hepsinde İkraz işlemi yapılabilir. Aranan en önemli şart borç verilecek malın mikdarının sağlam bir şekilde tesbit ve tayin edilmesi ve evsafının belirlenmesidir.

 

İkraz işleminin sıhhatı için bir takım şartların tahakkuku bütün mezheblere göre gereklidir. Bu hususta olsun, İkraz'ın rükünleri ve hükümleri olsun bu alanların tümünde mezhebIer arasında bazı görüş farklılıkları mevcud olduğu için gerekli bilgi edinmek isteyenler mutlaka fıkıh kitabIarına baş vurmalıdır. Çünkü bu hususları burada anlatmak hem geniş izah ister. Hem de bir hayli zaman alır.

 

İkraz yani borç vermek süretiyle müslümanlara yardımcı olmak elbet çok sevabtır ve sünnet-i müekkede'dir. Muztar durumda bulunan ve borç isteyen müslümana kendisini hayati tehlikeden kurtaracak mikdarda borç vermek vacibtir. Alacağı borç ile günah işliyeceği bilinen kimseye borç vermek ise haramdır. Çünkü günah işlemesine yardım edilmiş olur.

 

Ekmek tartılmak süretiyle borç verilebilir. Yani mesela bir kg. ekmek borç edilir. Sonra bunun yerine bir kg. ekmek geri verilir. Asıl budur. Fakat Hanefi ve Şafii alimlerden ekmeğin tane hesabı ile borca verilebileceğine fetva verenler vardır. Bunun gerekçesi, görülen zaruri ihtiyaç ve gramajdaki farkın önemsenmemesidir.

 

Borç edilen mal ne ise ayni cins ve mikdarın iade edilmesi gereklidir. Verilen mikdardan fazla bir şeyin verilmesi şart koşuulursa haramdır. Keza Mükriz'e yani borç veren tarafa menfaat sağlayan İkraz işlemi caiz değildir.

 

Şafii fıkhına ait Nihayetü'l-Muhtac kitabının Karz babında bu konuya ait bazı hadisler rivayet edilmiştir. Bu arada buradaki hadisler de nakledilmişÜr. Müellif Remeli anılan iki hadisin arasını bulmak için müteaddid yorumlar yaparak özetle şöyle der: Yukardaki hadislerden birisine göre borcun sevabı sadakanın sevabının yarısı gibidir, diğer hadise göre ise bunun aksine borcun sevabı sadakanın sevabmm iki mislidir. Son hadisin senedinde zayıflık vardır. Eğer bunun sahihliği sabit olursa şöyle söylenebiW: Borcun sevabınm fazlalığı sonradan bildirilmiş olabilir. Veya bundaki on sekiz sayısı borç vermenin karşılığı olan küçük dereceler hakkındadır. Bu dereceler sadakanın beş derecesine tekabül eder: Son hadiste borç verilen şeyin sevabının on sekiz sayısı ile belirtilmesinın sebebi şudur: Borç olarak verilen bir dirhem ile karşı tarafın kederi giderilmiş olur ve borçluya ihtiyacını giderinceye kadar mehil verilmiş olur. Şu halde bunda iki meziyet ve ibadet vardır. Bu nedenle iki dirhem gibidir. İki dirhemin sevabı da yirmi derecedir. İki dirhem gibi olan bu dirhem sonradan geri alınınca iki derece düşmüş olur ve böylece on sekiz derece kalmış olur.

 

Nihayetü'l-Muhtac yazarı daha sonra İkraz'ın mendub. vacib. haram ve mekruh olduğu halleri beyan etmektedir.