SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

KİTABU’L-AHKAM

<< 2365 >>

29- BORÇLARI ŞAHİDLENDİRMEK BABI

 

حدّثنا عُبَيْدَ اللهِ بْنُ يوسُفَ الجُبَيْرِيُّ، وَجَمِيلُ بْنُ الحَسَنِ العَتَكِيُّ. قَالاَ: ثنا مُحَمَّد بْنُ مَرْوَانُ العُجْلِيُّ. ثنا عَبْد المَلِكِ بْنُ أَبِي نَضْرَةَ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ أَبِي سَعِيدٍ الخُدْرِيِّ، قَالَ: تَلاَ هذِهِ الآيَةَ(( يَأَيُّهَا الَّذينَ آَمَنُوا إِذَا تَدَايَنْتُمْ بِدشيْنٍ إِلَى أَجَل مُسَمَّى)) حَتَّى بَلَغَ((فَإِنْ أَمِنَ بَعْضُكُمْ بَعْضاً)) فَقَالَ: هذِهِ نَسَخَتْ مَا قَبْلَهَا.

 

في الزوائد: هذا إسناد موقوف، وحكمه الرفع.

 

Ebû Saîd-i Hudrî (r.a.)'den rivayet  edildiğine göre kendisi: يَأَيُّهَا الَّذينَ آَمَنُوا إِذَا تَدَايَنْتُمْ بِدشيْنٍ إِلَى أَجَل مُسَمَّى [Bakara 282](Ey îman edenler birbirinize belirli bir süre için borçlandığınız zaman) âyetini okudu ve nihayet فَإِنْ أَمِنَ بَعْضُكُمْ بَعْضاً [Bakara 283] (Eğer bâzınız bâzınıza güvenirse — Yâni borcu sened, şâhidler veya rehinle tevsik etmeye gerek duymazsa— güvenilen (borçlu) kimse borcunu ödesin) âyetine gelince : Bu âyet, bundan öncekini neshettti, dedi.

 

Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bu, mevkuf bir seneddir. Fakat merfu hükmündedir.

 

AÇIKLAMA:    Bu hadis Zevaid türündendir. Hadiste anılan birinci ayet Bakara suresinin 282. ve Kur'an-ı Kerim'in en uzun ayetidir. Bu ayet'te borçlandığı zaman bunun sened ile tevsik edilmesi (evrak haline getirilmesi) ve iki erkek şahid, bu olmazsa bir erkek ile iki kadın şahidle teyid edilmesi emredilmektedir. Hadiste anılan ikinci ayet ise ayni surenin 283. ayeti olup ilk ayeti takib etmektedir. Bu ayet'te, yolculuk halinde sened tanzim edecek katib bulunmadığı takdirde borca karşılık rehin alınması emredilmekte ve daha sonra yukarda yazılı nazm-ı Celil buyurulmaktadır. Tercemede mealini sunduğum bu nazm-i Celil'de ''Eğer bazınız bazınıza güvenirse, güvenilen kimse borcunu ödesin'' buyurulmaktadır.

 

ilk ayet'te borcun sened ve şahidle tevsik edilmesi ve son ayetin baş kısmında borca karşı rehin alınması emredilmektedir. Daha sonra gelen Nazm-i Celil'de, güvenilen borçlunun borcunu ödemesi emredilmektedir. Bu hadis'e göre Ebu Said-i Hudri (r.a.) bu Nazm-i Celil'in bundan önceki hükümleri neshettiğini söylemiştir. Şu halde alacaklı kimse borçlusuna güveniyorsa, sened tanzimi, şahidlerin tutulması ve rehin alınması emri yoktur. Hadisin zahirinden anladığım budur. Fakat Sindi: Hadisten kasdedilen mananın şöyle olması umulur, der: Mü'minler birbirine güvensin güvenmesin önce borç senedini yapmakla emrolunmuşlar. Sonra, güven ve emniyet olduğu takdirde- şahidlerle yetinmeleri emrolunmuştur ve bu emirle ilk emir neshedilmiştir.

 

Hadisin ifade tarzını Sindi'nin yaptığı yoruma uygun görmüyorum. Çünkü son emirden önce, sened tanzimi, şahid tutulması ve rehin alınması emri geçmektedir. Ebu Said-i Hudri (r.a.) bu son emir, bundan öncesini neshetti, demiştir. Bu ifadenin zahirine göre yalnız sened tanzimi emri değil diğer emirler de bu son emirle neshedilmiştir.

 

Fahrü'd-Din, Tefsirü'l-Kebir'inde bu ayetlerin tefsirinde özetle şu bilgiyi verir: "Bazıları; ..... ayetinin, bundan önceki ayetlerde geçen, sened tanzimi, şahid tutulması ve rehin alınması emirlerini neshettiğini söylemişlerdir. Bilmiş ol ki, zorlayıcı bir delil bulunmadıkça bir ayetin hükmünün mensuh olduğunu kabullenmek hatadır. Bilakis ilk ayetlerdeki sened, şahid ve rehin emirleri irşad ve ihtiyat yolunu göstermek manasına yorumlanır. Son emir ise ruhsat içindir. Yani güven ve emniyet olduğu takdirde borç için sened yapılmayabilir, şahid tutulmayabilir ve rehin alınmayabilir. "İbn-i Abbas (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre kendisi: Müdaneye ayetinde (Yani Bakara 282. ayette) nesih yoktur," demiştir.

 

Borcun senedIe, şahidlerle tevsik edilmesine ve rehin almaya ait emirlerin hükmü hakkında alimler ihtilaf etmişlerdir. Şöyle ki: Ata, İbn-i Cüreyc, Nehai ve Taberi'ye göre emir vaciblik içindir.

 

Müctehid fıkıhçıların cumhuruna göre bu emir mendubluk içindir. Cumhurun delili şudur: Biz bütün İslam memleketlerindeki tüm müslümanların senedsiz ve şahidsiz veresiye muamelelerde bulunduklarını görmekteyiz. Bu uygulama, anılan emirlerin vaciblik için olmadığına dair bir icmadır. Diğer taraftan her veresiye muamele için sened ve şahid mecburiyetini koymak müslümanlar için büyük bir güçlük doğurur. Resul-i Ekrem (s.a.v.), İslamiyet'in kclaylık dini olduğunu emretmiştir.

 

Bir kısım alimler de: Bu emirler vaciblik içindi, sonra; ..... ayeti ile neshedildi, demişlerdir. El-Hasan, Şa'bi ve el-Hakem bin Uyeyne'nin mezhebi budur."

 

Hulasa, zamanımızdaki insanların çoğunda emniyet ve itimad kalmadığı için veresiye muamelelerde en ihtiyatlı yol, sened ve şahid tutma yoludur. Ya da rehin almak şeklidir. Allah en iyi bilendir.