29- BORÇLARI
ŞAHİDLENDİRMEK BABI
حدّثنا
عُبَيْدَ
اللهِ بْنُ
يوسُفَ
الجُبَيْرِيُّ،
وَجَمِيلُ
بْنُ
الحَسَنِ
العَتَكِيُّ.
قَالاَ: ثنا
مُحَمَّد
بْنُ
مَرْوَانُ العُجْلِيُّ.
ثنا عَبْد
المَلِكِ
بْنُ أَبِي
نَضْرَةَ،
عَنْ
أَبِيهِ،
عَنْ أَبِي سَعِيدٍ
الخُدْرِيِّ،
قَالَ: تَلاَ
هذِهِ الآيَةَ((
يَأَيُّهَا
الَّذينَ
آَمَنُوا
إِذَا تَدَايَنْتُمْ
بِدشيْنٍ
إِلَى أَجَل
مُسَمَّى))
حَتَّى
بَلَغَ((فَإِنْ
أَمِنَ
بَعْضُكُمْ
بَعْضاً))
فَقَالَ:
هذِهِ
نَسَخَتْ مَا
قَبْلَهَا.
في الزوائد:
هذا إسناد
موقوف، وحكمه
الرفع.
Ebû Saîd-i Hudrî
(r.a.)'den rivayet edildiğine göre
kendisi: يَأَيُّهَا
الَّذينَ
آَمَنُوا
إِذَا تَدَايَنْتُمْ
بِدشيْنٍ
إِلَى أَجَل
مُسَمَّى [Bakara 282](Ey îman edenler birbirinize belirli
bir süre için borçlandığınız zaman) âyetini okudu ve nihayet فَإِنْ
أَمِنَ
بَعْضُكُمْ
بَعْضاً [Bakara 283] (Eğer bâzınız bâzınıza güvenirse —
Yâni borcu sened, şâhidler veya rehinle tevsik etmeye gerek duymazsa— güvenilen
(borçlu) kimse borcunu ödesin) âyetine gelince : Bu âyet, bundan öncekini
neshettti, dedi.
Not: Zevaid'de
şöyle denilmiştir: Bu, mevkuf bir seneddir. Fakat merfu hükmündedir.
AÇIKLAMA: Bu hadis Zevaid türündendir. Hadiste anılan birinci ayet Bakara suresinin
282. ve Kur'an-ı Kerim'in en uzun ayetidir. Bu ayet'te borçlandığı zaman bunun
sened ile tevsik edilmesi (evrak haline getirilmesi) ve iki erkek şahid, bu
olmazsa bir erkek ile iki kadın şahidle teyid edilmesi emredilmektedir. Hadiste
anılan ikinci ayet ise ayni surenin 283. ayeti olup ilk ayeti takib etmektedir.
Bu ayet'te, yolculuk halinde sened tanzim edecek katib bulunmadığı takdirde
borca karşılık rehin alınması emredilmekte ve daha sonra yukarda yazılı nazm-ı
Celil buyurulmaktadır. Tercemede mealini sunduğum bu nazm-i Celil'de ''Eğer
bazınız bazınıza güvenirse, güvenilen kimse borcunu ödesin'' buyurulmaktadır.
ilk ayet'te
borcun sened ve şahidle tevsik edilmesi ve son ayetin baş kısmında borca karşı
rehin alınması emredilmektedir. Daha sonra gelen Nazm-i Celil'de, güvenilen
borçlunun borcunu ödemesi emredilmektedir. Bu hadis'e göre Ebu Said-i Hudri
(r.a.) bu Nazm-i Celil'in bundan önceki hükümleri neshettiğini söylemiştir. Şu
halde alacaklı kimse borçlusuna güveniyorsa, sened tanzimi, şahidlerin
tutulması ve rehin alınması emri yoktur. Hadisin zahirinden anladığım budur.
Fakat Sindi: Hadisten kasdedilen mananın şöyle olması umulur, der: Mü'minler
birbirine güvensin güvenmesin önce borç senedini yapmakla emrolunmuşlar. Sonra,
güven ve emniyet olduğu takdirde- şahidlerle yetinmeleri emrolunmuştur ve bu
emirle ilk emir neshedilmiştir.
Hadisin ifade
tarzını Sindi'nin yaptığı yoruma uygun görmüyorum. Çünkü son emirden önce,
sened tanzimi, şahid tutulması ve rehin alınması emri geçmektedir. Ebu Said-i
Hudri (r.a.) bu son emir, bundan öncesini neshetti, demiştir. Bu ifadenin
zahirine göre yalnız sened tanzimi emri değil diğer emirler de bu son emirle
neshedilmiştir.
Fahrü'd-Din,
Tefsirü'l-Kebir'inde bu ayetlerin tefsirinde özetle şu bilgiyi verir:
"Bazıları; ..... ayetinin, bundan önceki ayetlerde geçen, sened tanzimi,
şahid tutulması ve rehin alınması emirlerini neshettiğini söylemişlerdir.
Bilmiş ol ki, zorlayıcı bir delil bulunmadıkça bir ayetin hükmünün mensuh
olduğunu kabullenmek hatadır. Bilakis ilk ayetlerdeki sened, şahid ve rehin
emirleri irşad ve ihtiyat yolunu göstermek manasına yorumlanır. Son emir ise
ruhsat içindir. Yani güven ve emniyet olduğu takdirde borç için sened
yapılmayabilir, şahid tutulmayabilir ve rehin alınmayabilir. "İbn-i Abbas
(r.a.)'dan rivayet edildiğine göre kendisi: Müdaneye ayetinde (Yani Bakara 282.
ayette) nesih yoktur," demiştir.
Borcun senedIe,
şahidlerle tevsik edilmesine ve rehin almaya ait emirlerin hükmü hakkında
alimler ihtilaf etmişlerdir. Şöyle ki: Ata, İbn-i Cüreyc, Nehai ve Taberi'ye
göre emir vaciblik içindir.
Müctehid
fıkıhçıların cumhuruna göre bu emir mendubluk içindir. Cumhurun delili şudur:
Biz bütün İslam memleketlerindeki tüm müslümanların senedsiz ve şahidsiz
veresiye muamelelerde bulunduklarını görmekteyiz. Bu uygulama, anılan emirlerin
vaciblik için olmadığına dair bir icmadır. Diğer taraftan her veresiye muamele
için sened ve şahid mecburiyetini koymak müslümanlar için büyük bir güçlük
doğurur. Resul-i Ekrem (s.a.v.), İslamiyet'in kclaylık dini olduğunu
emretmiştir.
Bir kısım alimler
de: Bu emirler vaciblik içindi, sonra; ..... ayeti ile neshedildi, demişlerdir.
El-Hasan, Şa'bi ve el-Hakem bin Uyeyne'nin mezhebi budur."
Hulasa,
zamanımızdaki insanların çoğunda emniyet ve itimad kalmadığı için veresiye
muamelelerde en ihtiyatlı yol, sened ve şahid tutma yoludur. Ya da rehin almak
şeklidir. Allah en iyi bilendir.