SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

KİTABU’L-HUDUD

<< 2553 >>

9- (ZİNA EDENİ) RECMETME BABI

 

حدّثنا أَبُو بَكْرِ بْنُ أبِي شَيْبَةَ وَ مُحَمَّد بْنُ الصَّبَّاحِ، قالا: ثنا سُفْيَانُ بْنُ عُيَْنَةَ، عَنِ الزُّهْرِيِّ، عَنْ عُبَيْدِ اللهِ بْنُ عَبْد اللهِ، عَنْ ابنِ عَبَّاسٍ، قَالَ: قَالَ عُمَرُ بْنُ الخطَّابِ: لَقَدْ خَشِيتُ أَنْ يَطُولَ بِالنَّاسِ زَمَانٌ، حتَّى يَقُولَ قَائِلٌ: مَا أَجِدُ الرّضجْمَ فِي كَتَابِ اللهِ، فَيَضِلُّوا بِتَرْكِ فِرِيضَةٍ مِنْ فَرَائِضِ اللهِ. أَلاَوَإِنّ الرَّجْمَ حَقٌ إِذَا أُحْصِنَ الرَّجُلث وَقَامَتِ البَيّنَةُ، أَوْ كَانَ حَمْلٌ أَوِ اعْتِرَافٌ. وَقَدْ قَرَأْتُهَا ((الشَّيخُ وَ الشَّيْخَةُ إذا زَنَيَا فَارْجُمُوهُمَا البَتَّةَ)) رَجَمَ رَسُول الله صلى الله عليه وسلم ورَجَمْنَا بَعْدَهُ.

 

İbn-i Abbas (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Ömer bin el-Hattâb (r.a.) (halîfe iken Medîne-i Münevvere'deki Mescid-i Nebevide bir Cuma hutbesinde) şöyle demiştir: (Ey müslümanlar) Şüphesiz ben şundan korkarım: Halkın üzerinden uzun bir zaman geçer de nihayet bir adam; Ben Allah'ın kitabında recmetme (hükmünü) bulmuyorum, der ve bu yüzden halk Allah'ın farizalarından birisini terketmekle dalâlete giderler. Bilmiş olun ki kişi muhsan (evlenmiş) olup beyyine (dört erkek şâhid), veya gebelik, ya da itiraf olduğu zaman şüphesiz recmetmek haktır. Şüphesiz ben recm âyetini okudum. Âyet şudur: «Şeyh ve Şeyha (yani muhsan erkek ve kadın) zina ettikleri zaman onları muhakkak recmediniz.» Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) recmetti ve O'ndan sonra da biz recmettik.

 

 

AÇIKLAMA:     Bu hadis Kütüb-i Sitte'nin hepsinde rivayet edilmiştir. Ömer bin El-Hattab (r.a.)'ın bu sözü Medine-i Münevvere'de bir Cuma hutbesinde irad ettiği hutbenin bir parçasıdır. Buhar i bu hutbeyi ve bunu irad etmeğe neden olan olayı Hudud kitabında rivayet etmiştir.

 

Nevevi bu hadisin izahı ile ilgili olarak: Recm ayeti lafzı neshedilip hükmü kalıcı olan ayetlerdendir. Bazı ayetlerin ise hükmü neshedilmiş olup lafzı kalıcıdır. Yani mushafta yazılıdır, okunur. Fakat hükmü yürürlükte değildir. Lafzı ve hükmü neshedilmiş olan ayetler de vardır. Lafzı ne sh edilmiş olan ayetler, cünübün okuması ve abdestsizin ellemesi haramlığı gibi hususlarda Kur'an-ı Kerim hükmünde değildir. Sababilerin recm ayetini mushaflarda yazmamış olmaları, lafzı neshedilen ayetlerin mushafta yazılmamasının gerekliliğine delalet eder. Ömer (r.a.)'ın minber üzerinde Recm bükmünü ilan etmesi, orada bulunan sahabilerin ve diğer cemaatın bu ilana karşı çıkmayıp susmaları Recm hükmünün ispatına delildir, der.

 

Ömer'in: "Resul-i Ekrem (s.a.v.) recm hükmünü uyguladı ve O'ndan sonra da biz uyguladık" sözü Resul-i Ekrem (s.a.v.) 'den sonra Recm hükmü üzerinde İcnıa. oluştuğuna delildir.

 

Nevevi: Ömer (Radıyallabü anb)'ın korktuğu husus meydana geldi. Çünkü hariciler re cm hükmünü inkar ettiler. Bu da Ö m er' in kerametlerindendir. Ömer'in geleceğe ait bu bilgiyi Resul-i Ekrem (s.a.v.) 'den almış olması da muhtemeldir, der.

 

Ömer bu hadiste: ''Zina eden kişi Muhsan olduğu zaman'' der. Muhsan kelimesini bundan önceki bablarda tarif etmiştim. Tekrar hatırlatayım: Muhsan ~ Aklı olup erginlik çağına varan ve hür bir kadınla evlenip bir defa olsun onunla cinsel temasta bulunmuş kimsedir. Biz bu dört şartı tercemede belirtemediğimiz için bazen Muhsan kelimesini ''Evli'' diye terceme ediyoruz. Tabii bu tam karşılığı değildir. Çünkü evvelce evlenmiş olu,p sonra dul kalan kişi dul iken zina ederse gene Muhsan sayılır. Muhsan kadın da böyledir. Yani aklı olup erginlik çağına varan hür bir kadın sabih bir nikahla bir erkekle evlenip bir defa olsun cinsel ilişkide bulundu mu artık o kadın Muhsan sayılır.

 

Ömer (r.a.) muhsan erkek veya kadın zina ettikleri takdirde bu suçları sabit olursa recmedilir, der ve suçun sübutu için delil olarak şahidler, gebelik ve itirafı gösterir. Şahidlerin dört erkek olması üzerinde ittifak ve icma vardır. Erkek şahid sayısı daha az olursa sanıklara had cezası verilmez. Zina suçunun sübutu için gebelik yeterli delil sayılır mı, sayılmaz mı? Bu hususta ihtilaf vardır. Şöyle ki, Ö mar bin el-Hattab, Malik ve arkadaşları: Bilinen kocası bulunmayan bir kadın hamile çıkar ve isteği dışında ırzına tecavüz edildiği bilinmezse ona had cezası verilir. Ancak kadın memleketin yabancısı olup kocalı olduğunu veya bir erkeğin cariyesi olduğunu iddia ederse had edilmez, demişlerdir.

Cumhur'a göre kadının sırf hamile çıkması ile had cezası uygulanmaz. Onun had cezasına çarptırılması için ya itiraf ta bulunması veya dört erkek şahidin usulüne göre şahidlik etmeleri şarttır. Cumhurun delili ise had cezalarının şüphelerle defedilmesine dair gelen hadislerdir.

 

Şevkani: Bu söz Ömer (r.a.)'a aittir. Canların helak olmasına yol açan had cezaları gibi önemli olaylar için bir sahabinin sözü yeterli değildir. Ömer'in bu sözü, sahabilerden bir cemaatın huzurunda söylemiş olması ve bu söze karşı çıkılmamış olması durumu icma'ın oluşmasını gerektirmez. Çünkü bu kitabın bir çok yerinde belirttiğim gibi ictihad meselelerinde o ictihada muhalif kalanların karşı çıkması şart değildir, der.

 

Üçüncü delil olan itirafa gelince, bu, kişinin zina ettiğini itiraf etmesi ve bundan dönüş yapmaması demektir. Muhsan iken zina ettiğini itiraf eden kişinin recm edilmesinin gerekliliği üzerinde icma edilmiştir. Kişinin bu itirafı dört defa tekrarlanmasının gerekliliği hususunda da ihtilaf vardır. Yani bazı alimlere göre bir kez itiraf yeterlidir. Bunu dört defa tekrarlaması şart değildir.

 

Lafzı neshedilmiş olmakla beraber hükmü baki ve kalıcı olan re cm ayetinin manası şöyledir: ''Şeyh ve şeyha (Yani muhsan erkek ve kadın) zina ettikleri zaman onları muhakkak recmediniz.''