37- BİR ADAMI
KABİLESİNDEN NEFİY EDEN (YANİ ONLARDAN DEĞİLDİR DİYEN) KİMSE (HAKKINDA GELEN
HADİS) BABI
حدثنا أَبُو
بَكْرِ بْنِ
أَبِي
شَيْبَةَ. ثنا
يَزِيدُ بْنُ
هارُونَ. ثنا
حَمَّادُ
بْنُ سَلَمَةَ.
ح وَ حدّثَنَا
مُحَمَّد
بْنُ يَحْيَى
ثنا سُلَيْمَانُ
بْنِ حَرْبٍ.
ح
وَحَدَّثَنَا
هَارُونَ
بْنُ
حَيَّانَ.
أَنْبَأَنَا
عَبْد العزيزِ
ابْنُ
المُغِيرَةِ؛قَالا:
ثنا حمَّادُ
بْنُ
سَلَمَةَ،
عَنْ عَقِيلِ
بْنِ طَلْحَةَ
السَّلَمِيِّ،
عَنْ
مُسْلِمِ
بْنِ هَيْضَمٍ،
عَنْ
الأَشْعَثِ
بْنِ قَيْسٍ؛
قَالَ: أَتَيْتُ
رَسُولُ
اللَهِ صلى
الله عليه
وسلم فِي وَفْدِ
كَنْدَةَ،
وَلاَ
يَرَوْنِي
إِلاَّ أَفْضَلَهُمْ.
فَقًلْتُ: يَا
رَسُولَ
اللهِ! أَلَسْتُمْ
مِنَّا؟
فقَالَ:
((نَحْنُ
بَنُو
النَّضْرِ
بْنِ كِنَانَةَ،
لانَقْفُو
أُمَّنا، وَلاَ
نَنْتَفِي
مِنْ
أَبِينَا)).
قَالَ،
فَكَانَ
الأَشْعَثُ
بْنُ قَيْسٍ
يَقُولُ: لاَ
أُوتَى
بِرِجُلْ
نَفَى
رَجثلاً مِنْ
قُرَيْشٍ،
مِنْ
النَّضْرِ
ابْنِ كِنَانَةَ،
إِلاَّ
جَلَدْتُهُ
الحَدَّ.
في الزوائد:
هذا إسناد
صحيح. رجاله
ثقات لأن عقيل
بْنِ طلحة،
وثقه ابن معين
والنسائيَ.
وذكره ابن
حبان في
الثقات. وباقي
رجال الإسناد
على شرط مسلم.
El-Eş'as bin Kays
(r.a.)'den; Şöyle demiştir: Ben kendi elçileri içinde Resulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)'in yanına vardım. Elçiler beni kendilerinden üstün
görürlerdi. Ben: Yâ Resulallah! Siz bizden değil misiniz? dedim. Resûl-i Ekrem
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem): Biz en-Nadır bin Kinâne oğullarıyız. Biz anamızı
iffetsizlikle itham etmeyiz ve babalarımıza nisbetimizi red etmeyiz (veya biz
babalarımızın sülâlesine intisab etmeyi bırakıp analarımızın sülâlesine intisab
etmeyiz), buyurdu.»
Râvi demiştir ki:
Bundan sonra el-Eş'as bin Kays şöyle derdi: Kureyş kabilesinden her hangi bir
adamın en-Nadr bin Kinâne (sülâlesin) den olmadığını iddia eden kim bana
getirilirse onu (kazif cezası olarak)
had ederim.
Not: Zevaid'de
şöyle denilmiştir: Bu, sahih bir seneddir, ravileri sika zatlardır. Çünkü Akil
bin Talha'yı İbn-i Main ve Nesai sika saymışlardır. İbn-i Hibban da onu sıkalar
arasında anmıştır. Senedin kalan ravileri de Müslim'in şartı üzerinedir.
AÇIKLAMA: Zevaid türünden olan bu sahih hadis bir kimsenin mensüp olduğu süıaleo.en
doğma olmadığını iddia etmenin haramlığına ve bu iddianın o sülaleden her hangi
bir kimseyi iffetsizlikle itham anlamını taşıdığına delalet eder. Bilindiği
gibi Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in nesebi 21. babasına kadar malumdur ve buna dair
sahih hadis vardır. O'nun babalarının isimleri sırayla şöyledir: Abdullah bin
Abdilmuttalib bin Haşim bin Abd-i Menaf bin Kusay bin Kilab bin Murre bin Ka'b
bin Lüey bin Galib bin Fehr bin Malik bin en-Nadr bin Kinane bin Huzeyme bin
Müdrike bin İlyas bin Mudar bin Nizar bin Ma'd bin Adnan, Resul-i Ekrem
(s.a.v.)'in anası ise Amine bint-i Veheb bin Abd-i Menaf bin Zühre bin Kilab,
Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in ana tarafından dördüncü babası olan Kilab, onun baba
tarafından altıncı babası olan Kilab'dır. Bu zat-ı muhterem de O'nun baba ve
anasının sülaleleri birleşir.
Resul-i Ekrem
(s.a.v.)'in mensup olduğu kabilenin ismi Kureyş'dir. Bu kabilenin en-Nadr bin
Kinane'nin sülalesinden olduğu bu hadisle sabit olduğu için hadisin ravisi
el-Eş'as bin Kays hadisin sonunda geçen sözü kullanmıştır. Çünkü Kureyş
kabilesine mensup insanların hepsinin en-Nadr bin Kinane'nin sülalesinden
olduğu bu hadisle sabit iken bir Kureyli'ye: Sen en-Nadr bin Kinane'nin
sülalesinden değilsin, demek onun gayr-i meşrü bir evlad olduğunu iddia
etmek':ın,ahiyetini taşır. Bu ise seksen değnek, kaz if haddını gerektiren bir
suçtur.
Hadiste Resul-i
Ekrem (s.a.v.)'e ait sözler iki şekilde yorumlanabildiği için bu durumu
parantez içi ifadeyi ilave etmek suretiyle belirtmeye çalıştım. Birinci yorumda
Resul-i Ekrem (s.a.v.) Kureyş kabilesinin gerek baba ve gerekse ana tarafından
asil ve iffetli bir kabile olduğunu ifade etmiş olur. İkinci yoruma göre ise
Resul-i Ekrem (s.a.v.) Kureyş kabilesinin sülalesinde baba tarafı esas
tutularak ona intisab edildiklerini ve ana tarafına ait sülaleye intisab
usulünü uygulamadıklarını belirtmiş olur. Peygamber (s.a.v.)'in dedesi
Abdulmüttalib'in anası Medine-i Münevvere'nin Beni Neccar kabilesinden olduğu
için el-Eş'as (r.a.) bunu dikkate alarak Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in onlardan
olduğunu söylemek istemiş olabilir. Çünkü miladi 7. asırda Medine-i Münevvere
doğusunda kalan büyük bir bölgeye Kende ismi veriliyordu. Bu bölgenin isminin Kinde
olması da muhtemeldir. Kinde ismi Yemen tarafında kalan bir bölgeye ve bu
bölgede oturan büyük bir kabileye verilmiştir. Üsdü'l-Gabe'den anladığıma göre
Eşas (r.a.) Yemen tarafındaki Kinde kabilesindendir.