38- MUHANNESLER
(KADINLAŞAN ERKEKLER) BABI
حدّثنا
الحَسَنُ
بْنُ أَبِي
الرَّبِيعِ
الجُرْجَانِيُّ.
أَنْبَأَنَا
عَبْد
الرَّزَّاقِ.
أَخْبَرَنِي
يَحْيَى ابن
العلاءِ؛ أَنَّهُ
سَمِعَ
بِشْرَ بْنَ
نُمَيْرٍ؛
أَنَّهُ
سَمِعَ
مَكحُولاً
يَقُولُ: إِنَّهُ
سَمِعَ
يَزِيدَ بْنَ
عَبد اللهِ؛
أَنَّهُ
سَمِعَ
صَفْوَانَ
بْنَ
أُمَيَّةَ
قَالَ: كُنَّا
عِنْدَ
رَسُولُ
اللَهِ صلى
الله عليه
وسلم .
فَجَاءَ
عَمرُو بْنُ
مُرَّةَ
فَقَالَ يَا
رَسُولَ
اللهِ! إِنَّ
اللهَ قَدْ
كَتَبَ عَلَىَّ
الِّقْوَةَ.
فَمَا
أُرَانِي
أُرْزَقُ
إِلاَّ مِنْ
دُفِّي
بَكَفِّي.
فَأْذَنْ لِي
فِي
الغِنَاءِ،
فِي غَيْرِ
فَاحِشَةٍ.فقَالَ
رَسُولُ
اللّهِ صلى
الله عليه
وسلم: ((لاَ
آذَنُ لَكَ،
وَلاَ
كَرَامَةَ، وَلاَ
نُعْمَةَ
عَيْنٍ،
كَذَبْتَ،
أَيْ عَدُوَّ
اللهِ! لَقَدْ
رَزَقَكَ
اللهُ
طَيِّبَاً
حَلاَلاً،
فَاخْتَرْتَ
مَاحَرَّمَ
اللهُ
عَلَسْكَ
مِنْ رِزْقِهِ
مَكَانَ مَا
أَحَلَّ
اللهُ عَزَّوَجَلَّ
لَكَ مِنْ
حَلاَلِهِ.
وَلَوْ كُنْتُ
تَقَدَّمْتُ
إِلَيْكَ،
ضَرَبْتُكَ
ضَرْبَاً
وَجِيعاً،
وَحَلَقْتُ
رَأْسَكَ
مُثْلَةً،
وَنَفَيْتُكَ
مِنْ
أَهْلِكَ،
وَأَحْللْتُ
سَلَبَكَ نُهبَةً
لِفِتْيَانِ
أَهْلِ
المَدِينَةِ)).
فَقَامَ
عَمْرُو،
وَبِهِ مِنْ
الشَّرِّ وَ الخِزْيَ
مَالاَ
يَعْلَمُهُ
إِلاَّ اللهُ. فلمَّا
وَلَّى،
قَالَ
النَّبِّي
صلى الله عليه
وسلم :
((هؤْلاَءِ
العُصَاةُ.
مَنْ مَاتَ
مِنْهُمْ
بِغَيْرِ
تَوْبَةٍ،
حَشَرَهُ
اللهُ عَزَّوَجَلَّ
يَوْمَ
القِيَامَةِ
كَمَا كَانَ فِي
الّدُنْيا
مُخَنَّثَاً
عُرْيَاناً
لا يَسْتَتِرُ
مِنَ
النَّاسِ
بِهُدْبَةٍ،
كُلَّمَا
قَامَ
صُرِعَ)).
في الزوائد:
في إسناده بشر
بْنِ نُمَيْر
البصريّ،
قَالَ فيه
يَحْيَى
القطان: كان
ركناً مِنْ
أركان الكذب.
وقال أحمد:
ترك الناس
حديثه، وكذا
قال غيره.
ويحيى بْنِ
العلاء، قال
أحمد: يضع
الحديث. وقريب
منه ما قال
غيره.
Safvân bin Ümeyye
(bin Halef) (r.a.)'den: Şöyle demiştir: (Bir kere) biz Resulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)'in yanında idik. (Bu arada) Amr bin Mürre geldi ve: Yâ
Resûlallah! Allah şüphesiz benim kaderimde musibet yazmıştır. Çünkü ben elimle
tef çalmaktan başka hiç bir yolla rızıkIanmamı sanmıyorum. Bu nedenle
hayâsızlık durumu olmaksızın şarkıcılık etmem için bana izin ver, dedi. Bunun
üzerine Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (ona): «Sana izin vermem,
(sana) ikram yok ve hoşnutluk da yoktur. Yalan söyledin, ey Allah'ın düşmanı
Allah şüphesiz sana helâl ve güzel rızık edilme imkânını vermiştir. Ama sen
Allah Azze ve Celle'nin sana helâl kıldığı, rızık yerine Allah'ın sana haram
kıldığı rızkı tercih ettin. Eğer bu yasaklama hükmünü daha önce sana iletmiş
olsaydım şimdi sana (hak ettiğin) cezayı verirdim. Kalk benim yanımdan ve
Allah'a tevbe et. Bilmiş ol ki, bu yasağı duyduktan sonra (bu işi) yaparsan
seni fena bir şekilde dövdüreceğim, ibret olarak senin başını (usturayla) traş
ettireceğim, seni aile ferdlerinden uzaklaştırıp sürgün edeceğim ve senin
(yağmaladığın malını) ganimet olarak Medine gençlerine helâl kılacağım»
buyurdu.
Râvî demiştir ki:
Resûl-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)in bu buyruğundan sonra Amr (bin
Mürre) öyle kötü ve rezil bir durumda kalktı ki bunun derecesini ancak Allah
bilir. Amr defolup gidince Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
«Bunlar âsilerdir. Bunlardan kim tevbe etmeden ölürse Allah Azze ve Celle onu
kıyamet günü dünyada olduğu gibi muhannes, çıplak ve insanlara karşı bir ince
yaprakla olsun örtünmez vaziyette haşredeçektir, ayağa kalktıkça yere
yıkılacaktır.»
AÇIKLAMA: 2614’te