DEVAM: 9- HAKKINDA
KISAS (MİSİLLEME) OLMAYAN (YARALAMALAR) BABI
حدّثنا
أَبُو
كُرَيْبٍ. ثنا
رِشْدْينُ
بْنُ سَعْدٍ
عَنْ
مُعَاوِيَةَ
بْنِ
صَالِحٍ، عَنْ
مُعَاذِ بْنِ
مُحَمَّد
الأَنْصَارِيِّ،
عَنْ ابْنِ
صُهْبَانَ،
عَنْ
العبَّاسٍ
بْنِ عَبْد المُطَّلِبِ؛
قَالَ: قَالَ
رَسُولُ
اللّهِ صلى
الله عليه
وسلم: ((لاَقَوَدَ
فِي
المَأْمُومَةِ
وَ لاَ
الجَائِفَةِ
وَلاَ
المُنَقِّلَةِ)).
في الزوائد:
في إسناده
رشدين بْنِ
سعد المصريّ،
أَبُو
الحجاج،
المهرىّ،
ضعفه جماعة.
واختلف فيه
كلام أحمد،
فمرّة ضعفه،
ومرّة قَالَ:
أرجو أنه صالح
الحديث.
Abbâs bin
Abdilmuttalib (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Ne me'mûne (beyin zarına ulaşan yara) da,
ne câife (bedenin iç kısmına ulaşan yara) da ne de münakkıla (kemiği kırıp
yerinden kaydıran yara) da kısas vardır. » (Yâni başkasını böyle yaralayan kimseye ceza olarak misilleme yapılmaz.)»
Not: Zevaid'de
şöyle denilmiştir: Bunun senedinde Rişdin bin Sa'd el-Mısri Ebü'l-Haccac
el-Mehri bulunur. Bir cemaat onu zayıf saymıştır. Ahmed'in onun hakkındaki
sözleri değişiktir. Çünkü bir defasında onun zayıf Olduğunu söylemiş, başka bir
kere: Onun hadisinin işe yarar durumda olduğunu umarım, demiştir.
AÇIKLAMA: Bu babın iki hadisi de Zevaid türündendir.
Bu kitabın 3.
babında rivayet olunan 2623 ve 2624 nolu hadislerin terceme ve izahında
belirtildiği gibi bir mü'mini kasden öldüren kimsenin kısas olarak, yani
misilleme olarak öldürülmesi gerekir. Ancak maktülün velileri katili
bağışlayabilirler veya maktülü diyet karşılığı serbest bırakabilirler. Keza bir
mü'minin el, göz ve diş gibi organlarını yok eden, kesen, koparan kimse de bir
cinayet işlemiş olur ve misilleme olmak üzere bu organının kesilmesi,
koparılması meşru kılınmıştır. Ancak bu cezanın uygulanabilmesi için fıkıh
kitablarında belirtilen bazı şartların gerçekleşmesi aranır. Bu nevi zulüme
uğrayan kimse dilerse hasmını diyet karşılığı veya karşılıksız bağışlayabilir.
Gerek bir
organı kesmek ve gerekse yaralamak suçlarının cezası bazen kısas, yani
misilleme olmaz da tazminat olur. Çünkü her yaralama veya organ kesmeye
karşılık verilecek kısas cezasının suça tıpa tıp uyması güç olabilir. Örneğin
bu babın hadislerinde sözü edilen ve Me'mume ismi verilen kafa yarası. Böyle
yaralamada kafa kırılarak yara beyin zarına ulaşmıştır. Bu suçu işleyene
misilleme yapmak onun kafasını ayni şekil ve ölçüler içinde yaralamaktır. Bunun
güçlüğü apaçıktır. İşte bu gibi yaralamalarda kısas cezası yoktur. Ancak diyet
ve hükumet ismi verilen tazminat cezası uygulanır. Hangi durumda kısas ve hangi
durumda diyet veya hükumet denilen tazminat cezası verileceği hadislerde ve
fıkıh kitabIarında anlatılmıştır. Biz bunlardan sadece sünenimizde rivayet
olunan hadislerde beyan edilen yaralamalar ve organ kesmelerle ilgili hükümleri
açıklamakla yetineceğiz. Çünkü bütün yaralamalarla ilgili bilgi çok uzun sürer.
Bu babın ilk
hadisinde geçen Said, insan kolunun parmak uçlarından dirseğe kadar olan
kısmına denilir. Hadiste sözü edilen adamın kolu bilek ile dirsek arasında
kalan bir yerinden kılıçla kesildiği için kendisi hasmının kolunun da ayni
şekilde kesilmesini ve böylece kısas hükmünün uygulanmasını istemiş. Fakat
Resul-i Ekrem (s.a.v.) bu isteği kabul etmeyerek diyet ödenmesine hükmetmiştir.
Sindi'nin dediği gibi Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in burda kısas hükmünü
uygulamamasının sebebi hakkında şöyle denilmiştir: Kemik mafsaldan başka bir
yerinden kesildiği zaman buna karşılık, kısas olarak hasmın kemiğini ayni
ölçüde kesmek mümkün değildir.
ELİN DİYETİ
NEDİR?
Hadiste, kolu
bileğinin yukarısından kesilen adama diyet verildiği bildirilmektedir. Fakat
diyetin ne olduğu belirtilmemiştir. Dört mezheb alimleri bir müslümanın elini
bilek mafsalından kasden ve teammüden kesen cani'nin elinin kısas, misilleme olarak
kesilmesi üzerine ittifak etmişlerdir. Bunların delili ise Maide suresinin 45.
Ayetindeki; "Ve yaralara kısasa hükmettik" emridir. Bu ilahi hüküm,
misilleme cezasını ifade eder. Bu itibarla misillenme mümkün olduğu zaman kısas
hükmü uygulanır. Misillemeye riayet edilmesi mümkün olmadığı yaralar için kısas
durumu yoktur. Eli bilek mafsalından kesmek mümkün olduğu için kısas hükmü
burda uygulanır. Ayak, diş ve parmak gibi uzuvlar da böyledir. Fakat mağdur
edilen kişi, hasmını diyet karşılığında veya diyetsiz bağışlayabilir. Bir elin
diyeti tam diyetin yarısıdır. Yani elli devedir. Bir ayağın diyeti de elli
devedir.
Hadiste sözü
edilen olayda olduğu gibi şayet kişinin eli bilek mafsalından değil de daha
yukardan ve mafsalsız yerden kemiği kesmek suretiyle koparılırsa, bu olayda
kısas tatbiki mümkün olmadığı için Hanefi, Şafii ve Mali ki mezheblerinegöre
bilekten parmakIara kadar olan kısım için kolu kesilenin kabulü halinde tam
diyetin yarısı olan elli deve diyet ödenir. Bilekten yukarı olankısım için hükümet
denilen tazminat ödenir. Hükümet şu demektir: Diyetin tamamı veya belirli bir
payının ödenmesine dair bir hüküm bulunmayan yaralar için şu ölçüye göre bir
tazminat takdir edilir. Yaralanan kişi köle olmuş olsaydı yaralanmamış iken kaç
lira değerinde idi ve yaralanmış iken kaç lira kıyme~indedir. Mesela bu yara
yok iken 100 dinar ve yaralandıktan sonra 90 dinar kıymet takdir edilirse bu
yara onun değerini onda bir oranında düşürmüştür. Şu halde bu yaranın tazminatı
tam diyet olan 100 devenin onda biri olan 10 devedir, denilir. İşte bu on
develik tazminata hükumet denilir.
Kolu bileğinin
yukarısında ve dirseğin aşağısında kesilen kimse, diyet ve hükumet denilen
tazminatı kabul etmeyip hasmının kısas edilmesinde israr ederse bu hadise göre bu
istek reddedilecektir. Fakat hadisin senedinin zayıflığını not kısmında
belirttim. Yukarda geçen Maide suresinin 45. ayeti yaralar için kısas hükmünü
koymuştur. Bu olayda caninin kolunu, mağdurun kolu gibi ve tamamen tıpa tıp ona
uygun bir şekilde kesmek mümkün değil ise de bilekten kesmek mümkündür. Bu
itibarla dört mezheb imamının bu mesele hakkında ittifakla vardıkları hüküm
şöyledir: Caninin kolu bilekten kesilir. Mağdurun bilekten yukarı kesilen kısım
için de caniden tazminat istenir. Şayet bir kimse bir kimsenin kolunu dirsek
ile omuz mafsalı arasında kalan bir yerinden, yani pazının bir kısmını kesip
koparırsa, kısas olarak caninin dirsek mafsalından kolu kesilir. Çünkü pazı
kemiğini, mağdurunki gibi ve tamamen ona uygun bir şekilde kesmek mümkün değildir.
Mağdurun dirsek mafsalından yukarı olan kısım karşılığında da caniden tazminat
istenir. Mağdur kişi, dilerse caniyi bağışlar veya kolunun kesilmeyip diyet ve
tazminatın ödenmesini taleb edebilir.
İkinci hadiste
geçen üç nevi yara ismi geçmektedir. Bunların isimlerini ve Türkçe karşılığını
tercemeye geçirdim. Bunları kısaca belirtmekte fayda görüyorum:
Me'miine: Beyin
zarına ulaşan ve zarı delmeyen kafa tası yarasıdır. Bu yaraya Amme ismi de
verilir. Bir müslümanı böyle yaralayan kimseye misilleme cezası tatbik edilmez.
Çünkü daha önce de belirttiğim gibi bunda misilleme tatbiki mümkün değildir. Bu
nedenle dört mezheb alimlerine göre bu yaralama olaYında verilecek ceza tam
diyetin üçte biridir. Tam diyet yukarda da söylediğim gibi 100 devedir.
Münakkile:
Kemiği kırdıktan sonra yerinden oynatan veya kemik zarını gideren yaradır. Bu
yara kafa tasında veya yüz nahiyesinde olabilir. Vücudun başka tarafında olursa
ona bu isim verilmez. Münakkile denilen yaralamada da kısas ve misilleme
yoktur. Bu yaranın diyeti ise 15 devedir. Bu hususta icma bulunduğu rivayet
olunmuştur.
CAife: Bedenin
iç kısmına veya beyinin iç kısmına kadar derin olan yaradır. Şu halde etek
yerinden boğaza kadar ve kafa tası bölümlerinde meydana gelen ve vücudun iç
kısmına nüfuz eden yara bu neviden sayılır. Mide, barsaklar, ciğerler, göğüs
boşluğu gibi organlara ve vücudun iç kısımlarına ulaşan yaraların hepsine CAife
ismi verilir. Bunun da kısası yoktur. Diyeti ise tam diyetin üçte biridir. Bu
hususta da alimler müttefiktir.
Alimlerin bu
meseleler haRkında dayandıkları hadisler, burda rivayet olunmamış ise de başka
kitabIarda rivayet olunmuş olup fıkıh kitabIarında da anılmaktadırlar. Gerek bu
hususlarda ve gerekse benzer meselelerle ilgili geniş bilgi için fıkıh
kitabIarına baş vurulmalıdır.