SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

KİTABU’D-DİYAT

<< 2637 >>

DEVAM: 9- HAKKINDA KISAS (MİSİLLEME) OLMAYAN (YARALAMALAR) BABI

 

حدّثنا أَبُو كُرَيْبٍ. ثنا رِشْدْينُ بْنُ سَعْدٍ عَنْ مُعَاوِيَةَ بْنِ صَالِحٍ، عَنْ مُعَاذِ بْنِ مُحَمَّد الأَنْصَارِيِّ، عَنْ ابْنِ صُهْبَانَ، عَنْ العبَّاسٍ بْنِ عَبْد المُطَّلِبِ؛ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللّهِ صلى الله عليه وسلم:  ((لاَقَوَدَ فِي المَأْمُومَةِ وَ لاَ الجَائِفَةِ وَلاَ المُنَقِّلَةِ)).

 

في الزوائد: في إسناده رشدين بْنِ سعد المصريّ، أَبُو الحجاج، المهرىّ، ضعفه جماعة. واختلف فيه كلام أحمد، فمرّة ضعفه، ومرّة قَالَ: أرجو أنه صالح الحديث.

 

Abbâs bin Abdilmuttalib (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Ne me'mûne (beyin zarına ulaşan yara) da, ne câife (bedenin iç kısmına ulaşan yara) da ne de münakkıla (kemiği kırıp yerinden kaydıran yara) da kısas vardır. » (Yâni başkasını böyle yaralayan kimseye ceza olarak misilleme yapılmaz.)»

 

Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde Rişdin bin Sa'd el-Mısri Ebü'l-Haccac el-Mehri bulunur. Bir cemaat onu zayıf saymıştır. Ahmed'in onun hakkındaki sözleri değişiktir. Çünkü bir defasında onun zayıf Olduğunu söylemiş, başka bir kere: Onun hadisinin işe yarar durumda olduğunu umarım, demiştir.

 

AÇIKLAMA:     Bu babın iki hadisi de Zevaid türündendir.

 

Bu kitabın 3. babında rivayet olunan 2623 ve 2624 nolu hadislerin terceme ve izahında belirtildiği gibi bir mü'mini kasden öldüren kimsenin kısas olarak, yani misilleme olarak öldürülmesi gerekir. Ancak maktülün velileri katili bağışlayabilirler veya maktülü diyet karşılığı serbest bırakabilirler. Keza bir mü'minin el, göz ve diş gibi organlarını yok eden, kesen, koparan kimse de bir cinayet işlemiş olur ve misilleme olmak üzere bu organının kesilmesi, koparılması meşru kılınmıştır. Ancak bu cezanın uygulanabilmesi için fıkıh kitablarında belirtilen bazı şartların gerçekleşmesi aranır. Bu nevi zulüme uğrayan kimse dilerse hasmını diyet karşılığı veya karşılıksız bağışlayabilir.

 

Gerek bir organı kesmek ve gerekse yaralamak suçlarının cezası bazen kısas, yani misilleme olmaz da tazminat olur. Çünkü her yaralama veya organ kesmeye karşılık verilecek kısas cezasının suça tıpa tıp uyması güç olabilir. Örneğin bu babın hadislerinde sözü edilen ve Me'mume ismi verilen kafa yarası. Böyle yaralamada kafa kırılarak yara beyin zarına ulaşmıştır. Bu suçu işleyene misilleme yapmak onun kafasını ayni şekil ve ölçüler içinde yaralamaktır. Bunun güçlüğü apaçıktır. İşte bu gibi yaralamalarda kısas cezası yoktur. Ancak diyet ve hükumet ismi verilen tazminat cezası uygulanır. Hangi durumda kısas ve hangi durumda diyet veya hükumet denilen tazminat cezası verileceği hadislerde ve fıkıh kitabIarında anlatılmıştır. Biz bunlardan sadece sünenimizde rivayet olunan hadislerde beyan edilen yaralamalar ve organ kesmelerle ilgili hükümleri açıklamakla yetineceğiz. Çünkü bütün yaralamalarla ilgili bilgi çok uzun sürer.

Bu babın ilk hadisinde geçen Said, insan kolunun parmak uçlarından dirseğe kadar olan kısmına denilir. Hadiste sözü edilen adamın kolu bilek ile dirsek arasında kalan bir yerinden kılıçla kesildiği için kendisi hasmının kolunun da ayni şekilde kesilmesini ve böylece kısas hükmünün uygulanmasını istemiş. Fakat Resul-i Ekrem (s.a.v.) bu isteği kabul etmeyerek diyet ödenmesine hükmetmiştir. Sindi'nin dediği gibi Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in burda kısas hükmünü uygulamamasının sebebi hakkında şöyle denilmiştir: Kemik mafsaldan başka bir yerinden kesildiği zaman buna karşılık, kısas olarak hasmın kemiğini ayni ölçüde kesmek mümkün değildir.

 

ELİN DİYETİ NEDİR?

 

Hadiste, kolu bileğinin yukarısından kesilen adama diyet verildiği bildirilmektedir. Fakat diyetin ne olduğu belirtilmemiştir. Dört mezheb alimleri bir müslümanın elini bilek mafsalından kasden ve teammüden kesen cani'nin elinin kısas, misilleme olarak kesilmesi üzerine ittifak etmişlerdir. Bunların delili ise Maide suresinin 45. Ayetindeki; "Ve yaralara kısasa hükmettik" emridir. Bu ilahi hüküm, misilleme cezasını ifade eder. Bu itibarla misillenme mümkün olduğu zaman kısas hükmü uygulanır. Misillemeye riayet edilmesi mümkün olmadığı yaralar için kısas durumu yoktur. Eli bilek mafsalından kesmek mümkün olduğu için kısas hükmü burda uygulanır. Ayak, diş ve parmak gibi uzuvlar da böyledir. Fakat mağdur edilen kişi, hasmını diyet karşılığında veya diyetsiz bağışlayabilir. Bir elin diyeti tam diyetin yarısıdır. Yani elli devedir. Bir ayağın diyeti de elli devedir.

Hadiste sözü edilen olayda olduğu gibi şayet kişinin eli bilek mafsalından değil de daha yukardan ve mafsalsız yerden kemiği kesmek suretiyle koparılırsa, bu olayda kısas tatbiki mümkün olmadığı için Hanefi, Şafii ve Mali ki mezheblerinegöre bilekten parmakIara kadar olan kısım için kolu kesilenin kabulü halinde tam diyetin yarısı olan elli deve diyet ödenir. Bilekten yukarı olankısım için hükümet denilen tazminat ödenir. Hükümet şu demektir: Diyetin tamamı veya belirli bir payının ödenmesine dair bir hüküm bulunmayan yaralar için şu ölçüye göre bir tazminat takdir edilir. Yaralanan kişi köle olmuş olsaydı yaralanmamış iken kaç lira değerinde idi ve yaralanmış iken kaç lira kıyme~indedir. Mesela bu yara yok iken 100 dinar ve yaralandıktan sonra 90 dinar kıymet takdir edilirse bu yara onun değerini onda bir oranında düşürmüştür. Şu halde bu yaranın tazminatı tam diyet olan 100 devenin onda biri olan 10 devedir, denilir. İşte bu on develik tazminata hükumet denilir.

 

Kolu bileğinin yukarısında ve dirseğin aşağısında kesilen kimse, diyet ve hükumet denilen tazminatı kabul etmeyip hasmının kısas edilmesinde israr ederse bu hadise göre bu istek reddedilecektir. Fakat hadisin senedinin zayıflığını not kısmında belirttim. Yukarda geçen Maide suresinin 45. ayeti yaralar için kısas hükmünü koymuştur. Bu olayda caninin kolunu, mağdurun kolu gibi ve tamamen tıpa tıp ona uygun bir şekilde kesmek mümkün değil ise de bilekten kesmek mümkündür. Bu itibarla dört mezheb imamının bu mesele hakkında ittifakla vardıkları hüküm şöyledir: Caninin kolu bilekten kesilir. Mağdurun bilekten yukarı kesilen kısım için de caniden tazminat istenir. Şayet bir kimse bir kimsenin kolunu dirsek ile omuz mafsalı arasında kalan bir yerinden, yani pazının bir kısmını kesip koparırsa, kısas olarak caninin dirsek mafsalından kolu kesilir. Çünkü pazı kemiğini, mağdurunki gibi ve tamamen ona uygun bir şekilde kesmek mümkün değildir. Mağdurun dirsek mafsalından yukarı olan kısım karşılığında da caniden tazminat istenir. Mağdur kişi, dilerse caniyi bağışlar veya kolunun kesilmeyip diyet ve tazminatın ödenmesini taleb edebilir.

 

İkinci hadiste geçen üç nevi yara ismi geçmektedir. Bunların isimlerini ve Türkçe karşılığını tercemeye geçirdim. Bunları kısaca belirtmekte fayda görüyorum:

Me'miine: Beyin zarına ulaşan ve zarı delmeyen kafa tası yarasıdır. Bu yaraya Amme ismi de verilir. Bir müslümanı böyle yaralayan kimseye misilleme cezası tatbik edilmez. Çünkü daha önce de belirttiğim gibi bunda misilleme tatbiki mümkün değildir. Bu nedenle dört mezheb alimlerine göre bu yaralama olaYında verilecek ceza tam diyetin üçte biridir. Tam diyet yukarda da söylediğim gibi 100 devedir.

 

Münakkile: Kemiği kırdıktan sonra yerinden oynatan veya kemik zarını gideren yaradır. Bu yara kafa tasında veya yüz nahiyesinde olabilir. Vücudun başka tarafında olursa ona bu isim verilmez. Münakkile denilen yaralamada da kısas ve misilleme yoktur. Bu yaranın diyeti ise 15 devedir. Bu hususta icma bulunduğu rivayet olunmuştur.

 

CAife: Bedenin iç kısmına veya beyinin iç kısmına kadar derin olan yaradır. Şu halde etek yerinden boğaza kadar ve kafa tası bölümlerinde meydana gelen ve vücudun iç kısmına nüfuz eden yara bu neviden sayılır. Mide, barsaklar, ciğerler, göğüs boşluğu gibi organlara ve vücudun iç kısımlarına ulaşan yaraların hepsine CAife ismi verilir. Bunun da kısası yoktur. Diyeti ise tam diyetin üçte biridir. Bu hususta da alimler müttefiktir.

 

Alimlerin bu meseleler haRkında dayandıkları hadisler, burda rivayet olunmamış ise de başka kitabIarda rivayet olunmuş olup fıkıh kitabIarında da anılmaktadırlar. Gerek bu hususlarda ve gerekse benzer meselelerle ilgili geniş bilgi için fıkıh kitabIarına baş vurulmalıdır.