DEVAM: 7- VELA (KÖLE
VEYA CARİYEYİ AZADLAMADAN DOĞAN HAK) SEBEBİYLE (AZADLANAN KİMSEYE) MİRASÇI OLMA
BABI
حدّثنا
أَبُو بَكْرٍ
بْنُ أَبِي
شَيْبَةَ. وَ
عَلِيُّ بْنُ
مُحَمَّدٍ.
قَالاَ: ثنا
وَكِيْعٌ. ثنا
سُفْيَانُ
عَنْ عِبْدِ
الْرَّحْمِنِ
بْنِ
اْلأَصْبَهَانِيِّ،
عَنْ
مُجَاهِدِ بْنِ
وَرْدَانَ،
عَنْ
عُرْوَةَ
بْنِ الزُبَيْرِ،
عَنْ
عَائِشةَ؛
أَنَّ
مَولَىً
لِلْنَّبِيَّ
صلى الله عليه
وسلم وَقَعَ
مَنْ نَخْلَةٍ.
فَمَاتَ,
وَتَرَكَ
مَالاً
وَلَمْ يَتْرِكْ
وَلَداً
وَلاَ
حَمِيمَاً.
فَقَالَ
الْنَّبِيَّ
صلى الله عليه
وسلم:
((أَعْطُوا
مِيْرَاثَهُ
رَجُلاً مِنْ
أَهْلِ
قَرْيَتِهِ)).
Âişe (r.a.)''den;
Şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in bir âzadlı kölesi bir
hurma ağacından düşüp vefat etti. Geriye bir mikdar mal bıraktı. Ne çocuğu ne
de başkaca yakını vardı. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
«Onun mirasını, köylülerinden bir adam'a veriniz» buyurdu.
AÇIKLAMA: Bu hadisi diğer sünen sahipleri de rivayet etmişlerdir. Azadlı köle ve
cariye öldüğü zaman soyundan asebesi ve belirli hisse sahipleri yok ise malının
efendisine miras olarak kaldığını, babın girişinde beyan etmiştim. Bu hadiste
sözü edilen azadlı kölenin soyundan mirasçısı olmadığına göre malının, efendisi
olan Resul-i Ekrem (s.a.v.) 'e intikal etmesi gerekli idi. Resul-i Ekrem
(s.a.v.)'in onun malını köylülerinden birisine verilmesini emretmesi ile ilgili
olarak Kadi iyaz: Resul-i Ekrem (s.a.v.) bu malı sadaka olarak vermiş olabilir.
Yada peyga~ berlerin malları mirasçılarına değil, hazineye intikal ettiği gibi
onlar kimsenin malına da mirasçı olmadıkları için böyle emretmiş olabilir. Bu
durumda bu nevi mallar hazineye intikal eder. Hazineye intikal eden mallar ise
müslümanların yararlarında ve ihtiyaçları yolunda kullamldığL için Resul-i
Ekrem CAleyhi's-sa.ıatü ve's-selam) gördüğü yarar icabı bu malın azadlı
kölesinin köylülerinden birisine verilmesini uygun görmüştür, der.
En-NeyI yazarı
da: Bu hadis, bilinen mirasçısı bulunmayan bir . kimsenin miras olarak geriye
bıraktığı malının o yerdeki insanlardan birisine verilmesinin caizliğine
delalet eder, demiştir.