DEVAM: 7- ALLAH YOLUNDA
RİBAT'IN (NÖBET TUTMANIN) FAZİLETİ BABI
حدّثنا
يُونُسُ بْنُ
عِبْدِ
الأَعْلى. ثنا
عِبْدِ اللهِ
بْنُ وَهْبٍ.
أَخْبَرَني
اللَّيْثُ
عَنْ
زُهْرَةَ
ابْنِ
مَعْبَدٍ
عَنْ أَبيه، عَنْ
أَبي
هُرَيْرَةَ،
عَنْ رَسُولُ
اللهِ صلى
الله عليه
وسلم قَالَ: ((مَنْ
ماتَ
مُرَابِطاً
في سَبيلِ اللهِ
أَجْرَى
عَلَيْهِ
أَجْرَ
عَمَلِهِ
الصَّالِحِ
الَّذِي
كَانَ
يَعْمَلُ،
وِأَجْري عَلَيْهِ
رِزْقَهُ،
وِأَمِنَ
مِنَ الْفَتُاَّنِ
وَبَعَثَهُ
اللهُ يَومَ
الْقِيَامَةِ
آمنِاً مِنَ
الْفَزَعِ))
Ebû Hureyre
(r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurmuştur: «Kim, Allah yolunda ribât (yâni serhadde veya önemli bir
yerde düşmana karşı beklemek)te iken ölürse, dünyada işlemiş olduğu iyi
amelinin sevabı (ölümünden sonra da) üzerine akıtılır (yâni ameline devam
ediyormuş gibi sevabı devam ettirilir), rızkı da ona akıtılır (yâni ölümünden
sonra da rızıklanır), imtihan ediciler (kabir meleklerin)den emin olur ve Allah
onu kıyamet günü korkudan emin olarak diriltir.»
Not: Zevâid'de
şöyle denilmiştir : Bunun senedi sahihtir. Râvi Mabed bin AbdiIIah bin Hişâm'ı
İbn-i Hibbân sıka (güvenilir) râviler arasında anmıştır. Râvî Yûnus bin
Abdi'l-A'lâ'nm rivayetini Müslim almıştır. Senedin kalan râvileri Buhâri'nin
şartı üzerinedir.
AÇIKLAMA: Zevaid türünden olan bu hadisi Tabarani'de el-Evsat'ında rivayet
etmiştir.
Hadiste geçen;
... kelimesi "el-Füttan" diye okunabilir. Bu takdirde
"Fatin"in çoğuludur. Fatin imtihan eden, kişiyi fitneye sokan gibi
manalara gelir. Burada, kabirde ölüyü sorguya çeken melekler kasdedilmiştir. Şu
halde kafirlerin saldırılarını engellemek ve İslam ülkesini düşmandan korumak
amacıyla serhadde veya önemli başka yerlerde bekleyen bir mü'min bu durumda
iken ölürse, kabir meleklerinin sorgularından emin olur.
Bu kelime
"el-Fettan" şeklinde de okunabilir. Bu takdirde "Fatin"in
mübalağası olur, yani çok fitneci manasını ifade eder. Sindi'ye göre bu
takdirde bundan kasdedilen mana insanı kabir fitnesine sokan şeytan ve
benzerleridir. Şu halde, ribatta iken ölen bir mü'min, kabir fitnesine
sebebiyet veren şeytan ve askerlerinin şerrinden emin olarak ölür, manası
kasdedilmiştir.
Bu kelime hangi
şekilde okunursa okunsun, bundan maksad insanı kabir azabına sokan şeytanlar,
askerleri, şer insanlar ve kabir sorgu melekleri ile azab melekleri olabilir.
Böylece umumi bir mana ile yorumlayanlar olmuştur. Hülasa bu cümleden, ribat
halinde iken ölen bir mü'minin kabir azabından emin olduğu sonucu çıkar. Bu
cümlenin zahirine göre sözü edilen mü'min kabir sorgusundan da emin kılınır.
Bazı alimler ise: Savaş halinde kafirler tarafından şehid edilenler kabir
sorgusundan emindirIer. Bunların dışında kalan mükellefler kabir sorgusuna
tabidir. Ancak bazı mü'minler sorguya tabi olmakla beraber azabtan muaftırlar.
Mürabıtlar, yani ribat halinde olanlar da bu durumda iken ölürlerse kabir
sorgusuna tabi olmakla beraber kabir azabından, eziyet ve işkenceden
emindirIer, demişlerdir.
Hadiste geçen
"Feza'" kelimesini korku manasına terceme ettim. Bundan maksad
"Feza-i ekber" olabilir. Nitekim bıızı rivayetlerde bu tabir
kullanılmıştır. "Feza-i ekber = En büyük korku", kıyamet günü
yapılacak hayır ve günah hesapları neticesinde kişiyi cehenneme sevketmek
manasına yorumlanmıştır.
Ribat halinde
iken ölen bir mü'minin kıyamet korkusundan veya cehenneme sevk edilme
korkusundan emin olarak dirileceği müjdesi verilmiştir.
Hadiste verilen
diğer müjdeler ise, ribat halinde iken ölen bir mü'minin hayatta iken işlemiş
olduğu ibadetler, hayırlar ve tüm iyi amel ne ise ölümünden sonra da kıyamete
kadar bunları işliyormuş gibi sevabının kesintisiz devam etmesidir. Nevevi'nin
dediği gibi bu fazilet başka kimseye verilmemiştir. Yararlı ilim, sadaka-i
cariye, yani devamlı yarar sağlayıcı köprü, çeşme, mescid gibi hayrat bırakan
ve takva sahibi evlad yetiştiren mü'minlerin defterinin kapanmayacağı ve
ölümlerinden sonra da kendileri için sevab yazılacağı hususunda sahih hadis
mevcuttur. Ama o hadiste sözü edilenlerin dünyada iken işlemiş olduklan eserler
ölümlerinden sonra da durduğu için bu nevi ameller henüz kesilmiş sayılmazlar.
Bu nedenle sahipleri yararlanır. Fakat ribat halinde iken ölen bir mü'min'in
geriye bıraktığı bir eser olmasa bile ve amelleri sona ermiş olmasına rağmen,
sona ermemiş gibi sevab işi devam eder. Mesela, hayatta iken namaz kılmış, oruç
tutmuş, zikir ve tesbihlerde bulunmuştur. Ölümle bu nevi ameller sona ermiş
olur. Yani geriye bırakılan ilim, sadaka ve evlad gibi devam etmez. Fakat devam
etmişcesine sevabı devam ettirilir.
Bir diğer müjde
de ribat halinde iken ölen mü'minin şehid gibi ~lümünden sonra da Allah
tarafından cennet nimetleri ile nzıklarımasıdır. Savaş şehidlerinin ölü olmayıp
Allah katında diri olduklan ve rızıklandıkları; (Al-i İmran 169) ayetiyle
sabittir. Ribat halinde ölen mü'min de şehid gibi Allah tarafından rızıklanıyor
ve hayatı devam ediyor. Allah bizleri bunlardan eylesin.
Bu hadisin
birer benzerini Müslim, Selman (r.a.)'den ve başka hadisçiler de başka
sahabilerden rivayet etmişlerdir. Bu rivayetler de hadisin sıhhatini teyid
etmektedir.