DEVAM: 26- MÜŞRİKLERİN
TENCERELERİNDE (VE DİĞER KABLARINDA) YEMEK YEME BABI
حدّثنا
عِلِيُّ بْنُ
مُحَمَّدٍ.
ثنا أُسَامَةَ.
حَدَّثَنِي
أَبُو
فَرْوَةَ
يَزِيْدُ بْنُ
سِنَانٍ.
حَدَّثَنِي
عَرْوَةُ بْنُ
رُوَيْمٍ
اللَّخْمِيُّ
عَنْ أبِي
ثَعْلَبَةَ
الْخُشَنِيِّ
((قَالَ
وَلَقِيَهُ
وَكَلَّمَهُ))
قَالَ:
أَتَيْتُ
رَسُولَ
اللهِ صلى الله
عليه وسلم
فَسَأَلْتُهُ
فَقًلْتُ: يَا
رَسُولَ
اللهِ!
قُدُورُ
الْمُشْرِكِينَ
نَطْبُخُ
فِيْهَا؟
قَالَ:
((لاَ
تَطْبِخُوا
فِيْهَا))
قَلْتُ:
فَإِنْ
احْتَجْنَا
إِلَيْهَا،
فَلَمْ
نَجِدْ
مَنْهَا
بُدَّاً؟
قَالَ: فَارْخَصُوهَا
رَخْصَاً
حَسَنَاً.
ثُمَّ
اطْبُخُوهَا
وَكُلُوا)).
Ebû Sa'Iebe
el-Hüşenî (r.a.)'den; §öyle demiştir: Ben, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)'in yanına gelerek: Yâ Resûlallah! Müşriklerin tencerelerinde yemek
pişiriyoruz, diyerek bunun hükmünü sordum. Resûl-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem): «Onların tencerelerinde pîsirmeyiniz,» buyurdu. Ben; Eğer onların
tencerelerine muhtaç olup da başka kab bulamazsak? diye sordum. Resûl-i Ekrem
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «O takdirde onların tencerelerini güzelce
yıkayınız. Sonra yemeğinizi pişirip yiyiniz,» buyurdu.
AÇIKLAMA: Bu hadisi Buhari, Müslim, Tirmizi ve Ebu Davud da rivayet etmişlerdir.
Hadisteki "Kudur" kelimesi Kıdr'ın çoğuludur. Kıdr, tencere, kazan ve
çömlek manalarına gelir. Burada kablar manası kasdedilmiştir. Nitekim bazı
rivayetlerde bu kelime yerine Aniye kelimesi bulunur. Aniye kelimesi ise ina
kelimesinin çoğuludur, kablar manasınadır. Müellifimizin rivayetinde olduğu
gibi diğer bazı rivayetlerde müşrikler tabiri kullanılmıştır. Buhari ve
Müslim'in rivayetinde ise Ehl-i Kitab tabiri kullanılmıştır.
Ebu Davud'un
rivayetindeki soru şekli şöyledir: "Biz Ehl-i Kitab'a komşuyuz. Onlar
tencarelerinde domuz etini pişirirler ve kablannda şarab içerler."
Hadiste verilen
ayrıntılı cevaba göre başka kab varken Ehl-i Kitab'ın kablannı kullanmak
mekruhtur. Halbuki fıkıhçılara göre, başka kab bulunsun veya bulunmasın onların
kablannı yıkadıktan sonra kullanmakta bir mekruhluk yoktur. Nevevt bu hususla
ilgili olarak özetle şöyle der:
Bu hadis
fıkıhçıların beyan ettikleri hükme muhaliftir, denilebilir. Çünkü fıkıhçılar:
Müşriklerin kabları yıkandığı zaman kullanılabilir ve kullanılmasında bir
mekruhluk yoktur. Başka kab bulunsa da bulunmasa da, hüküm budur, demişlerdir.
Bu hadise göre başka kab varken müşriklerin kablarını kullanmak mekruhtur ve bu
takdirde onların kablarını yıkamak mekruhluğu gideremez. Ancak başka kab
bulunmazsa onların kabları yıkandığı zaman kullanılabilir.
Hadis ile
fıkıhçıların görüşleri arasında görülen ihtilafa cevaben şöyle denilir:
Müşriklerin kablarında yemek yeme yasağı onların domuz etini pişirdikleri ve
şarab içtikleri kablara aittir. Nitekim Ebu Davud 'un rivayetinde bu duruma
değinilmiştir. Domuz etinin pişirildiği ve şarabın içildiği kablarda yemek
yemenin veya pişirilmesinin yasaklanması sebebine gelince bu kablar yıkandıktan
sonra da müslümana tiksinti ve nefret verir. Çünkü bu nevi kablar devamlı
surette domuz eti ve şarap gibi necis ve pis şeylerde kullanılmış durumdadır.
Bu nedenle böyle kabların yıkatılsa bile yemek işinde kullanılması mekruh
sayılmıştır. Nasıl ki, hacamet işinde kullanılan bir kabı yemek işinde
kullanmak mekruhtur.
Fıkıhçıların
maksadı ise kafirlerin necis işlerde kullanmadıklarıdır. Bu nevi kabları
yıkamadan yemek işlerinde kullanmak mekruhtur. Güzelce yıkandıktan sonra
mekruhluk kalmaz. Çünkü paklanmış olur ve tiksinti verecek durum da yoktur.
Fıkıhçılar, kafirlerin domuz eti ve şarap gibi necis ve pis işlerde
kullandıkları kabların yıkatılması halinde müslümanların bunları yemek
işlerinde kullanmalarının mekruh olmadığını kasdetmemişlerdir.