DEVAM: 55- ARAFAT'TA
VAKFE ETMEK YERİ (YANİ DURULACAK YER HAKKINDA GELEN HADİSLER) BABI
حدّثنا
هِشَامُ بْنُ
عَمَّارٍ.
حدّثنا الْقاسِمُ
بْنُ عَبْدِ
اللهِ
الْعُمَرِيُّ.
حدّثنا
مُحَمَّدُ
بْنُ الْمُنْكَدِرِ
عَنْ جَابِرِ
بْنِ عَبْدِ
اللهِ؛ قَالَ: قَالَ
رَسُولُ
اللهِ صلى
الله عليه وسلم
((كُلُّ
عَرَفَةَ
مَوْقِفٌ.
وَارْتَفِعُوا
عَنْ بَطْنِ
عَرَفَةَ.
وَكُلُّ
الْمُزْدِلِفَةِ
مَوْقِفٌ.
وَارْتَفِعُوا
عَنْ بَطْنِ
مُحَسِّرٍ.
وَكُلُّ
مِنًى
مَنْحَرٌ. إِلاَّ
مَا وَرَاءَ
الْعَقَبَةِ)).
Cabir bin Abdillah (r.a.)'dan rivayet
edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Arefe'nin hepsi vakfe yeridir. Ve Urene
deresinden uzak durun. Müzdelife'nin hepsi vakfe
yeridir. Ve Muhassir deresinden uzak durun. Mina'nın hepsi mezbahadır. Ancak Akabe cemresinin arkasında
kalan gölge kurban kesme yeri değildir.»
AÇIKLAMA: Ali (r.a.)'ın hadisini Tirmiz
ve Ebu Davud da rivayet
etmişlerdir.
Yezid (r.a.)'ın hadisini Tirmizi, Ebu Davud,
Nesai, Şafii Ahmed ve Beyhaki de rivayet etmişlerdir. Yezid
bu hadisi Amr bin Abdillah
bin Safvan'a rivayet etmiş ve hadis'in baş kısmında
ona hitab etmiştir;
Meşair: Meş'ar'ın çoğuludur,
hac menasikinin, yani ibadetinin ifa edildiği yerler
manasınadır. Burada bu kelime ile sahabilerin öteden
beri vakfe ettikleri yerler manası kasdedilmiştir. Bu
yerler Resül-i Ekrem (s.a.v.)'in vakfe ettiği yere
bir hayli uzaktı. Çünkü Resül-i Ekrem (s.a.v.)
Arafat' ta Cebelü'r-Rahme, yani rahmet dağı isimli
dağın eteğinde bulunan büyük taşların olduğu yerde vakfe etmişti. Sahabilerin bir kısmının bulunduğu yerler buradan uzak
olduğu için durdukları yerin Arafat'tan sayılmadığını veya hacJarında
bir noksanlıl< bulunduğunu zan etmemeleri amacıyla
Resul-i Ekrem (Aleyhi's-salIUü
ve's-selc:im) görevlendirdiği İbn-i Mirba (r.a.) vasıtasıyla durumu onlara bildirmiş, İbrahim (Aleyhisselam)'ın da onların
durdukları yerlerde vakfe ettiğini haber vermekle onlara tesellide bulunmuştur.
Şu halde Arafat
mıntıkasının içinde olmak kaydıyla neresinde durulursa durulsun orada vakfe
edilebilir ve vakfe etmek hususunda gerek İbrahim (Aleyhisselam)'ın gerekse Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in izinde ve yolunda
hareket edilmiş olunur.
Hadis, Arafat
mıntıkasının herhangi bir yerinde vakfe etmenin, yani durmanın caiz olduğuna
delalet eder. Bundan önceki hadis de ayni hükmü ifade eder. Bu hususta alimlerin icma'ı vardır. Rahmet
dağının eteğinde bulunan taşların olduğu yerde vakfe etmek daha faziletlidir.
Çünkü Resul-i Ekrem (s.a.v.) orada vakfe etmiştir.
Cabir (r.a.)'ın hadisini Ebu Davud da rivayet etmiştir. Bu hadis de bundan önceki
hadislerin hükmünü ifa de eder. Yani Arafat'ın herhangi bir yerinde vakfe
edilebilir. Bu hadis ayrıca Urene deresinin
Arafat'tan sayı lma dığına
delalet eder. Ahmed, Bezzar
ve Tabarani'nin EI-Kebir'de rivayet ettikleri bir
hadiste Cübeyr bin Mut'im
(r.a.), Resulullah (s.a.v.)'in; "Arafat'ın hepsi
vakfe etmek yerldir ve siz Urene
deresinden uzaklaşın" buyurduğunu söylemiştir.
İbn-i Abdi'l-Ber, Urene mıntıkasında duran bir
kimsenin vakfesinin geçersizliği hususunda alimlerin icma'ının bulunduğunu söylemiştir.
Urene deresinin Arafat ile Müzdelife
arasında kaldığını yukarda beyan etmiştim. O dere Harem-i Şerif'ten de
sayılmaz. Şu halde Harem-i Şerif mıntıkası ile Arafat mıntıkası arasında kalan
bir yerdir.
Muhassir vadisi ise Müzdelife
ile Mina arasında kalan bir deredir. Bu dere ne Müzdelife'den ne de Mina'dan
sayılır Arefe günü güneş batınca hacılar Arafat'tan Müzdelife'ye hareket ederler ve geceyi orada geçirirler.
Bununla ilgili bilgi 61. babta verilecektir.
Son hadis,
kurbanların Mina'nın her tarafında kesilebileceğine
ve Akabe cemresinin arka tarafında kalan mıntıkada kesilemeyeceğine delalet
eder. Çünkü Akabe cemresinin arkasında kalan mıntıka ne Mina'dan
ne de Harem'den sayılır. Bu itibarla kurban oralarda kesilemez. 3048. hadisin
izahı bölümünde bu husüsa tekrar değinilecektir.