SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

KİTABU’L-MENASİK

<< 3055 >>

76- KURBAN BAYRAMININ İLK GÜNÜ (MİNA'DA) HUTBE OKUMAK BABI

 

حدّثنا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، وَهَنَّادُ بْنُ السَّرِيِّ، قَالاَ: حدّثنا أَبُو الأَحْوَصِ عَنْ شَبِيبِ بْنِ غَزْقَدَةَ، عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ عَمْرِو بْنِ الأَحْوَصِ، عَنْ أَبِيهِ؛ قَالَ: سَمِعْتُ النَّبِيَّ صلى الله عليه وسلم  يَقُولُ: فِي حَجَّةش الْوَدَاعِ ((يَا أَيُّهَا النَّاسُ! أَلاَ أَيُّ يَوْمٍ أَحْرَمُ؟)) ثَلاَثَ مَرَّاتٍ. قَالُوا: يَوْمُ الْحَجِّ الأَكْبَرِ.  قَالَ ((فَإِنَّ دِمَاءَكُمْ وَأَمْوَالَكُمْ وَأَعَراضَكُمْ بَيْنَكُمْ حَرَامٌ، كَحُرْمَةِ يَوْمِكُمْ هذَا، وَلاَ مَوْلُودٌ عَلَى وَالِدِهِ. أَلاَ إِنَّ الشَّيْطَانَ قَدْ أَيِسَ أَنْ يُعْبَدَ فِي بَلَدِكُمْ هذَا أَبَداً. وَلِكنْ سَيَكُونُ لَهُ طَاعَةٌ فِي بَعْضِ مَا تَحْتَقِرُونَ مِنْ أَعْمَالِكُمْ، فَيَرْضى بِهَا. أَلاَ وَكُلُّ دَمٍ مِنْ دِمَاءِ الْجَاهِلِيَّةِ مَوْضُوعٌ. وَأَوَّلُ مَا أَضَعُ مِنْهَا دَمُ الْحرِثِ بْنِ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ ((كَانَ مُسْتَرْ ضِعاً فِي لَيْثٍ، فَقَتَلَتْهُ هُذَيْلٌ)) أَلاَ وَإِنَّ كُلَّ رِباً مِنْ رِبَا الْجَاهِلِيَّةِ مَوْضُوعٌ. لَكمْ رُءُوسُ أَمْوَالِكُمْ. لاَ تَظْلِمُونَ وَلاَ تُظْلَمُونَ. أَلاَ يَا أُمَّتَاهُ! هَلْ بَلَّغْتُ؟)) ثَلاَثَ مَرَّاتٍ. قَالُوا: نَعَمْ.  قَالَ ((اللّهُمَّ اشْهَدْ)) ثَلاَثَ مَرَّاتٍ.

 

Amr bin el-Ahvas (el-Cegmî) (r.a.)'den; Şöyle demiştir: Ben Veda haccında (Minâ'da) Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den şunu işittim: Ey insanlar! Dikkat ediniz! Hangi gün en mukaddes gündür? Resûl-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu buyruğu üç kez tekrarladı. Sahâbîler (r.amhum): En mukaddes gün Hacc-ı Ekber günüdür, dediler. Resûl-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) :

 

İşte bu beldeniz (Mekke) de, bu (Zilhicce) ayınızda bu (bayram) gününüz nasıl mukaddes bir gün ise şüphesiz kanlarınız (yâni canlarınız) , mallarınız ve ırzlarınız kendi aranızda öyle mukaddestir. Dikkat ediniz! Hiç bir suçlu kendi nefsinden başka kimse aleyhine suç işlemez (Yâni onun suçundan dolayı başkası cezalandırılmaz). Evlâd babasının suçundan dolayı cezalandırılmaz. Baba da evlâdının suçundan dolayı mulahaza edilmez.

 

Bilmiş olunuz ki, şeytan bu beldeniz (Mekke) de (Allah'tan başkasına ibâdet edilmekle) kendisine itaat edilmekten kesinlikle ebedî surette ümidini yitirmiştir. Lâkin küçümsediğiniz bâzı işlerinizde ona uymak işi vuku bulacak, bu da onu memnun edecektir.

 

Bilmiş olunuz ki, Câhiliyet devrinden kalma kan gütme dâvalarının hepsi iptal edilmiştir. Anılan kan dâvalarından iptal ettiğim ilk kan dâvası Abdulmuttalib'in oğlu el Hâris'in kan davasıdır. (El-Hâris, Beni Leys kabilesinde çocuğu için süt anasını arıyordu. Hüzeyl kabilesi onu öldürmüştü).

 

Bilmiş olun ki Câhiliyet devrinden kalma faiz'in her çeşidi iptal edilmiştir. Mallarınızın sermayesi sizin hakkınızdır. Zulüm etmeyiniz ve zulmolunmayınız, buyurdu.

 

Resûl-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bundan sonra üç kez: Dikkat ediniz! Ey Ümmetim, Ben (Allah'ın emrini) tebliğ ettim mi?, diye sordu. Sahâbîler (r.anhum): Evet, diye cevab verdiler. Resûl-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): Allahım şâhid ol, Allahun şâhid ol, Allahım şâhid ol, dedi.

 

 

AÇIKLAMA:     Bu hadisin baş kısmı, yani Cahiliyet devrinden kalma kan gütme davalanyla ilgili bölümden önceki kısım Tirmizi tarafından da rivayet edilmiştir.

Kurban bayramı gününün, Zilhicce ayının ve Mekke'nin mukaddesIiği ifadesinden maksad anılan zamanlarda ve yerlerde işlenen günahların ve özellikle savaşmanın vebalinin ağırlığıdır. Resül-i Ekrem (s.a.v.) müslümanların canlan, malları ve ırzları anılan gün, ay ve belde gibi mukaddestir buyurmakla bir benzetme yapmıştır. Çünkü herkes anılan zaman ve yerde cana, mala ve ırza saIdırma günahının çok daha büyük olduğuna inanıyordu. Resül-i Ekrem (s.a.v.) bu benzetme ile diğer zamanlarda ve başka yerlerde anılan suçları işlemenin günahının da çok büyük olduğunu bildirmek istemiştir .

 

Hadisin; "Hiç bir suçlu kendi nefsinden başka kimse aleyhine suç işlemez" cümlesiyle kasdedilen mana tercemede parantez içi ifade ile belirtilmiştir. Bu cümlede geçen Cinayetı Dünyada veya ahirette azab veya kısa sı gerektiren suç ve günah manasını ifade eder. Bir kimse böyle bir günah ve suç işlerse cezası ve azabı ancak kendisine aittir. Başkası onun yerine cezalandınlmaz veya tazib edilmez. Cahiliyet devrinde bir kimse bir suç işlediği zaman onun yakınlarından da' intikam alınırdı. Hadiste geçen bu cümle ile bunun arkasında gelen cümleler bu kötü a,detin bAtü ve zulüm olduğuna da delalet eder. Baba ile evlad en yakın akraba oldukları için bunlardan birisi suç işlediği zaman onun yerine diğerinin muahaza edilemeyeceği özellikle belirtilmiştir.

 

Hiç bir evladın, babasının işlediği suçtan veya hiç bir babanın evlAdının işlediği suçtan dolayı muahaza edilemeyeceği manasına yürumianan cümleler şöyle de yorumlanabilir: Hiç bir baba evlAdı hakkında suç işleyemez ve hiç bir evlad babası hakkında suç işleyemez.

 

Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in ilk iptal ettiği kan davası, amcası el-Haris'in kan davası idi. MüeIIifimizin rivayetinin zuhirine göre Hüzeyl kabilesi tarafından öldürülen kişi, el-Haris bin Abdiimuttalib'tir. Müellifimizin Cabir bin Abdillah (r.a.)'den rivayet ettiği 3074 nolu hadiste ise Hüzeyl kabilesi tarafından öldürülen zatın Rebia bin el-Haris olduğu bildirilmiştir. Müslim ile Ebu Davud'un Cabir (r.a.)'den olan rivayetlerinde ise söz konusu kanın Rebia'nın oğlunun kanı olduğu ifade edilmektedir,

 

Baba ile evladın birbirine karşı iyi davranmaları ve kötülük işlememeye dikkat etmeleri önemli olduğu için özellikle bu durum belirtilmek istenmiş olabilir ..

Hadisin "Cahiliyet devrinden kalma kan gütme davala'nnın hepsi iptal edilmiştir" meaIindeld cümleden maksad şudur: Cahiliyet devrinde işlenmiş olan cinayetlerden dolayı cani hakkında ne kısas, ne diyet ne de kefaret cezası uygulanmaz. Ama İslamiyet döneminde işlenen cinayetler hakkında konulan cezalar tatbik edilir. Hadiste geçen cümle ile bu hükmün tatbik edilmemesi ve suçluların cezasız bırakılması anlamı kasdedilmemiştir.

 

Yukarda belirtilen değişik rivayetleI'le ilgili olarak Nevevi özetle şöyle der:

Kadı iyaz: Müslim'in bazı rivayetlerinde anılan kanın Rebia bin el-Haris'in kanı olduğu belirtilmiştir .

 

Ebu Davud da böyle rivayet etmiştir. Ancak bu rivayetin bir zühul eseri olup doğrusunun anılan kanın Rebia'nın oğluna ait oldUğu söylenmiştir. Çünkü. Rebia bin el-Haris Peygamber (s.a.v.)'den sonra da Ömer bin el-Hattab (r.a.)'ın hilafeti dönemine kadar yaşamıştır. Ebu Ubeyd söz konusu kanın Rebia'ya ait rivayetleri, Rebia'nın kan davacısı olduğu yolunda yorumlamıştır. Çünkü öldürülen oğlunun velisi kendisidir. Bu nedenle Rebia'nın ifadesi kullanılmıştır, diye bilgi vermiştir.

 

Alimlerin cumhüru ve tahkik ediciilim ehli demişler ki, öldürülen kişi İ yas bin Rebia bin El-Haris bin Abdülmuttalib'tir. Öldürülen İyas, emekleye emekleye evler arasında dolaşan küçük yaşta bir çocuktu. Beni Sa'd kabilesi ile Beni Leys kabilesi arasında çıkan bir çatışma esnasında ona bir taş değmelde öldürülmÜştü."

 

Tekmile yazarı da Ebu Davud'un rivayet ettiği Cabir'in hadisini açıklarken Rebia bin el-Haris'in kanı ve İbn-i Rebia'nın kanı yolundaki iki rivayetle ilgili olarak: Doğru olan rivayet anılan kanın Rebia'nın oğluna ait alanıdır, der.

 

Yukarda açıklanan bilgi ışığında müellifimizin rivayeti hakkında şöyle söylemek mümkÜndür: ÖldÜrÜlen malÜul Peygamber (s.a.v.)'in amcası el-Haris'in torunu olduğu için el-Haris veli olarak lum da vÜcısı durumunda idi. Bu nedenle kan El-Haris'e izafe edilerek onun kanı, denilmiştir. Hadisin metninde parantez içinde bulunan ifade öldürülen çocuk hakkındadır. Yani el-Haris'in tarunu Leys kabilesinde emzikli çocuk idi ve Hüzeyl kabilesi tarafından öldürülmüştü.

 

Cahiliyet devrinde vukü bulmuş olan bu cinayetle ilgili kan davası Resül-i Ekrem (s.a.v.)'in amcası oğullarına ait olduğu için Resul-i Ekrem (s.a.v.) önce bu davayı iptal buyurmak la tüm müslÜmanlara örnek olmuştur.

 

Hadisin bundan sonraki bölümünde faizin her çeşidinin ilğa ve iptal edildiği, faizli para verenlerin ancak verdikleri parayı gE)ri alacakları, faizini alamıyacakları ve böylece ne zulüm etmiş ne de zulme uğramış olacakları bildirilmekte ve sonunda ilahi emirlerin aynen tebliğ edildiğinin orada bulunan müslümanlarca açıklanması istenmiştir. Müslümanlar da bu güzel şahidliği yaptıktan sonra Resül-i Ekrem (s.a.v.) üç kez "Allahım şahid ol" buyurmuştur.