DEVAM: 104- MEDİNE-İ
MÜNEVVERE'NİN FAZİLETİ, BABI
حدّثنا
هَنَّادُ
بْنُ
السَّرِيِّ.
حدّثنا عَبْدَةُ
عَنْ
مُحَمَّدِ
بْنِ
إِسْحَاقَ، عَنْ
عَبْدِ اللهِ
بْنِ
مِكْنَفٍ؛
قَالَ: سَمِعْتُ
أَنَسَ بْنَ
مَالِكٍ
يَقُولُ:
إِنَّ
رَسُولَ
اللهِ صلى
الله عليه
وسلم قَالَ
((إِنَّ
أُحُداً
جَبَلٌ
يُحِبُّنَا
وَنُحِبُّهُ
وَهُوَ عَلَى
تُرْعَةٍ مِنْ
تُرَعِ
الْجَنَّةِ.
وَعَيْرٌ
عَلَى تُرْعَةٍ
مِنْ تُرَعِ
النَّارِ)).
في الزوائد:
في إسناده
ابْنِ إسحاق،
وهو مدلّس.
وقد عنعنه.
وشيخه عَبْدُ
الله، قال
البخاريّ: في
حديثه نظر.
وقال ابْنِ
حبان: لا أعلم
له سماعا من
أنس. ويدفعه
ما في ابْنِ
ماجة من
التصريح
بالسماع.
Enes bin Mâlik
(r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurmuştur: «Uhud, şüphesiz bizi seven ve bizim sevdiğimiz bir dağdır ve
cennet bahçelerinden bir bahçenin üstündedir. Ayr (dağı) da cehennem
kapılarından bir kapının üzerindedir.»
Not: Zevâid'de
şöyle denilmiştir : Bunun senedinde İbn-i İshâk bulunur. Bu râvl tedliscidir ve
hadisi an'ane ile rivayet etmiştir. Onun şeyh'i Abdullah'tır. Bur hârî :
Abdulalh'ın hadîsi üzerinde düşünmek gerekir, demiştir. İbn-i Hibbân da:
Abdullah'ın Enes (r.a.)'den hadis işittiğini bilmem, demiştir. Fakat îbn-i
Mâceh'ln rivayetinde Abdullah: Ben Enes'ten İşittim, dediği için İbn-i
Hibbân'ın dediği husus giderilmiştir.
AÇIKLAMA: Bu hadis notta belirtildiği gibi Zevaid nevindendir. Ancak ''Uhud, bizi
seven ve bizim sevdiğimiz bir dağdır. buyruğU Buhari ve Müslim'in sahihlerinde
yine Enes (r.a.)'den rivayet edilmiştir.
Hadis'in bu
kısmının izahı bölümünde Nevevi: Seçkin ve sıhhatli mana şudur ki: Bu cümle
hakiki manada kullanılmıştır. Mecazi mana kasdedilmemiştir. Allah Teala Uhud
dağına, Resül-i Ekrem (s.a.v.)'i ve kasdettiği kimseleri, sevme kabiliyetini ve
idrakını vermiştir. Bunun benzerleri çoktur. Kuru hurma kütüğünün Resül-i Ekrem
(s.a.v.)'in aynlığına karşı deve iniltisi gibi bir ses çıkarması, çakıl
taşlarının AIlah'ı tesbih etmesi, Mekke'deki bir taşın Resül-i Ekrem (s.a.v.)'i
selamlaması, iki ayrı ağacın Resül-i Ekrem (s.a.v.)'in çağrısı üzerine bir
araya gelmesi, Hira dağının sallanması ve Resül-i Ekrem (s.a.v.)'in Hira dağına
hitaben: -Ey dağ dur. Çünkü senin üstünde yalnız bir Nebi, bir sıddik ve bii'
şehid bulunur,., buyurması ve Allah Teala'nın; ''Her şey de Allah'ı hamd ile
tesbih eder ve lakin siz onların tesbihini anlamazsınız'' buyruğu, buna örnek
gösterilebilir.
Bir kavle göre
hadisin manası şöyledir: Uhud dağı çevresinde oturan Ensar bizi sever biz de
onları severiz.
Hadisin bundan
sonra gelen cümlelerine gelince, bu kısımda geçen iki üç kelimeyi açıklayayım.
Sonra manası üzerinde iki üç cümle söyleyeyim:
Türa':
-Tür'a'nın çoğuludur. Tür'a, yüksekçe olan bahçe, kapı, kanal ağzı, geniş kanal
ve basamak gibi manalara gelir.
Ayr: Medine-i
Münevvere'de bir dağdır.
Sindi;
yukarıdaki kelimeleri açıkladıktan sonra; hadisin manası bir sırdır".
-Bunu Allah'ın ilmine havale etmek uygun olur. Anlatılmak istenen şudur: Uhud
dağı övülmeye layık bir dağdır. Ayr de bunun aksinedir, der.