SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

KİTABU’L-MENASİK

<< 3115 >>

DEVAM: 104- MEDİNE-İ MÜNEVVERE'NİN FAZİLETİ, BABI

 

حدّثنا هَنَّادُ بْنُ السَّرِيِّ. حدّثنا عَبْدَةُ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ إِسْحَاقَ، عَنْ عَبْدِ اللهِ بْنِ مِكْنَفٍ؛ قَالَ: سَمِعْتُ أَنَسَ بْنَ مَالِكٍ يَقُولُ: إِنَّ رَسُولَ اللهِ صلى الله عليه وسلم  قَالَ ((إِنَّ أُحُداً جَبَلٌ يُحِبُّنَا وَنُحِبُّهُ وَهُوَ عَلَى تُرْعَةٍ مِنْ تُرَعِ الْجَنَّةِ. وَعَيْرٌ عَلَى تُرْعَةٍ مِنْ تُرَعِ النَّارِ)).

 

في الزوائد: في إسناده ابْنِ إسحاق، وهو مدلّس. وقد عنعنه. وشيخه عَبْدُ الله، قال البخاريّ: في حديثه نظر. وقال ابْنِ حبان: لا أعلم له سماعا من أنس. ويدفعه ما في ابْنِ ماجة من التصريح بالسماع.

 

Enes bin Mâlik (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: «Uhud, şüphesiz bizi seven ve bizim sevdiğimiz bir dağdır ve cennet bahçelerinden bir bahçenin üstündedir. Ayr (dağı) da cehennem kapılarından bir kapının üzerindedir.»

 

Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir : Bunun senedinde İbn-i İshâk bulunur. Bu râvl tedliscidir ve hadisi an'ane ile rivayet etmiştir. Onun şeyh'i Abdullah'tır. Bur hârî : Abdulalh'ın hadîsi üzerinde düşünmek gerekir, demiştir. İbn-i Hibbân da: Abdullah'ın Enes (r.a.)'den hadis işittiğini bilmem, demiştir. Fakat îbn-i Mâceh'ln rivayetinde Abdullah: Ben Enes'ten İşittim, dediği için İbn-i Hibbân'ın dediği husus giderilmiştir.

 

 

AÇIKLAMA:     Bu hadis notta belirtildiği gibi Zevaid nevindendir. Ancak ''Uhud, bizi seven ve bizim sevdiğimiz bir dağdır. buyruğU Buhari ve Müslim'in sahihlerinde yine Enes (r.a.)'den rivayet edilmiştir.

 

Hadis'in bu kısmının izahı bölümünde Nevevi: Seçkin ve sıhhatli mana şudur ki: Bu cümle hakiki manada kullanılmıştır. Mecazi mana kasdedilmemiştir. Allah Teala Uhud dağına, Resül-i Ekrem (s.a.v.)'i ve kasdettiği kimseleri, sevme kabiliyetini ve idrakını vermiştir. Bunun benzerleri çoktur. Kuru hurma kütüğünün Resül-i Ekrem (s.a.v.)'in aynlığına karşı deve iniltisi gibi bir ses çıkarması, çakıl taşlarının AIlah'ı tesbih etmesi, Mekke'deki bir taşın Resül-i Ekrem (s.a.v.)'i selamlaması, iki ayrı ağacın Resül-i Ekrem (s.a.v.)'in çağrısı üzerine bir araya gelmesi, Hira dağının sallanması ve Resül-i Ekrem (s.a.v.)'in Hira dağına hitaben: -Ey dağ dur. Çünkü senin üstünde yalnız bir Nebi, bir sıddik ve bii' şehid bulunur,., buyurması ve Allah Teala'nın; ''Her şey de Allah'ı hamd ile tesbih eder ve lakin siz onların tesbihini anlamazsınız'' buyruğu, buna örnek gösterilebilir.

 

Bir kavle göre hadisin manası şöyledir: Uhud dağı çevresinde oturan Ensar bizi sever biz de onları severiz.

Hadisin bundan sonra gelen cümlelerine gelince, bu kısımda geçen iki üç kelimeyi açıklayayım. Sonra manası üzerinde iki üç cümle söyleyeyim:

Türa': -Tür'a'nın çoğuludur. Tür'a, yüksekçe olan bahçe, kapı, kanal ağzı, geniş kanal ve basamak gibi manalara gelir.

 

Ayr: Medine-i Münevvere'de bir dağdır.

Sindi; yukarıdaki kelimeleri açıkladıktan sonra; hadisin manası bir sırdır". -Bunu Allah'ın ilmine havale etmek uygun olur. Anlatılmak istenen şudur: Uhud dağı övülmeye layık bir dağdır. Ayr de bunun aksinedir, der.