DEVAM: 7- KİŞİNİN KENDİ
KAVMİNİ KAVMİYETÇİLİK DUYGUSUYLA KÖRÜ KÖRÜNE SAVUNUP ONLAR İÇİN ÖFKELENMESİ
BABI
حدّثنا
أَبُو بَكْرِ
بْنُ أَبِي
شَيْيَةَ. حدّثنا
زِيَادُ بْنُ
الرَّبِيعِ
الْيُحْمِدِيُّ
عَنْ
عَبَّادِ
بْنِ كَثِيرٍ
الشَّامِيَّ،
عَنِ
امْرَأَةٍ
مِنْهُمْ
يُقَالُ
لَهَا: فَسيِلَةُ.
قَالَتْ:
سَمِعْتُ
أَبِي
يَقُولُ: سَأَلْتُ
النَّبِيَّ
صلى الله عليه
وسلم، فَقُلْتُ:
يَا رَسُولَ
اللهِ! أَمِنَ
الْعَصَبِيَّةِ
أَنْ يُحِبَّ
الرَّجُلُ
قَوْمَهُ؟ قَالَ
((لاَ. وَلِكنْ
مِنَ
الْعَصَبِيَّةِ
أَنْ بُعِينَ
الرَّجُل
قَوْمَهُ
عَلَى
الظُّلْمِ)).
في الزوائد:
روى أبو داود
بعض هذا
الحديث. وهو: قلت
يا رسول الله:
ما العصبية؟
قال ((أن يعين
الرجل قومه
على الظلم)).
Fuseyle'nin
babasi (Vasile bin el-Eska') (r.a.j'dan; şöyle demigtir: Ben, Ya Resulallah!
Adamın kendi kavmini sevmesi taassubtan (bir çeşit sayılır) mı? diye Nebi
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e sordum. O: «Hayır. Ve lakin adam'ın kendi
kavmine zulumde yardım etmesi taassubtan (bir nevi)dir», buyurdu.
Not: Zevaid'de
şöyle denilmiştir: Ebu Davud bu hadisin bir parçasını rivayet etmiştir. O parça
şöyledir: ''Ben Ya Resulallah! Asabiyyet nedir? diye sordwn. O buyurdu ki:
''Adamın kavmine zulümde yardım etmesidir.''
AÇIKLAMA: Ebu Hureyre (r.a.)'ın hadisini Müslim ve Nesai uzun bir metin halinde rivayet
etmişlerdir. Müsliın bu hadisi "Kitabu'l-İmare" bölümünün 13. babında
rivayet etmiştir. Nesai de "Kitabu
Tahrimi'd-Demm" bölümünde rivayet etmiştir.
Bu hadiste
geçen Rayet: Bayrak demektir. İmmiyye de Ama'dan alınmadır. Ama: Dalalet ve
sapıklıktır. Nevevi: "İmmiyye bayrak" ifadesi Ahmed bin Hanbel ve
cumhlira göre; hak veya. batıl olduğu belirsiz bir gaye etrafında toplanan bir
topluluk. anlamında kinayedir, demiştir.
Asabinet'i de
soy sop davası manasına yorumlamayı uygun buldum. Aslında bu kelime gerek
ikinci hadiste ve gerekse Ebu Davud'un rivayet ettiği benzeri hadiste kişinin
kendi kavmine zuıümde yardımcı olması şeklinde beyan buyurulmuştur. el-Münavi
de: Asabiyyet, zalime yardım etmektir, demiştir. el-Kari de böyle demiştir.
Ancak bu kelime birinci hadiste zalime yardım etmek şeklinde yorumlanırsa bu
ifade İmmiyye rayet, yani hak veya batıl olduğu mechul bir gaye, ifadesine pek
uygun düşmez kanısındayım. Çünkü zalime yardım etmek batıldır. Artık bunun hak
veya batıl olduğunun belirsiz olduğu söylenemez. Allah, en iyi bilendir.
İkinci hadis
ise Zevaid türündendir. Ancak notta belirtildiği gibi Ebu Davud da bunun bir
benzerini rivayet etmiştir.
HADISLERDEN
ÇıKAN HÜKÜM:
1. İsıamda
taassup yoktur. Yani kişi körü körüne ve şuursuzca kabilesine, akrabasına ve
kavmine yardıma koşamaz, ulu orta onlar için başkasına kızamaz. Başka bir
.deyimle müslüman, hak mı batıl mı olduğunu bilmediği bir dava peşinde koşamaz.
Haksızlık eden kişi babası da olsa ondan yana çıkamaz.
2. Hak veya
batıl olduğu mechul bir gaye etrafında toplanan bir guruba katılıp halkı soy
sop davasına çağıran veya soyu sopu için öfkelenerek çarpışan ve dolayısıyle
öldürülen bir kimsenin ölümü şekil bakımından cahiliyet devri ölümüne benzer.
Yani cahiliyet devri insanları nasıl başsız ve düzensiz biçimde bir taassup ile
çarpışıp öldürülüyor idi ise bu da ona benzer.
Bu ifadeden
maksad böyle bir çarpışmada ölen müslümanın kafir olarak öldüğünü bildirmek
değildir.
3. Kişinin
kendi kavmini, kabilesini sevmesi meşrudur.
Şu noktayı
belirtmeyi uygun buldum: Bu babta rivayet edilen hadisler bir kimsenin kendi
akrabasına zulümde, haksız konularda yardımcı olmasını ve soy sop davasını
güderek onlar için öfkelenmesini yasaklar. Kişiye en yakın olan akrabası için
böyle yapması yasaklandığına göre aşireti, kabilesi, kavmi veya ırkdaşlan için
böyle bir yola girmesi gayet tabii yasak olur. Bu itibarla bu hadislerin hükmü
bu gibi cereyanlara da şümullüdür denilebilir. İslamda kişinin ırkma,
kafatasına, deri rengine ve diline değil onun imanına. ibadetine, Allah'a
kulluk görevini yapması derecesine bakılır. Allah katmda en değerli ve üstün
müslüman, O'na takvada en yakın olanıdır. Arabın Arap olmayana ve Kureyş
soyundan olanın başka soydan olana hiçbir üstünjüğü yoktur. Üstünlük ancak
takva iledir, Bu konuda ayetler ve hadisler mevcuttur.