DEVAM: 12- FİTNE
(DÖNEMİN) DE DİLİ TUTMAK BABI
حدّثنا
أَبُو بَكْرِ
بْنُ أَبِي
شَيْيَةَ. حدّثنا
مُحَمَّدُ
بْنُ بِشْرٍ.
حدّثنا مُحَمَّدُ
بْنُ عَمْرٍو.
حَدَّثَنِي
أَبِي عَنْ أَبِيهِ
عَلْقَمَةَ
بْنِ
وَقَّاصٍ؛
قَالَ: مرَّ
بِهِ رَجُلٌ شَرَفٌ.
فَقَالَ لَهُ
عَلْقَمَةُ:
إِنَّ لَكَ رَحِماً.
وَإِنَّ لَكَ
حَقّاً.
وَإِنَّي رَأَيْتُكَ
تَدْخُلُ
عَلَى
هؤْلاَءِ
الأُمَرَاءِ.
وَتَتَكَلَّمِ
عِنْدَهُمْ
بِمَا شَاءَ
اللهُ أَنْ
تَتَكَلَّمَ
بِهِ.
وَإِنِّي سَمِعْتُ
بِلاَلَ بْنُ
الْحَارِثِ
الْمُزَنِيَّ،
صَاحِبَ
رَسُولِ
اللهِ صلى
الله عليه
وسلم، يَقُولُ:
قَالَ
رَسُولُ
اللهِ صلى
الله عليه وسلم: ((إِنَّ
أَحَدِكُمْ
لَيَتَكلَّمُ
بَالْكَلِمَةِ
مِنْ
رِضْوَانِ
اللهِ. مَا
يَظُنُّ أَنْ
تَبْلُغَ مَا
بَلَغَتْ .
فَبَكْتُبُ
اللهُ عَزَّ
وَجَلَّ لَهُ
رِضْوَانَهُ
إِلَى يَوْمِ
الْقِيَامَةِ.
وَأِنَّ
أَحَدَكُمْ
لَيَتَكلَّمُ
بِالْكَلِمضةِ
مِنْ سُخْطِ
اللهِ. مَا
يَظُنُّ أَنْ
تَبْلُغَ مَا
بَلَغَتْ. فَيَكْتُبُ
اللهُ عَزَّ
وَجَلَّ
عَلَيْهِ بِهَا
سُخْطَهُ
إِلَى يَوْمِ
يَلْقَاهُ)).
قَالَ عَلْقَمَةُ:
فَانْظُرْ،
وَيْحَكَ!
مَاذّا
تَقُولُ،
وَمَاذَا
تَكَلَّمُ.
فَرُبَّ
كَلاَمٍ، ((قَدْ))
مَنَعَنِي
أَنْ
أَتَكَلَّمَ
بِهِ، مَا سَمِعْتُ
مِنْ بِلاَل
بْنِ
الْحَارِثِ.
Alkame bin Vakkas
(r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Eşraftan bir adam (bir gün) kendisine
uğramış ve Alkame ona: Şüphesiz senln (bana) bir yakınlığın var. Gerçekten
senin (benim üzerimde) bir hakkın da vardır. Ben senin şu emirler (sınıfı)
yanına girdiğini ve onlann yanında Allah'ın dilediği kadar (yani bol bol)
konuştuğunu görüyorum. Halbuki ben, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in
arkadaşı Bilal bin el-Haris el-Müzeni (r.a.)'den şu hadisi işittim: Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: Şüphesiz biriniz Allah'ın hoşnud
olduğu (güzel) sözlerden bir sözü ulaştığı yüce mertebeye ulaşacağını
sanmayarak söyleyiverir. Allah (Azze ve Celle) de o söz'e karşılok o kimse için
kıyamet'e kadar rızasını yazar (lütuf eder). şuphesiz biriniz de Allah'ın
gazabına sebep olan (fena) kelimelerden bir laf'ı, ulaştığı (büyük vebal)
derecesine ulaşacağını sanmayarak söyleyiverir. Allah (Azze ve Celle) de o
laf'a karşılık o kimse aleyhine huzuruna çıkacağı zaman'a kadar gazabnu yazar.»
Alkame (adama) :
Artık vay haline (Devlet adamlarıyla görüştüğünde) ne söylediğine ve ne
konuştuğuna bak, iyi düşün. Çünkü nice sözler var ki Bilal bin el-Haris
(r.a.)'den işittiğim hadis, beni o sözleri söylemekten (cidden) menetti, dedi.
Diğer tahric:
Bu hadisi Tirmizi, "Zühd" bölümünün "Az konuşma" babında
rivayet etmiştir. Tuhfe yazannın beyanına göre ayrıca Nesai, Malik, Ahmed, İbni
Hibban ve Hakim de rivayet etmişlerdir.
AÇIKLAMA: Tuhfe yazarının beyanına göre İbni Uyeyne: Bu
hadiste beyan edilen iyi söz ve fena sözden maksad; padişah yanında söylenen
sözlerdir. Allah'ın rızasına uygun söz, padişahı zulüm etmekten alakoymak için
yapılan konuşmadır. Allah'ın gazabına sebeb olan söz de padişahı zulüm ve
haksızlık etmeye sevkeden konuşmadır, demiştir.
Suyuti'nin
naklen beyanına göre İbni Abdilber de; bu hadisin bu şekilde yorumlanmasına
muhalefet eden kimseyi bilmiyorum, demiştir.
Günümüzdeki
devlet sistemine göre, padişah yerine devlet adamlan ve yetkili makamlar
bulunur.
Allah'ın iyi
konuşmacıya kıyamete kadar rızasını yazmasını Tıybi şöyle yorumlamıştır: Allah
böyle kimseyi hayırlı işlere koşmaya ve ibadetleri ifa etmeye muvaffak kılar ve
böylece adam hayatı boyunca ilahi rızaya uygun yaşantısını sürdürür. Öldüğü
zaman da kabir azabından korunur, kabri genişler ve kendisine: Yani evlenen
kimse gibi tatlı uykuya. dal. Seni ancak çok sevdiğin sevgilinden başkası
uyandırmayacak, denilir. Kıyamet günü de mutlu olarak haşredilir, Allah
tarafından hazırlanmış özel gölgede gölgelenir. Sonra üstün ikramlara ve
nimetlere mazhar kılınır ve nihayet bütün nimetleri geride bırakan Allah'ın
cemali ve Zat-i Bari'yi görmek şerefine kavuşturulur. Fena konuşan kişi de
bunun aksine dünya ve ahirette Allah'ın kalırına, gazabına ve azabına maruz
kalır,