DEVAM: 19- KADINLAR
FİTNESİ BABI
حدّثنا
مُحَمَّدُ
بْنُ رُمْحٍ.
أَنْبَأَنَا
اللَّيْثُ
بْنُ سَعْدٍ
عَنِ ابْنِ
الْهَادِ،
عَنْ عَبْدِ
اللهِ بْنِ
دِينَارٍ،
عَنْ عَبْدِ
اللهِ بْنِ
عُمَرَ، عَنْ
رَسُولِ
اللهِ صلى
الله عليه
وسلم؛
أَنَّهُ
قَالَ:
((يَامَعْشَرَ
النِّسَاءِ!
تَصَدَّقْنَ
وَأَكْثِرْنَ
مِنْ
الاِسْتِغْفَارِ.
فَإِنِّي
رَأَيْتُكُنَّ
أَكْثَرَ
أَهْلِ النَّارِ))
فَقَالَتِ
امْرَأَةٌ
مَنْهُنَّ جَزْلَةٌ:
مَا رَأَيْتُ
مِنْ
نَاقِصَاتِ
عَقْلٍ
وَدِينٍ
أَغْلَبَ
لِذِي لُبٍّ
مِنْكُنَّ.
قَالَتْ: يَا
رَسُولَ
اللهِ! وَمَا
نُقْصَانُ
الْعَقْلِ
وَالدِّينِ؟
قَالَ
((أضمَّا
نُقْصَانُ
الْعَقْلِ
فَشَهَادَةُ
امْرَأَتَيْنِ
تَعْدِلُ شَهَادَةَ
رَجُلٌ.
فَهَذَا مِنْ
نُقْصَانِ الْعَقْلِ.
وَتَمْكُثُ
اللَّيَالِيَ
مَا تُصَلِّي.
وتُفْطِرُ
فِي
رَمَضَانَ.
فَهذَا مِنْ
نُقْصَانِ
الدِّينِ)).
Abdullah bin Ömer
(r.a.)'dan rivayet edildiğine göre: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
«Ey kadınlar topluluğu! Sadaka veriniz ve çok istiğfar ediniz. Çünkü ben
sizlerin cehennem halkının çoğunluğunu teşkil ettiğinizi gördüm,» buyurdu.
Bunun üzerine kadın cemaatinden aklı başında biri: Ne günahımız var ki
cehennemliklerin çoğunluğu biz kadınlarız Ya Resulallah? diye sordu. Resul-i
Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Siz (şuna buna) çok la'net eder ve
kocanıza karşı nankörlük (yani nimetlerini inkar) edersiniz. Akıl ve dini
noksan olanlardan hiç birinin akıllı bir kimseye sizin kadar galebe çaldığını
görmedim,» buyurdu. Kadın :
Ya Resulallah!
Akıl ve din noksanlığı nedir? diye sordu. Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem): «Akıl noksanlığına gelince: iki kadının şahidliği bir erkeğin
şahidliğine denktir. işte bu (denklik hükmü), aklın noksanlığındandlr. Kadın
(hayız nedeniyle) günlerce namaz kılmaz ve Ramazan ayında (hayız süresince) oruç
tutmaz. işte bu da din'in noksanlığındandır (yani noksanlığıdır.)»
Diğer tahric:
Bu hadisi; Buhari, "Hayız Kitabında, Müslim de "İman Kitabında
rivayet etmişlerdir. el- Hafız' ın beyanına göre Nesai de rivayet etmiştir.
AÇIKLAMA: Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in bu konuşmayı bir bayram
namazı münasebetiyle namazgahda yaptığı Buhari' deki rivayetten anlaşılıyor.
Hadiste geçen
bazı kelimeleri açıklayalım:
Ma'şer: Ortak
bir yönü bulunan topluluk demektir. Kadınlar topluluğu, erkekler topluluğu,
insanlar topluluğu ve cinler topluluğu gibi.
Cezle: Akıllı,
dirayetli ve görüş bakımından yetenekli kadın manasını ifade eder.
La'n:
La'netlemek demektir. Yani la'netlenen kimsenin Allah'ın rahmetinden uzak
tutulmasını, kovulmasını dilemektir.
Aşir: Karıya da
kocaya da denilir. Burada koca manasında kullanılmıştır.
HADİ5TEN ÇIKAN
HÜKÜMLER, Nevevi bu hususta özetle şöyle der:
1. Hadiste
kadınlar sadaka vermeye, bol bol istiğfar ve tevbe etmeye teşvik edilmiştir.
2. İbadet ve
hayrat günahlara keffaret olur. Çünkü cehennemliklerin çoğunluğunun kadınlardan
oluşması, onların sadaka ve çok istiğfar etmelerine gerekçe gösterilmiştir.
3. Kadının
kocasına karşı nankörlük etmesi, iyiliklerini inkar etmesi büyük
günahlardandır. Çünkü cehennemle tehdid, günahın büyüklüğünün belirtisidir.
4. Bir kimseyi
la'netlemek çok çirkin günahlardandır. Fakat büyük günahlardan sayıldığına dair
bir kayıt bu hadiste yoktur. çünkü Resul-i Ekrem (s.a.v.), kadınların
la'netlemeyi çok kullandıklarını beyan buyurmuştur. Küçük bir günah, devamlı
işlenince büyük günah sayılır. İlim adamları la'netlemenin haramlığı hususunda
ittifak etmişlerdir. Çünkü la'net, kişinin Allah'ın rahmetinden
uzaklaştırılmasını dilemektir. Bu itibarla küfür üzerine mi, iman üzerine mi
öldüğü kesinlikle bilinmeyen bir kimse hakkında. böyle bir dilekte bulunmak
caiz değildir. Bunun içindir ki ilim adamları: Belirli bir müslümanı veya bir
kafiri, bir hayvanı la'netlemek caiz değildir. Ancak küfür üzerine öldüğü
kesinlikle bilinen veya kafir olarak öleceği açık, seçik şer'i bir delil ile
bilinen şeytan ve Ebu Cehil gibi kişilere la'net edilir, demişlerdir. İsim
vermeden kötülükler işleyenlere la 'net etmek ise caizdir. Mesela: Zalimlere,
fasıklara, yalancılara, kafirlere, faiz yiyenlere la'net olsun denilebilir.
5. Din,
noksanlık ve fazlalık kabul eder.
6. Devlet
başkanı, devlet adamları, büyük insanlar, emirleri altındaki insanlara,
kendilerine bağlı kimselere nasihat eder, onları uyarır ve ibadete teşvik eder.
7. Aklı başında
olan kadın bilmediğini öğrenmek üzere Resul-i Ekrem (s.a.v.)'e sorular sorduğu
gibi, maiyyet durumundakiler amirIerine, öğrenci - öğretmene, bilmeyenler
bilenlere sorular sorup bilmediklerini öğrenmeye çalışmalıdır.
Resul-i Ekrem
(s.a.v.) kadınların hayız süresince namaz kılmamaları ve Ramazan orucunu
tutmamaları gerekçesiyle onların dinlerinh noksan olduğunu bildirmiştir. Bunun
anlamı açıktır. Çünkü ibadetlere ve Allah'a itaat etmeye de din denilir. Durum
bu olunca ibadetleri ve taatı çok olan bir müslümanın dini, ibadet ve taatı az
olan müslümanın dininden fazladır, denilebilir. Başka bir deyimle ibadett çok
olan müslümanın dini fazlalaşır o İbadeti az olan müslümanın dini noksan olur.
Dinin
noksanlığı, bazen günah sayılan işler ve hareketler nedeniyle olur. Mesela
mazereti olmayan bir kimsenin Ramazan orucunu tutmaması, Cuma namazını
kılmaması gibi. Bazen de günah sayılacak bir durum olmaksızın din noksanlığı
oluşur. Mesela. yolculuk halinde veya hastalık nedeniyle Ramazan orucunu
tutmayan veya Cuma namazına gitmeyen bir kimsenin ibadetinde bir noksanlık
meydana gelir.
Hayız halindeki
kadın; şer'i mazeret dolayısıyla bu sürece namaz kılamaz, oruç tutamaz. Bu
fiilinden dolayı bir günaha girmesi söz konusu olmamakla beraber, bu ibadetleri
yapmışcasına sevab alması da düşünülemez. Böylece dininde, ibadetinde bir
noksanlık vardır. Ama bundan dolayı sorumlu değildir. Namazını bırakması vacib
olan ve bu sebeble namazını bırakan bir kadın, namaz kılması vacib olan ve bu
vacibi ifa eden bir kimse gibi değildir. Gayet tabii vacib, farz olan ibadeti
ifa eden kimsenin sevabı daha çok olur.