DEVAM: 3- DÜNYA (RAHATI
VE Nİ'METLERİNİN KIYMETİ} NİN DURUMU BABI
حدّثنا
يَحْيَى بْنُ
حَبِيبِ بْنِ
عَرَبِيٍّ.
حدّثنا
حَمَّادُ
بْنْ زَيْدٍ
عَنْ زَيْدٍ
لَيْثٍ، عَنْ
مُجَاهِدٍ،
عَنِ ابْنِ
عُمَرَ؛
قَالَ: أَخَدَ
رَسُولُ
اللهِ صلى
الله عليه وسلم
بِبَعْضِ
جَسَدِي
فَقَالَ:
((يَاعَبْدَ
اللهِ! كُنْ
فِي الدُّنْيَا
كَأَنَّكَ
غَرِيبٌ. أَوْ
كَأَنَّكَ
عَابِرُ
سَبِيلٍ.
وَعُدَّ
نَفْسَكَ
مِنْ أَهْلِ الْقُبُورِ)).
(Abdullah) bin
Ömer (r.a.)'dan; Şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) vücûdumun
bazısını tuttu ve: Ya Abdallah! Sen dünyada (vatanından uzak) bir yabancı gibi
yahut bir yoldan geçen (yolcu) gibi ol ve kendi nefsini mezarlar halkından
(ölülerden) say, buyurdu.
Diğer tahric:
Bu hadisi Tirmizi ve Ahmed de rivayet etmişlerdir.
AÇIKLAMA: Buhari de bunu rivayet etmiş, fakat hadisin son
cümlesi olan; "ve kendi nefsini mezarlar halkından say" cümlesini
rivayet etmemiştir. Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in İbni Ömer (r.a.)'nın iki omuzunu
tuttuğu, Buhari'nin rivayetinde açıklanmıştır. Bu rivayet, Müellifimizin ve
Tirmizi'nin rivayetlerini açıklamış olur.
Resul-i Ekrem
(s.a.v.)'in İbni Ömer (r.a.)'ın omuzlarını tutması hikmeti, buyurmak istediği
nasihat için İbni Ömer (r.a.)'ın dikkatini çekmek, iyi dinlemesini sağlamaktır.
Hadiste geçen "Garib"
kelimesi memleketinden ve yakınlarından uzak olan kimsedir ki buna yabancı
denilir. "Abir-i Sebil" kelimesi ise bir yoldan geçen yolcu demektir.
Tuhfe yazarının
beyanına göre Tıybi bu hadisin izah bölümünde şöyle demiştir: "Garib bir
kimse veya bir yoldan geçen bir yolcu gibi ol" cümlesinde geçen "Ev =
veya" kelimesi tereddüd ve şüphe anlamında değil, muhayyerlik ve mübahlık
içindir. Yani istersen garib gibi ol, istersen geçici yolcu gibi ol. Bunlardan
birisine benzemekte serbestsin. En güzeli bu kelimenin "Bel,,' yani
bilakis manasına olmasıdır. Yani kendisini Allah yoluna veren şuurlu mü'min
önce gurbet diyarında bulunan yurtsuz ve kimsesiz kimseye benzetilmiş, daha
sonra bundan vazgeçilerek yoldan geçen yolcuya benzetilmiştir. Çünkü gurbet
diyarında bulunan kimsesiz kişi bazen bir barınak bulur ve bir çevre yapar, eş
dost edinir. Yoldan geçen yolcunun ise kimsesizlik, yalnızlık ve tehlikeler
bakımından durumu daha fenadır. Yolcu kişi, hareket ettiği memleketten varacağı
memlekete kadar yol boyunca nice dereleri tepeleri katetmek, yırtıcı hayvanlar,
'Soyguncular ve benzeri zarar verici şeylerle karşılaşmak durumunda olabilir,
can ve mal güvenliğini yitirmiş olabilir. Bu itibarla bir saat bile durmadan,
mola vermeden yoluna devam etmek zaruretini duyabilir. Bu itibarla Allah
yolunda yürüyen kişinin yolcuya benzetilmesi daha güzeldir. Bunun içindir ki
İbni Ömer bu hadisi rivayet ettikten sonra ravisi Leys'e .. bir rivayette de
Mücahid'e hitaben "Akşama erişince, sabahı gczleme, sabaha erişince de
akşamı gözleme. Sağlıklı olduğun zamanının bir bölümünü hastalık zamanın için
ayırt hayatının bir kısmını da ölümün için tahsis et, demiştir."
BUHARİ HADİSİ VE İZAH İÇİN TIKLAYIN