DEVAM: 36- TÜRK (LERLE
SAVAŞMAK) BABI
حدّثنا
الْحَسَنُ
بْنُ
عَرَفَةَ.
حدّثنا عَمَّار
بْنُ
مُحَمَّدٍ
عَنِ
الأْعْمَشِ،
عَنْ أَبِي
صَالِحٍ،
عَنْ أَبِي
سَعِيدٍ الْخُدْرِيِّ؛
قَالَ: قَالَ
رَسُولُ اللهِ
صلى الله عليه
وسلم:
((لاَ
تَقُومُ
السَّاعَةُ
حَتَّى تُقَاتِلُوا
قَوْماً
صِغَارَ
الأَعْيُنِ،
عِرَاضَ
الْوُجُوهِ.
كَأَنَّ
أَعْيُنَهُمْ
حَدَقُ
الْجَرَادِ.
كَأَنَ
وُجُوهَهُمُ
الْمَجَانٌّ
الْمُطْرَقَةُ.
يَنْتَعِلُونَ
الشَّعَرَ
وَيَتَّخِذُونَ
الدَّرَقَ.
يَرْبُطُونَ
خَيْلَهُمْ
بَالنَّخْلِ)).
في الزوائد:
إسناده حسن.
وعمار بن محمد
مختلف فيه.
والحديث رواه
ابن حبان في
صحيحه من طريق
الأعمش.
Ebu Said-i Hudrî
(r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurdu, demiştir: Siz gözleri küçük ve yüzleri geniş - yuvarlak bir
kavimle savaşmadıkça kıyamet kopmayacaktır. Onların gözleri çekirge gözleri
gibi olup yüzleride kat kat deri ile kaplanmış kalkanlar gibidir. Kıl
ayakkabılar giyerler, deriden mamul kalkanlar edinirler ve atlarını hurma
ağaçlarına bağlarlar.
Not: Zevaid'de
şöyle denilmiştir: Bunun senedi hasendir. Ravi Ammar bin Mııhammed hakkında
ihtilaf vardır. Bu hadIsi İbni Hibban, kendi Sahihinde el-A'meş yoluyla rivayet
etmiştir.
Diğer tahric: İbn-i
Hibban
AÇIKLAMA: Müellifimizin kısmen değişik iki senedie rivayet
ettiği Ebu Hureyre (r.a.)'ın hadisini Buhari, Müslim, Tirmizi ve Ebu Davud da
benzer lafızlarla ve müteaddid senedlerle rivayet etmişlerdir. Amr bin Tağlib
(r.a.)'ın hadisini Buhari de rivayet etmiştir. Ebu Said (r.a.)'ın hadisi ise
notta belirtildiği gibi Zevaid türünden olup İbni Hibban tarafından da rivayet
edilmiştir.
Müellifimiz bu
hadislerin Türkler hakkında varid olduğuna babın başlığı ile işaret etmiştir.
Müellifimizin rivayet ettiği hadislerde vasıfları açıklanan kavrnin Türk
olduğuna dair bir kayıt yok ise de Buhari, Müslim, Ebu Davud ve Nesai'nin bazı
rivayetlerinde bu kavmin Türk olduğu kaydı mevcuttur. Şöyle ki: Buhari'nin
Cihad kitabında açtığı "Babu Kıtalı't-Türk = Türklerle savaş Babı"
bölümünde "Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet ettiği bir hadis şöyledir:
ResuluIlah (s.a.v.) buyurdu ki: Siz, gözleri küçük, yüzleri kırmızı, burunları
kısa - yassı ve yüzleri kat kat deri ile kaplanmış kalkanlar gibi (kalın, etli)
olan Türklerle savaşmadıkça kıyamet kopmayacaktır ve siz, ayakkabıları kıl olan
bir kavimle savaşmadıkça kıyamet kopmayacaktır.''
Müslim'in de
"Kitabü'l-Fiten"in 18. babında rivayet ettiği Ebu Hureyre (r.a.)'ın
bir hadisi şöyledir: "ResuluIlah (s.a.v.) buyurdu ki: Müslümanlar
Türklerle savaşmadıkça kıyamet kopmayacaktn. Onlar, yüzleri kat kat deri ile
kaplanmış kalkanlar gibi (kalın, etli) olup kıl elbise giyen ve kıl ayakkabı
ile yürüyen bir kavimdir."
Bu hadisi Ebu
Davud ve Nesai de rivayet etmişlerdir.
Bu rivayetler
bu babtaki hadislerin Türkler hakkında varid olduğuna delalet eder. Bu
nedenledir ki Müellifimiz de Buhari, Ebu Davud ve Tirmizi gibi bu hadislere ait
babın başlığını bu şekilde düzenlemiştir.
Müslümanlar ile
Türkler'den olduğu anlaşılan söz konusu kavim arasında vuku bulacağı bir
mu'cize mahiyetinde haber verilen savaşın şimdiye kadar meydana gelip
gelmediğine dair ilim ehlinin görüşünü ilerde açıklamak üzere şimdi hadislerde
geçen bazı kelimeleri açıklayalım:
Hadisler o
kavrnin ayakkabılarının kıl olduğunu ifade eder, Avnü'l-Mabüd yazarı bu hususla
ilgili olarak şu bilgiyi verir: Kurtubi, Tezkire'de: Onlar kıllardan mamul
iplikten elbise yaptıkları gibi ayakkabı da yaparlar. Hadisin açık manası
budur. Bu cümleden maksad şu da olabilir: Onlar saçlarını o kadar uzatırlar ki
gür ve uzun saçları bayağı elbise gibi vücudlarını örter ve ayaklarına kadar
sarktığı için ayakkabıları kıldandır, tlibiri kullanılmıştır, Fakat birinci
mana açık olanıdır, demiştir.
Suyuti de:
Kasdedilen mana birinci manadır. Çünkü o kavmin memleketi Soğuktur. Başka
giysiler onlara yaramaz, demiştir, el-Kari de: Yani onlar çarık giyerler.
Çarıklar tabaklanmamış deriden olduğu için kıl ayakkabı tabiri kullanılmıştır,
der.
Nevevi de:
Onlar kıldan mamul ayakkabılar giyerler. Bizim zamanımızda da bu nevi
ayakkabılar giyerler, demiştir.
ZüIf: Ezlef'in
çoğuludur, Zelef kökünden alınmadır. Zelef, burunun kısalığı ve yassılığıdır.
Mecann:
Micenn'in çoğuludur, kalkanlar demektir.
Mutraka: Kat
kat deri ile kaplanmış, demektir. Bir kavle göre yüzü deri ile kaplanmış
demektir.
Nevevi: O
kavmin yüzlerinin kat kat deri ile kaplanmış kalkanlara benzetilmesinden maksad
yüzlerinin genişliği, yuvarlaklığı ve yanak yumrularının yüksekliği itibariyle
anılan kalkanlara benzetilmesidir, der.
el-Kari de:
Yüzleri geniş ve yuvarlak olduğu için kalkanlara benzetilmiş ve kalın olup çok
etli olduğu için de kat kat deri ile kaplanmış kalkanlara benzetilmiş,
demiştir.
Cerad: Çekirge
demektir. Hadak: Çekirgenin göz bebeğidir. Derak da deriden mamul ağaçsız ve
kirişsiz kalkandır.
Bu hadislerde
haber verilen savaş vuku bulmuş mu, bulmamış mı? Bu hususla ilgili olarak
Kurtubi özetle şöyle derler: 617. yılın 5. ayında İslam memleketlerine saldıran
Tatar orduları Horasan beldelerini kılıçtan geçirdiler. Sasan Oğulları
memleketlerinin altını üstüne getirdiler. Neşaver şehrini yakıp yıktılar. Rey,
Kazvin, Erdebil, Merağa ve Azer baycan bölgelerini istila ederek halkını imha
ettiler. Ancak mağaralara sığınabilenler kurtulabildiler. Bu memleketlerde
bulunan sayısız eşraf ve alimleri öldürdüler. Kadınları ve çocuklan öldürmekten
geri kalmadılar. İsfahan ve dolaylarını da yakıp yıktılar. Atlarını cami ve
mescidl.erin direklerine bağladılar ...
Ayni de
Buhari'nin şerhinde buna benzer bilgi vermektedir.
Hadislerde
haber verilen savaş Tatar ordularının yaptığı tahribat olabilir. Allah en iyi
bilendir.