SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

KİTABU’Z-ZÜHD

<< 4100 >>

1- DÜNYADA ZÜHD (YANİ DÜNYAYA RAĞBET GÖSTERMEYİP ONDAN YÜZ ÇEVİRME) BABI

 

هِشَامُ بْنُ عَمَّارِ. حدّثنا عَمْرُو بْنُ وَاقِدٍ الْقُرَشِيُّ. حدّثنا يُونُسُ بْنُ مَيْسَرَةَ بْنِ جَلْبَسٍ عَنْ أَبِي إِدْرِيسَ الْخَوْلاَنِيِّ، عَنْ أَبِي ذَرٍّ الْغِفَارِيِّ؛ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم:  ((لَيْسَ الزَّهَادَةُ فِي الدُّنْيَا بِتَحْريمِ الْحَلاَلِ، وَلاَ فِي إِضَاعَةِ الْمَالِ وَلِكنِ الزَّهَادَةَ فِي الدُّنْيَا أَنْ لاَ تَكُونَ بِمَا فِي يَدَيْكَ أَوْثَقَ مِنْكَ فِيهَا. لَوْ أَنَّهَا أُبِقَيتْ لَكَ)). قَالَ هِشَامٌ: قَالَ أَبُو إِدْرِيسَ الْخَوْلاَنِيُّ يَقُولُ: مِثْلُ هذَا الْحَدِيثِ فِي الأَحَادِيثِ، كَمِثْلِ الإْبْريز فِي الذَّهَبِ.

 

Ebu Zerr-i Ğifârî (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Dünya'ya rağbet göstermemek, ondan yüz çevirmek, ne helal şey'i haram etmekledir, ne de malı zayi etmek (atmak veya yersiz harcamak) tadır. Ve lakin dünyaya rağbet göstermemek, senin ellerinde bulunan (ni'met ve imkanlar)'a Allah'ın elinde (yani hazinesinde) olan (ni'met ve imkânlar) dan fazla güvenir (umutlanır) olmamandır ve başına bir musibet geldiği zaman sevabından dolayı ona gösterdiğin rağbet (ve rızan) ın, başına o musibetin faraza gelmemiş olması arzusundan fazla olmasıdır.

 

Hişam dediki: Ebu İdrîs el Havlani, konuşmasında: Hadisler içinde bu hadîsin durumu altın içinde som altının durumu gibidir, demiştir.

 

Diğer tahric: Tirmizi

 

AÇIKLAMA: Bu hadisi Tirmizi de Zühd bölümünde rivayet etmiş ve Ebu İdris el-Havlani'nin adının AizuIlah bin Abdilah olduğunu söyledikten sonra: Amr bin Vakıd hadisi münker olan bir ravidir, demiştir. Bu ravi Müellifimizin senedinde de mevcuttur.

 

Zühd ve Zehadet'in dünyadan yüz çevirmek ve dünyaya rağbet göstermemektir. Hadiste gerçek ve muteber zühdün ne olduğu ve ne olmadığı ifade buyurulmaktadır. Şöyle ki: Hadisin baş kısmında "Dünyaya rağbet göstermemek ve ondan yüz çevirmek ne helal şeyi haram etmekledir, ne de malı zayi etmekledir" buyurulmuştur. Yani dünyadan yüz çevirmek bazı cahillerin yaptığı gibi Allah'ın helal kıldığı şeyleri kendine haram etmek suretiyle değildir. Bir kısım cahiller et, tatlılar ve meyveleri yemekten, yeni elbise giymekten, evlenmekten ve benzeri meşru nimetlerden kaçınarak bunun zahidliğin gereği ve olgun derecesi olduğunu sanırlar. Halbuki Resul-i Ekrem (s.a.v.), diğer alanlarda olduğu gibi dünyaya rağbet göstermemek konusunda da eşsiz olduğu halde helalolan şeyleri kendi zatına haram etmemiş ve anılan nimetlerden istifade etmiştir. Allah Teala da Maide suresinin 87. ayetinde mealen: "Ey iman edenler Allah'ın size helal kıldığı nimetlerin temiz ve hoşlarını kendinize haram etmeyiniz ve aşırı gitmeyiniz. Şüphesiz, Allah aşırı gidenleri sevmez." buyurmuştur.

 

Hadisin bu bölümünde zahidliğin, dünyaya rağbet göstermemenin malı zayi etmekle de olmadığı da belirtilmektedir. Yani malı denize atmak veya zengin fakir ayırımı yapmaksızın malı rastgele herkese dağıtmak, yersiz ve anlamsız harcamak zahidlik ve dünyaya rağbet göstermemek değildir. Bunun zahidlikle bir ilgisi yoktur.

 

Hadisin bundan sonraki bölümünde müteber ve kemal derecesine ulaşan zahidliğin iki alameti vurgulanmaktadır. Bunlardan birincisi kişinin elinde bulunan mallar, san'atlar, işler, yetkiler ve benzeri tüm nimetlere Allah'ın hazinesinde bulunan nimetlerden fazla güvenmemesi, ümit bağlamamasıdır. Çünkü kişinin elindeki bütün nimetler bir anda yok olabilir, tükenebilir. Fakat Allah'ın hazinesindeki nimetler sayısızdır, tükenmesi düşünülemez. Allah, kullarına rızıklarını vermeyi taahhüt buyurmuş ve umulmadık yollardan onlara nimetler ihsan ve ikram edebilir. Şu halde mu'min kişi elindeki nimetlerden ziyade Allah'ın hazinesindeki nimetlere ümit bağlamalıdır.

 

Müteber ve kemale eren zahidliğin ikinci alametine dair cümleler müteaddid biçimlerde yorumlanmıştır. Tuhfetü'l-Ahvezi yazarı tercemede belirttiğim biçimde yorumlamıştır. Buna göre kasdedilen mananın özeti şudur: Gerçek zahidliğin, yani dünyadan yüz çevirmenin bir alameti de sevabını elde etmek üzere başına gelen musibetin gelişine olan rağbetinin o musibetin gelmemiş olması arzusundan kuvvetli ve fazla olmasıdır.

 

Sindi ise bu cümlelerden kasdedilen mananın şöyle olduğunu söylemiştir: Yani başına gelen musibetin sevabı senin nazarında o musibet dolayısıyla yitirdiğin maldan üstün ve hayırlı olmalıdır. Muteber zahidlik senin bu görüşte olmandır.

 

El-Hafni ise Camiu's-Sağir haşiyesinde bu cümlelerden kasdedilen manayı şöyle bir misal ile izah etmeye çalışmıştır: Yani hırsızlık ve suya batmak gibi bir musibetle malın gittiği zaman buna, malının gitmemesinden fazla memnun olmalısm, tam manasıyla bu musibetin gelişine rıza göstermelisin ve bu hale daha çok sevinmelisin, şöyle demelisin: Malım gitmemiş olsaydı belki ondan hiç hayır yapmaz ve dolayısıyla bir sevab kazanmazdım. Fakat malımın gitmesiyle beri sevab kazanmış oldum. Durum bu o\unca malının telef olması mü'min kişinin nazarında telef olmamasından daha sevimli oiur.

 

Hadisin üstün değerini ifade eden son cümleyi Ebu İdris el-HavIani'nin, sözü olarak terceme ettim. Bu cümlenin Ebu Zerr-i Gifari (r.a.) veya başka raviye ait olması ihtimali de vardır. Allah en iyi bilendir.