SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

KİTABU’Z-ZÜHD

<< 4164 >>

14- TEVEKKÜL VE YAKİN BABI (YANİ HERŞEYİN ALLAH'TAN GELDİĞİNE İMAN)

 

حدّثنا حَرْمَلَةُ بْنُ يَحْيَى. حدّثنا عَبْدُ اللهِ بْنُ وَهْبٍ. أَخْبَرَنِي ابْنُ لَهِيعَةَ عَنِ ابْنِ هُبَيْرَةَ، عَنْ أَبِي تَميمٍ الْجَيْشَانِيِّ؛ قَالَ: سَمِعْتُ عُمَرَ يَقُولُ: سَمِعْتُ رَسُولَ اللهِ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ ((لَوْ أَنَّكُمْ تَوَكَّلْتُمْ عَلَى اللهِ حَقَّ تَوَكُّلِهِ. لَرَزَقَكُمْ كَمَا يَرْزُقُ الطَّيْرَ. تَغْدثو خِمَاصاً، وَتَرُوحُ بَطَاناً.

 

Ömer (bin el-Hattâb) (r. a.)'den; Şöyle demiştir: Ben, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken işittim: Eğer siz hakkıyle Allah'a tevekkül etseydiniz sabahleyin aç gidip akşamleyin tok olarak (yuvalarına) dönen kuşları rızıklandırdığı gibi sizi (de) muhakkak rızıklandırırdı.

 

 

Diğer tahric: Tirmizi (2344); Nesai s-kübra (11805); Ahmed, Müsned (205); İbn Hibban (730).

 

AÇIKLAMA:  Tevekkül: İtimad etmek, güvenmek ve dayanmak demektir. Himas: Hamis'in çoğuludur. Hamis: Karnı aç olan demektir.

Bitan: Batinin çoğuludur. Batin: karnı tok ve dolu olan demektir.

 

Allah Teala'ya hakkıyle tevekkül şöyle olur: Her şeyi yaratan, dilediğine dilediğini veren, dilediği şeyi dilediği kimseden alan ancak Allah'tır. O'ndan başka ve iradesi dışında ne veren ne de alan vardır. Kişinin bu inançla gerekli tedbiri alıp elinden gelen gayreti göstererek ve Allah'a dayanarak rızkını ve menfaatini araması şekli Allah'a hakkıyle tevekkül edilerek yapılan çalışmadır.

 

Tuhfe yazarının beyanına göre el-Münavi bu hadisin izahında şöyle demiştir: Yani kuşlar sabahleyin aç karnına gidip akşam tok karnına dönerler Allah onların rızıklarını verir. Şu halde rızkı veren çalışma değil, Allah'tır. Şu halde hadis, tevekkülün tembel durmak ve boş gezmek olmadığına, bilakis rızık yollarına baş vurmanın gerekliliğine işaret eder. Çünkü kuşlar çalışmak, gayret göstermek ve aramakla rızıklanırlar. Bunun içindir ki Ahmed demiş ki, hadiste çalışmayı bırakmaya delalet eden bir yön yoktur. Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şunu buyurmak istemiştir: Eğer onlar gidiş gelişlerinde, yaptıkları işlerde Allah'a tevekkül etseydi ve her hayır ile iyiliğin ancak Allah'ın elinde olduğunu kesinlikle bilseydi, kuşlar gibi bol rızıkla ve salimen döneceklerdi. Fakat onlar, güçlerine ve çalışmalarına güvenip dayandılar. Bu ise tevekkül prensibine ters düşer.

 

Eş-Şeyh Ebu Hamid de: Tevekkülün manasının bedenle çalışmayı bırakmak, kalb ile tedbiri terketmek ve atılan çaput gibi yere yığılıp kalmak, olduğu sanılır. Bu ancak cahillerin zannıdır. Çünkü böyle tembel durup beklemek dinen haramdır. Diğer taraftan din, tevekkülü övmüştür. Dinin haram kıldığı bir şeyi övmesi nasıl düşünülebilir, demiştir.

 

İmam Ebu Kasim el-Kuşeyri de: Tevekkülün yeri kalbtir. Kul rızkın ancak Allah tarafından verildiğine kesinlikle inandıktan sonra bedenen çalışması, gayret etmesi kalbte beslediği tevekkül inancına aykırı olmaz. Kul bir işte başarılı olursa, bunun AIlah'ın yardım ve keremiyle olduğuna ve başarısı olursa bunun da ilahi takdir olduğuna inanmalıdır, demiştir.