SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

KİTABU’Z-ZÜHD

<< 4253 >>

DEVAM: 30- TEVBEYİ (HATIRLAMAK) BABI

 

حدّثنا رَاشِدُ بْنُ سَعِيدٍ الرَّمْلِيُّ. أَنْبَأنَا الْوَلِيدُ بْنُ مُسْلِمٍ عَنِ مُسْلِمٍ عَنِ ابْنِ ثَوْبَانَ، عَنِ أَبِيهِ، عَنْ مَكْحُولٍ، عَنْ جُبَيْرِ بْنِ نُفَيْرٍ، عَنْ عَبْدِ اللهِ بْنِ عَمْرٍو، عَنِ النَّبِيِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ: ((إِنَّ اللهَ عَزَّ وَجَلَّ لَيَقَبْلُ تَوْبَةَ الْعَبْدِ مَالَمْ يُغَرْغِرْ)).

 

في الزوائد: في إسناده الوليد بن مسلم، وهو مدلس. وقد عنعه. وكذلك مكحول الدمشقيّ.

 

Abdullah bin Amr (bin el-As) (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: Allah (Azze ve Celle), kul'un tevbesini ruhu boğazına gelmedikçe muhakkak kabul eder."

 

Not; Zevald'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde el-Velid bin Müslim bulunur. Bu ravi tedlisçidir ve hadisi an'ane ile rivayet etmiştir. Ravi Mekhul ed-Dimeşki de öyledir.

 

Tahric bilgisi: Tırmizi, Hakim, Ahmed, İbni Hibban ve Beyhaki bu hadisi Abdullah bin Amr (r.a.)'den değil de Abdullah bin Ömer bin el-Hattab (r.a.)'den rivayet etmişler. Diğer taraftan el-Münziri. et-Terğib ve't-Terhib'te, Tuhfe yazarı, TirmizI'nin şerhinde ve Celalü'd-Din, Camiu's-Sağir'de bu hadisi Abdullah bin Ömer bin el-Hattab (r.a.)'ın hadisi olarak kitabına alan alimleri sayarken ibni Mace'nin ismini de veriyorlar. Yani yukarıda isimlerini verdiğim üç kitaba göre İbni Mace bu hadisi AbduIIah bin Amr bin el-As (r.a.)'dan değil de Abdullah bin Ömer bin el-Hattab (r.a.)'dan rivayet etmiştir. Bu takdirde hadis, Zevaid türünden sayılmaz. Çünkü Tirmizi de rivayet etmiştir. Ancak Zevaid yazarı elde mevcut sünen nüshalarında AbduIIah bin Ömer değil de AbduIIah bin Amr'ın yazılı olduğunu dikkate alarak bunu Zevaid türünden saymakla beraber yukardaki durumu da belirtir.

 

AÇIKLAMA:    Hadiste geçen "Gargara" kelimesinin asıl manası su veya benzeri bir sıvı maddeyi ağıza alıp gargara etmektir. Burada ise ruh'un boğaza gelmesi manası kasdedilmiştir. Tuhfe yazarı: Bundan maksad hayattan ümidin kesilip ölümün kesinlik kazandığı zamandır. Yani bir kimse hayattan ümidini kesip de artık ölmesi zamanının geldiğini anlayınca, tevbe ederse o tevbe geçerli değildir. Ama henüz bu hale düşmeden tevbe ederse tevbesi kabul olunur, der, ve Nisa süresinin 18. ayetini te'yid için nakleder. Bu ayetin meali şöyledir: "Kötülükleri işlemeye devam edip de nihayet ölüm kendisine geldiği zaman "Ben şimdi tevbe ettim" diyenler ile kafir olarak ölenler için tevbe yoktur. İşte biz onlar için acıklı bir azab hazırladık."

 

Tuhfe yazarı yukarda mealini verdiğim ayeti naklettikten sonra: İbni Abbas (r.a.) ayette geçen "Ölümün gelmesi - hazır olması" ifadesini ölüm döşeğindeki kişinin Azrail (a.s.)'ı görmesi biçiminde yorumlamıştır. Ancak bu yorum, yani can alan meleğin hastaya görünmesi durumu, umumi değildir, çoğunluk itibariyledir. Çünkü can alıcı meleği görmeyen de çoktur ve ruh boğaza gelmeden önce onu gören de çoktur, der.

 

Sindi de "Gargara" ifadesinden maksad, hastanın ahiret ile ilgili halleri görmesi anıdır, demiştir.

Hulasa: İster bu ifadeyi hayattan ümidin kesildiği an, ister ahiret ahvalinin görülmeye başlandığı an biçiminde yorumlayalım, bundan önce edilen tevbe kabul olunur. Bundan sonraki tevbe geçerli değildir. Çünkü ahiret ahvalini gördükten sonra tevbenin bir değeri ve kıymeti kalmaz. Diğer taraftan hayattan ümidini kestikten sonra kişi hangi günahı işleyebilir ki bir daha işlememeye söz ve karar versin. Oysa tevbenin şartlarından birisi de işlenen günahı bir daha işlememeye kesin karar vermektir.

 

Hadisin zahirine göre bu hüküm umumidir. Yani gerek kafirin küfürden tevbe edip iman etmesi, gerekse müslüman kimsenin günahlardan tevbe etmesi, kabulolunur. Fakat can boğaza gelince ne kafirin ne de müslümanın tevbesi kabul olunmaz. Bazı Hanefı alimleri bu hadisin hükmünü kafir kişiye tahsis etmişler. Bu yoruma göre müslüman kişinin ruhu boğazına geldikten sonra da tevbesi kabulolunur.