DEVAM: 38- CENNET'İN
SIFATI BABI
حدّثنا
هِشَامُ بْنُ
خَالِدٍ
الأَزْرَقُ، أَبُو
مَرْوَانَ
الدِّمَشْقِيُّ.
ثنا خَالِدُ
بْنُ يَزِيدَ
بْنِ أَبِي
مَالِكٍ عَنْ
أَبِيهِ،
عَنْ خَالِدِ
بْنِ
مَعْدَانَ،
عَنْ أَبِي
أُمَامَةَ؛
قَالَ: قَالَ
رَسُولُ اللهِ
صلى الله عليه
وسلم: ((مَا
مِنْ أَحَدٍ
يُدْخِلُهُ
اللهُ الْجَنَّةَ،
إِلاَّ
زَوَّجَهُ
اللهُ عَزَّ وَجَلَّ
ثِنْتَيْنِ
وَسَبْعِينَ
زَوْجَةً:
ثِنْتَيْنِ
مِنَ
الْحُورِ
الْعِينِ،
وَسَبْعِينَ
مِنْ
مِيرَاثِهِ
مِنْ أَهْلِ
النَّارِ. مَا
مِنْهُنَّ
وَاحِدَةٌ
إِلاَّ
وَلَهَا
قُبُلٌ
شَهِيٌّ.
وَلَهُ
ذَكَرٌ لاَ
يَنْثَنِي)). قَالَ
هِشَامُ بْنُ
خَالِدٍ: مِنْ
مِيرَاثِهِ
مِنْ أَهْلِ
النَّارِ،
يَعْنِي
رِجَالاً
دَخَلُوا
النَّارَ.
فَوَرِثَ
أَهْلُ الْجَنَّةِ
نِسَاءَهُمْ.
كَمَا
وُرِثَتِ
امْرَأَةُ
فِرْعَوْنَ.
في الزوائد:
في إسناده
مقال. وخالد
بْنُ يزيد بْنُ
أَبِي مالك
وثقه العجليّ.
وأحمد بْنُ صالح
المصريّ ضعفه
أحمد وابن
معين وأبو
داود والنسائيّ
وابن الجارود
الساجي
والعقيليّ وغيرهم.
Ebu Ümame
(r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurdu, demiştir: Allah (Azze ve Celle) sizden cennete dahil ettiği her
adam'a yetmiş iki zevce verir. Bunlardan İkisi gözleri geniş hurilerden ve
yetmişi cehennemlik olanlardan kalma mîrasındandır. Bu zevcelerin hepsinin
kadınlığı çok şehvet çekicidir ve cennetlik olan her adamın şehvet gücü
daimidir.
Hİşam bin Haild
hadîsin; مِنْ
مِيرَاثِهِ
مِنْ أَهْلِ
النَّارِ ifadesinden maksad şudur,
demiştir: Bazı erkekler cehenneme (ebedî olarak) girerler ve Fir'avun'un kansı
(asiye) miras olarak (kıyamette) alınmış (olacağı) gibi cennet ehli olan
erkekler onların (imanlı) kadınlarını miras olarak alırlar.
Not: Zevaid'de
şöyle denilmiştir: Bunun senedi söz götürür durumdadır. Çünkü ravilerinden
Halid bin Yezld bin Ebi Malik'i, eı-Teli ve Ahmed bin Salih el-Mısrl güvenilir
saymışlardır. Ama Ahmed, İbn-i Main, Ebu Davud, Nesai, İbnü'l-Carud es-Saci,
el-Ukayli ve başkalan bu raviyl zayıf saymışlardır.
AÇIKLAMA: Bilindiği gibi cennette güneş, gündüz ve gece olmadığı için günler ve
haftalar da olmaz. Çarşıdan maksad da cennet halkının toplanıp görüştükIeri ve
arzuladıklan her türlü eşyanın onların emrine verildiği yer demektir. Cennet
halkının bu yerde görüşmeleri süresinin dünya günleri ile mukayese edildiğinde
bir Cuma günü kadar olduğu burada ifade edilmiştir.
Müslim de
Cennet kitabının 5. babını cennet çarşısına tahsis ederek orada Enes bin Malik
(r.a.)'den rivayet ettiği bir hadiste Resul-i Ekrem (s.a.v.) mealen;
"Cennette muhakkak bir çarşı vardır. Cennet halkı her Cuma günü oraya
vanrlar. Sonra kuzey rüzgsrı eserek yüzlerine ve elblselerine (güzel kokular)
serper. Bu suretle güzellikleri ve parlaklıkları artar. Sonra ev halkının
yanlarına cemal ve güzellikleri artmış olarak dönerler. Ev halkı da: Vallahi
siz bizden ayrıldıktan sonra cemal ve güzelliğiniz cidden artmıştır, derler.
Onlar da: Vallahi siz de biz ayrılalı daha güzel ve parlak hale gelmişsiniz,
derler."
Müslim'in
yukanya mealini aldığım hadise göre cennet ehli her Cuma günü anılan çarşıda
toplanacaklar. Ancak yukarda işaret ettiğim gibi maksad dünya hesablarına göre
bir haftalık süre geçtikçe o sürenin yedide biri miktarınca çarşı denilen yerde
toplanırlar ve birbirleriyle görüşüp ziyaretleşirler.
Hadiste geçen
Minberlerden maksad yüksek koltuklar ve tahtlardır.
Küsban:
Kesib'in çoğuludur, kum yığınları ve tepecikler demektir. Bedir: On dört günlük
gök ayıdır ki buna dolunay denilir. Açık havada gündüzün ortasında güneşe bakan
ve on dördüncü gecesinde gök ayına geceleyin bakan bir kimse güneşi ve dolunayı
hiç bir şüphe ve tereddüde meydan kalmıyacak biçimde gördüğü gibi cennet halkı
da Allah (Azze ve Celle)'yi görüp cemali ile müşerref olacaklar. Hadiste bu
durum belirtiliyor. Allah bizleri de cemali ile müşerref edeceği sevgili
kullarından eylesin.
Ebu Ümame (r.a.)'ın
hadisi Zevaid türündendir. Notta belirtildiği gibi senedi pek sağlıklı
değildir. Tirmizı'nin Ebu Said-i Hudri (r.a.)'den rivayet ettiği bir hadiste de
cennet ehli olan erkeklerden makamı en aşağı olanın yetmiş iki zevcesi
bulunduğu ifade edilmiştir.
Müellifimizin
rivayet ettiği hadise göre yetmiş iki zevcenin ikisi Hurü'l-İyn'dendir. Hiir
kelimesi Havra'nın çoğuludur.
Havra: Gözünün
beyaz kısmı bembeyaz ve siyah kısmı da simsiyah olan kadın demektir. İyn: Ayna'nın
çoğuludur. Ayna: Gözü geniş olan kadın demektir.
Diğer yetmiş
kadın da kocası küfür üzerinde ölen imanlı kadınlardandır. Bu tür kadınlar
cehennem halkından cennet halkına miras kalan zevcelerdir. Ravi Hişam bin Haiid
hadisin bu bölümünü açıklarken örnek olarak Fir'avun'un karısını göstermiştir.
Bilindiği gibi Fir'avun küfür üzerinde ölmüş, kaerısı Asiye (r.anha) ise iman
etmiştir. Tahrim suresinin 11. ayetinde Fir'avun'un karısı (Asiye) mu'minler
için örnek gösterilmiştir. Bu hatun, ahirette Restil-i Ekrem (s.a.v.)'in
zevcesi olmak şerefine kavuşacaktır.
Camiu's-Sağir'in
yazarının beyanına göre Taberanı, Sa'd bin Cenude (r.a.)'den şu merfu hadisi
rivayet etmiştir. (Resulullah (s.a.v.) buyurdu kk: Allah, lınran'ın kızı
Meryem'i, Fir'avun'un karısını (yani Asiye'yi ve Musa'nın kız kardeşini
(Külsum'u) cennette bana zevce olarak vermeye hüküm eyledi''
Tefsirlerden
Celalayn üzerine yazılmış ravi ve Rühu'l-Maani gibi kitaplarda da bu konuda
varid olan bazı hadisler nakledilmiştir. Arzu edenler oralara bakabilirler. Biz
bu kadarlık bilgi ile yetinelim.