SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

KİTABU’L-AHKAM

<< 2310 >>

DEVAM: 1- KUDAT (=KADILAR) IN DURUMLARININ ANLATILDlĞI BAB

 

حدّثنا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ. حدّثنا يَعْلَى وَأَبُو مُعَاوِيَةَ عَنِ الأَعْمَشِ، عَنْ عَمْرِو بْنِ مُرَّةَ، عَنْ أَبِي الْبَخْتَرِيِّ، عَنْ عَلِيٍّ؛ قَالَ: بَعَثَنِي رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم إِلَى الْيَمَنِ. فَقُلْتُ: يَا رَسُولَ اللهِ! تَبْعَثُنِي وَأَنَا شَابٌّ أَقْضِي بَيْنَهُمْ، وَلاَ أَدْرِي مَالْقَضَاءُ؟ قَالَ، فَضَرَبَ بِيَدِهِ فِي صَدْرِي. ثُمَّ قَالَ:

 ((اللّهُمَّ اهْدِ قَلْبَهُ وَثَبِّتنْ لِسَانَهُ)) قَالَ، فَمَا شَكَكْتُ بَعْدُ فِي قَضَاءٍ بَيْنَ اثْنَيْنِ.

 

في الزوائد: هذا إسناد رجاله ثقات إلا أنه منقطع. قَالَ أبو حاتم: لم يسمع أبو البختريّ، واسمه سعيد بْنُ فيروز، من عليّ، ولم يدركه.

قَالَ السنديّ: قلت: حديث عليّ رواه أبو داود بإسناد آخر. فكأنه عدّه من الزوائد: نظراً إلى خصوص الإسناد.

 

Ali (bin Ebî Tâlib) (r.a.)'den; Şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) beni Yemen'e (kadı olarak) gönderdi. (Beni göndereceği zaman) Ben: Yâ Resûlallah! Beni gönderiyorsun. Halbuki ben (tecrübesiz) bir gencim, onlar arasında hükümler vereceğim, hüküm nedir, bilmem? dedim. Ali demiştir ki: Bunun üzerine Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), mübarek elini göğsüme vurdu, sonra: «Allahımt Bunun kalbine (hakkaniyetle hüküm etmek) hidâyetini ver ve dilini (doğru sözlülük üzerine) sabit kıl» buyurdu. Ali demiştir ki: Bu duadan sonra iki kişi arasında hüküm vermek hususunda hiç bir tereddüd duymadım.

 

Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedindeki raviler sika zatlardır. Fakat sened munkatidir, Ebü Hatim: İsmi Said bin Feyrüz olan ravi Ebü'l-Bahteri, Ali (r.a.)'den hadis işitmemiş ve O'nun zamanına da yetişmemiş, demiştir, Sindi: Ben diyorum ki: Ali'nin bu hadisini Ebü Davüd, başka bir senedle rivayet etmiştir. Zevaid yazarı buradaki senedin değişikliğine bakarak bu hadisi Zevaid türünden saymış olabilir.

 

 

Diğer tahric: Bu hadisi Ebu Davud başka bir senedIe yine Ali (r.a.)'den, merfu olarak rivayet etmiştir. el-Münziri'nin dediğine göre Tirmizi de bunu kısa bir metinle rivayet etmiştir.

 

AÇIKLAMA:    Avnü'l-Mabud yazarı bu hadisin şerhinde özetle şöyle der: el-Mazhar: Ali (r.a.), hasımlar arasında nasıl hüküm verileceğini bilmediğini söylemek istememiştir. Onun demek istediği husus şudur: Hasımlar arasında çıkan davalara bakmak, tarafların birbirine hiyle etmeleri ve hasımların ifadelerini almak, şahidIerini dinlemek gibi hususlarda tecrübem yoktur. diye yorum yapmıştır.

 

Tıybi de: Ali (r.a.) Yemene hakim olarak gönderildiği zaman şüphesiz, Kitab ve Sünnet'i iyi bilirdi. Ali: Ben gencim, hüküm nedir, bilmem ... sözü ile tecrübesinin azlığını ve bu nedenle fikir ve ictihadını geliştirmediğini mazeret olarak göstermek istemiştir. Bunun içindir ki. Resul-i Ekrem (s.a.v.) ona dua etmiştir. Buyurulan duanın manası şudur: Allahım, Ali'ye şer'i hükümleri Kitab ve Sünnet'ten çıkarma yolunu göster, gönülünü aç ve dilini doğru ile hak üzerine sabit kıl ki, daima isabetli hüküm versin.

 

Ebu Davud bu hadisi Kada kitabının 6. babında rivayet etmiştir. Metin bakımından biraz farklılık var ise de netice itibariyle ayni manayı ifade eder, denilebilir. Oradaki rivayette Resul-i Ekrem (s.a.v.). Ali'ye, hasımlann ikisini de dinlemedikçe hüküm vermemesini ve iki tarafı da dinledikten sonra hüküm vermesinin uygun olacağını tavsiye buyurmuştur.