DEVAM: 1- KUDAT
(=KADILAR) IN DURUMLARININ ANLATILDlĞI BAB
حدّثنا
عَلِيُّ بْنُ
مُحَمَّدٍ.
حدّثنا يَعْلَى
وَأَبُو
مُعَاوِيَةَ
عَنِ
الأَعْمَشِ،
عَنْ عَمْرِو
بْنِ
مُرَّةَ،
عَنْ أَبِي الْبَخْتَرِيِّ،
عَنْ
عَلِيٍّ؛
قَالَ:
بَعَثَنِي
رَسُولُ اللهِ
صلى الله عليه
وسلم إِلَى
الْيَمَنِ. فَقُلْتُ:
يَا رَسُولَ
اللهِ!
تَبْعَثُنِي
وَأَنَا
شَابٌّ
أَقْضِي
بَيْنَهُمْ،
وَلاَ أَدْرِي
مَالْقَضَاءُ؟
قَالَ،
فَضَرَبَ بِيَدِهِ
فِي صَدْرِي.
ثُمَّ قَالَ:
((اللّهُمَّ
اهْدِ
قَلْبَهُ
وَثَبِّتنْ
لِسَانَهُ))
قَالَ، فَمَا
شَكَكْتُ
بَعْدُ فِي
قَضَاءٍ
بَيْنَ اثْنَيْنِ.
في الزوائد:
هذا إسناد
رجاله ثقات
إلا أنه منقطع.
قَالَ أبو
حاتم: لم يسمع
أبو
البختريّ، واسمه
سعيد بْنُ
فيروز، من
عليّ، ولم
يدركه.
قَالَ
السنديّ: قلت:
حديث عليّ
رواه أبو داود
بإسناد آخر.
فكأنه عدّه من
الزوائد: نظراً
إلى خصوص
الإسناد.
Ali (bin Ebî
Tâlib) (r.a.)'den; Şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
beni Yemen'e (kadı olarak) gönderdi. (Beni göndereceği zaman) Ben: Yâ
Resûlallah! Beni gönderiyorsun. Halbuki ben (tecrübesiz) bir gencim, onlar
arasında hükümler vereceğim, hüküm nedir, bilmem? dedim. Ali demiştir ki: Bunun
üzerine Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), mübarek elini göğsüme
vurdu, sonra: «Allahımt Bunun kalbine (hakkaniyetle hüküm etmek) hidâyetini ver
ve dilini (doğru sözlülük üzerine) sabit kıl» buyurdu. Ali demiştir ki: Bu
duadan sonra iki kişi arasında hüküm vermek hususunda hiç bir tereddüd
duymadım.
Not: Zevaid'de
şöyle denilmiştir: Bunun senedindeki raviler sika zatlardır. Fakat sened
munkatidir, Ebü Hatim: İsmi Said bin Feyrüz olan ravi Ebü'l-Bahteri, Ali
(r.a.)'den hadis işitmemiş ve O'nun zamanına da yetişmemiş, demiştir, Sindi:
Ben diyorum ki: Ali'nin bu hadisini Ebü Davüd, başka bir senedle rivayet
etmiştir. Zevaid yazarı buradaki senedin değişikliğine bakarak bu hadisi Zevaid
türünden saymış olabilir.
Diğer tahric:
Bu hadisi Ebu Davud başka bir senedIe yine Ali (r.a.)'den, merfu olarak rivayet
etmiştir. el-Münziri'nin dediğine göre Tirmizi de bunu kısa bir metinle rivayet
etmiştir.
AÇIKLAMA: Avnü'l-Mabud yazarı bu hadisin şerhinde özetle şöyle der: el-Mazhar: Ali
(r.a.), hasımlar arasında nasıl hüküm verileceğini bilmediğini söylemek
istememiştir. Onun demek istediği husus şudur: Hasımlar arasında çıkan davalara
bakmak, tarafların birbirine hiyle etmeleri ve hasımların ifadelerini almak,
şahidIerini dinlemek gibi hususlarda tecrübem yoktur. diye yorum yapmıştır.
Tıybi de: Ali
(r.a.) Yemene hakim olarak gönderildiği zaman şüphesiz, Kitab ve Sünnet'i iyi
bilirdi. Ali: Ben gencim, hüküm nedir, bilmem ... sözü ile tecrübesinin
azlığını ve bu nedenle fikir ve ictihadını geliştirmediğini mazeret olarak
göstermek istemiştir. Bunun içindir ki. Resul-i Ekrem (s.a.v.) ona dua
etmiştir. Buyurulan duanın manası şudur: Allahım, Ali'ye şer'i hükümleri Kitab
ve Sünnet'ten çıkarma yolunu göster, gönülünü aç ve dilini doğru ile hak
üzerine sabit kıl ki, daima isabetli hüküm versin.
Ebu Davud bu
hadisi Kada kitabının 6. babında rivayet etmiştir. Metin bakımından biraz
farklılık var ise de netice itibariyle ayni manayı ifade eder, denilebilir.
Oradaki rivayette Resul-i Ekrem (s.a.v.). Ali'ye, hasımlann ikisini de
dinlemedikçe hüküm vermemesini ve iki tarafı da dinledikten sonra hüküm
vermesinin uygun olacağını tavsiye buyurmuştur.