DEVAM: 20- KUR'A İLE
HÜKÜM VERMEK BABI
حدّثنا
إِسْحَاقُ
بْنُ
مَنْصُورٍ.
أَنْبَأَنَا
عَبْد
الرَّزَّاقِ.
أَنْبِأَنَا
الثَّوْرِيُّ،
عَنْ صَالِحٍ
الهَمْدَانَيِّ،
عَنْ
الشَّعْبِيِّ،
عَنْ عَبْد
خَيْرٍ
الحضرْرَمِيِّ،
عَنْ زَيْدِ
بْنِ أَرْقَمَ؛
فَقَالَ
رَسُولُ
اللَهِ :
أَتَى
عَلِيُّ بْنُ
أَبِي
طَالِبٍ،
وَهُوَ
بِاليَمَنِ،
فِي ثَلاثَةٍ
قَدْ
وَقَعُوا
عَلَى
امْرَأَةٍ في
طُهْرٍ
وَاحِدٍ.
فَسَأَلَ
اثْنَيْنِ. فَقَالَ:
أَتُقِرَّانِ
لِهذَا
بَالوَلَدِ؟
فَقَالاَ:لاَ.
ثُمَّ سَأَلَ
اثْنَيْنِ.
فَقَالَ:
أَتُقِرَّانِ
لِهذَا
بِالوَلَدِ؟
فَقَالاَ:
لاَ. فَجَعَلَ
كُلَّمَا
سَأَلَ
اثْنَيْنِ:
اَتُقِرَّانِ
لِهذَا
بِالوَلَدِ؟
قَالاَ: لاَ.
فَأَقْرَعَ
بَينَهُمْ.
وَأَلْحَقَ
الوَلَدَ بِالَّذِي
أَصَابَتْهُ
القُرْعةُ.
وَجَهَلَ
عَلَيْهِ
ثُلُثَي
الدِّيَةِ.
فَذُكِرَ
ذلِكَ للنَّبِّي
فَضَحِكَ
حَتَّى
بَدَتْ
نَوَاجِذُهُ.
Zeyd bin Erkam
(r.a.)'den; Şöyle demiştir: Ali bin Ebî Tâlib (r.a.) Yemen'de (kadı) iken,
(câriye) bir kadınla bir temizlik hâlinde cinsel ilişkide bulunan üç erkeğin
dâvası kendisine intikal ettirildi. (Bu üç adamın her biri, kadından doğan
çocuğun kendisinden olduğunu iddia ediyordu.) Bunun üzerine Ali bunlardan iki
kişiye: Çocuğun buna (yâni üçüncü erkeğe) ait olduğunu ikrar (yâni kabul)
ediyor musunuz? diye sordu. Adamlar: Hayır, diye cevab verdiler. Sonra Ali (bu
üç kişiden) ikisine: Çocuğun şuna (yâni diğer adama) âit olduğunu ikrar (kabul)
ediyor musunuz? diye sordu. Bunlar (da): Hayır, dediler. Artık Ali, bunlardan
iki kişiye: İkiniz çocuğun şuna (yâni diğer adama) âit olduğunu ikrar ediyor
musunuz? demeye başladı ve her defasında adamlar: Hayır, dediler. Bunun üzerine
Ali bu üç adam arasmda kur'a çekti, çocuğu kur'ayı kazanan adama ilhak eyledi
(yâni çocuğun ona âit olduğuna hükmetti) ve diyet (yâni cariyenin değerin) in
üçte ikisini bu adama yükledi. Sonra, Ali'nin verdiği hüküm Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)'e anlatıldı. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) o kadar
gülümsedi ki mübarek dişleri görüldü.
Diğer tahric:
Bu hadisi Ahmed, Ebu Davud ve Nesai de rivayet etmişlerdir. Ebu Davud'un bir
rivayetinde "Zeyd bin Erkam (r.a.): Ben, Peygamber (s.a.v.)'in yanında
oturuyordum. Bir adam Yemen'den geldi ve şöyle söyledi, diyerek" hadisi
rivayet etmektedir.
AÇIKLAMA: Resul-i Ekrem (s.a.v.) hicretin 10. yılı Ali (r.a.)'ı Yemen'e kadı olarak
göndermişti. Ali (r.a.)'a müracaat eden üç kişinin her biri kadından doğan
çocuğun kendisinden olduğunu iddia ediyordu. çocuğun oğlan olduğu da hadisten
anlaşılıyor. Çünkü Veled, oğlan çocuğa denilir.
Ebu Davud bu
hadisi Talak kitabının 32. babında rivayet etmiştir. Tekmile yazarı bu hadisin
şerhinde özetle şu bilgiyi vermektedir: "Kuvvetli ihtimale göre sözü
edilen kadın, üç erkeğin müşterek cariyesi idi, adamlar da mülkiyetleri altında
olduğundan dolayı kadınla cinsel ilişkide bulunmakta bir sakınca olmadığı
zannıyla anılan ilişkide bulunmuşlardı. Nitekim İbn-i Teymiye bu hadisi
"Ortaklar. cariye ile bir temizlik halinde cinsel ilişkide bulunurlar
babı'nda rivayet etmekle bu duruma işaret etmiştir.
Müşterek cariye
ile cinsel ilişkide bulunmak hiçbir ortak için helal değildir, haramdır ve bu
işi yapan ortağı tazir ile cezalandırmak gerekir. Buna rağmen, cinsel ilişkide
bulunan ortaktan gebe kalan cariyenin çocuğu o ortağa ilhak edilir (Yani çocuğu
sayılır ve cariye o ortağın ümmü'l-veled'i olur. O ortak cariyenin diğer
ortaklara düşen hisse değerini onlara ödemek zorunda kalır ve bundan sonra
cariyeyi de satamaz) Fakat zinadan doğan çocuk, babasına ilhak edilemez.
Ali (r.a.),
davacılardan iki kişiye, çocuğun diğer adamdan olduğunu ikrar ve kabul edip
etmiyeceklerini sorduğunda, hayır cevabını almış, soruyu bu üç adamın ikişerine
yöneIttikçe hep ayni cevabı alınca, çocuğun birisine verilmesi için kur'a çekme
hükmünü vermiş ve çocuğun kur'ayı kazanan adama aidiyetine hükmetmiştir. Böyle
hükmetmekle cariyenin ayni adam için ümmü'l-veled olmasına da hükmetmiş olur,
Bu nedenle cariyenin değerinin üçte ikisi diğer iki ortağa verilmesini de adama
emretmiştir.
Nevaciz:
Naciz'in çoğuludur, gülme esnasında görülen dişler, demektir. Bununla ön dişler
kasdedilmiştir. Çünkü Resul-i Ekrem, (s.a.v.), gülümserdi, fakat pek gülmezdi.
Ama muhtemelen o gün azı dişleri görülecek kadar gülmüştü. Bu takdirde Nevaciz
ile azı dişleri kasdedilmiştir. Resul-i Ekrem (s.a.v.) Ali'nin keskin zekasına
ve isabetli hükmüne gülmüş veya gülümsemiştir.
HADİSİN FIKIH
YÖNÜ :
1. Çocuk birden
fazla babaya nisbet edilemez. Çocuğun nesebi ancak bir babaya bağlanır.
2. Üç erkek,
ortak bulundukları bir cariye ile bir temizlik halince cinsel ilişkide bulunup
cariye bu temaslar sonucunda çocuk doğurur ve ortakların her birisi çocuğun,
kendisinden olduğunu iddia ederse, ortaklar arasında kur'a çekilir. Kur'a kime
çıkarsa çocuk onun olur ve o kimse cariyenin değerinin üçte ikisini ortaklarına
ödemekle mükelleftir. İshak bin Rahuye ve kadim kavlinde Şafii böyle
hükmetmişlerdir. Malik, cedid kavlinde Şafii, Ata, el-Leys, Sevri ve Ahmed:
Neseb, kur'a usülü ile tesbit edilemez. Neseb tesbiti kaifler yani iz takibi
mütehassısları tarafından yapılır, demişlerdir.
Hanefiler: Neseb
tesbiti ne kur'a usülü ile ne de kaifler aracılığıyla yapılamaz,
demişlerdir." (Tekmile'den yapılan nakil bitti.)
(Hadiste anılan
meselede olduğu gibi birden fazla erkek ortaklar cariyenin çocuğunun
kendilerinden olduğunu iddia ederlerse, Hanefiler'e göre çocuk ortakların
hepsine ilhak edilir, hepsine mirasçı olur ve cariye de hepsinin Ümmü'l-Veled'i
olur)
Hadiste anılan
mesele ve benzeri olaylarda kur'a ile amel etmeyen alimlerin delilleri ve
görüşleri ile ilgili bundan sonraki babta gelen hadisler bölümünde
verilecektir.